top of page
Yazarın fotoğrafıYusuf AKSOY

ÖĞRETMENLER İSYANDA

YUSUF AKSOY

*

Gelecek sözcüğüne derin anlamlar yükleyerek hayallerimizde tasarladığımız günlere yarınlarımız diyoruz. Yarınlarımız ifadesi içine yakın ama bir o kadar da uzak olabilen özlemimizi tıka basa dolduruyoruz. Yarınlarımızı emanet edeceğimiz kesim ise bugünün küçüğü, yarının büyüğü olan gençliktir. Söz konusu bu gençlik potansiyelini okul öncesi dönem olan üç yaşından itibaren öğretmenler ‘yetiştirmektedir’.


Öğretmenlerin bağımlı ilişkilerle mesafesi ne derecede olursa olsun görevleri çocuklara ve gençlere ‘iyi’ bir gelecek yolunda başarılı olmaları için yoğun çaba harcamaktır. Öğretmen, demokratik ve özgür toplumlarda görevi dolayısıyla birey kabul ettiği çocuğu ve genci donanımlı hale getirirken, aynı zamanda toplumu da yönlendirme görevi içinde olur. Bu yanıyla da öğretmenlik mesleği, bilgi ve deneyim aktarma yoluyla, yönlendirebilme gücü olan çok etkin bir meslektir. Toplumsal refahın ve huzurun sağlanması, hak ve özgürlüklerin sonuna kadar kullanılabilmesi, kısaca adil bir toplum yapısının yapı taşlarını oluşturulmasında öğretmenlerin rolü asla görünmezden gelinemez. Bunlarla beraber, şu da bir gerçektir: öğretmen, değer gördüğü kadar değer üretir.

Ülkemizde öğretmen hak ettiği değeri görebilmekte midir? sorusuna bir öğretmen olarak kesinlikle hayır, diyorum. Son elli yıllık zamanda öğretmenin değeri siyasal iktidarların öğretmenlere rağmen, öğretmenlerin iradesi dışında oluşturdukları eğitim, kültür ve ekonomi politikaları sonucu değersizleştirilmiş ve yine bilinçli politikalar aracılığı ile öğretmenlik mesleği ve kimliği itibarsızlaştırılmıştır. Bu itibarsızlaştırma son yirmi yıldır iktidar da olan AKP iktidarının eğitim, kültür ve ekonomi politikalarıyla da tavan yapmıştır. Özellikle son yirmi yılda eğitim sistemimiz yandaş, liyakatsiz idari kadroların elinde yapboz tahtasına dönmüştür. Öğretmenleri ve tüm okul sistemi içindeki öğrenci potansiyelini siyasi iktidara biat edenler topluluğu haline getirilmek istenmiştir.


Okullar dinselleştirme ve piyasalaştırma dönüşümü ve baskısı altında en huzursuz kamu kuruluşları haline getirilirken, öğretmenler onca baskı yetmiyormuş gibi geçimini sağlayamaz yoksullar haline getirilmiştir. Kapitalist neoliberal politikaların uygulayıcısı olan mevcut siyasi iktidar eğitimde dönüşüm gereği öğretmenlik mesleğini ücretli, sözleşmeli ve kadrolu şeklinde üç ayrı kategoriye ayırmıştır. İş güvencesi ve eşit işe eşit ücret uygulaması ortadan kaldırılmıştır. Dört yüz bin dolayında atanamamış öğretmen adayı yıllarca atanmayı beklemektedir. Bu öğretmen adaylarının bir kısmı özel okullarda ve dershanelerde güvencesiz olarak, kölece koşullarda, cep harçlığına çalışmak zorunda bırakılmakta, önemli bir kesimi de ne iş olursa yaparım mecburiyeti nedeniyle ne iş olursa yapmak için iş arıyor. Kamu okullarında idari kadro atamaları için mülakat şartı getirilerek salt yandaşların atandığı sınav ve mülakat uygulamaları gelenek haline getirilmiştir. Lise düzeyindeki okullar ‘nitelikli-niteliksiz’ diye adlandırılarak öğrenciler ayrıştırılmakta, haksız rekabete zorlanmakta ve itibarsızlaştırılmaktadır.


Eğitim bütçesinden kamu okulları için neredeyse sadece personel giderlerini karşılamaya yetecek kadar kaynak ayrılırken özel okullara ayrıcalıklı kaynaklar ayrılmıştır. Özel okulculuk ve İmam Hatip Okulları maddi manevi her yönden desteklenirken kamu okullarının ihtiyaçları velilerden zorla toplanacak paralara bırakılmaktadır.


Daha saymakla bitmeyecek onlarca sorun yumağı içinde mesleklerini yapmaya çalışan fedakar öğretmenler, 2022 şubatında iradeleri dışında ve ihtiyaçlarını karşılamayacak şekilde çıkartılan Öğretmenlik Meslek Kanunu’nun dayatmalarıyla karşı karşıya kalmıştır. Kısaca ÖMK diye adlandırılan ve ana muhalefet partisi CHP tarafından kanunun reddi için anayasa mahkemesine başvuru yapılmış ve başvuru sonucu netleşmemişken yasa uygulamaya konulmuştur. Bu kanun öğretmenler üç kategoriye daha bölünecekler. Bu bölünme düz öğretmen, uzman öğretmen ve başöğretmen şeklinde olacak. Bunların yanında ücretli ve sözleşmeli öğretmenlik de devam edecek. Eğitim Sen Genel Başkanı Prof. Dr. Nejla Kurulu’un ifadesi ile: “Gelişmiş ülkelerde öğretmenler eşit, Türkiye’de ise çeşit çeşit.” Bu ayrışma ise sözde sınav ile olacak ve uzman ve başöğretmen olacaklara ortalama 500 ile 1000t L arası küçük bir ‘sus harçlığı’ fazla maaş verilecek. Öğretmenlere dayatılan kariyer hiyerarşisi, öğretmeleri sadece ayrıştırmayacak, itibarsızlaştıracak dayanışma yerine rekabet gündeme gelecek, iş barışı bozulacak ve eşit işe eşit ücret hakkı ortadan kalkacak. Oysaki öğretmenler ayrışma ve itibarsızlaşma sonucu 3-5 kuruş istemiyorlar. Meslek itibarlarının iade edilmesini, insanca yaşayabilecek ve emeklerinin karşılığı olan gerçek ücreti, idari atamalarda liyakati, atanamayan öğretmenlerin atanmasını, iş barışını ve dayanışma ortamlarının iadesini istiyor. 13 maddeden oluşan Öğretmenlik Meslek Kanunu (ÖMK) öğretmenlik mesleği ile hiç bağdaşmıyor. Bu çağdışı, itibarsızlığı tümden artıran yasa derhal geri çekilmelidir. Bu yasaya istinaden Kasım 2022’de yapılacak olan Kariyer Basamakları Sınavı daha fazla öğretmenleri yıpratmadan geri çekilmelidir. Yeni bir öğretmenlik meslek kanununa acil olarak ihtiyaç vardır. Bu yeni kanunu başta eğitim sendikaları, veli/öğrenci dernekleri eğitim fakülteleri temsilcileri olmak üzere alanla ilgili tüm paydaşlarla birlikte hazırlanmalıdır. Yapılacak yeni Öğretmenlik Meslek Kanunu uluslararası düzeyde kabul gören en önemli belge olan “Öğretmenlik Statüsüne İlişkin Tavsiye Kararı’na” uygun bir düzenleme olmalıdır. İlgili uluslararası Tavsiye Kararı İLO ve UNESCO ortak belgesi olarak 5 Ekim 1966 yılında kabul edilmiştir. Bu karar Türkiye tarafından da onaylanmıştır. Öğretmenlerin sahte ve itibarsızlaştırıcı mevcut yasaya ihtiyacı yoktur. Siyasi iktidar Türkiye’nin de onay verdiği tavsiye kararına uygun bir yasal düzenleme sürecini başlatmak zorundadır. Aksi durum öğretmenleri daha da mutsuz etmenin ötesinde hiçbir kazanım sağlamayacaktır.


Öğretmenlik Meslek kanununa hazırlık döneminden itibaren tek gerçekçi itiraz ve karşı duruş Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası olan Eğitim Sen tarafından yapılmıştır. Kanuna karşı Anayasa mahkemesine CHP tarafından, Danıştay’a da Eğitim Sen tarafından yapılan başvurular neticelenmeden kanunun gerekleri yapılmaya başlanmıştır. Her ne kadar bazı öğretmen sendikaları da uygulamaya karşı olduğunu salt sosyal medyadan bildirirken ve pratikte hiç bir şey yapmazken Eğitim Sen ciddi olarak ortak eylem çağrıları yapmıştır. Bu çağrılarla yetinmeyerek kademe kademe ve büyüterek eylemlilik sürecine başlamıştır.


Öğretmenlik Meslek Kanunu’nu öğretmenlik meslek onuru için tüm öğretmenler birlikte karşı koyarak iptal ettirmek durumundayız. Aksi takdirde gelecek öğretmen kuşaklarına bu utancı anlatacak mazeret bulunamayacaktır.

Bu kısa değerlendirme yazımı öğretmen, yazar ve Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS) başkanı sevgili Fakir Baykurt’un çok anlamlı sözleriyle bitireyim:

“Öğretmen yalvarmaz, öğretmen boyun eğmez, öğretmen el açmaz, öğretmen ders verir.”



23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page