top of page
Yazarın fotoğrafıNebahat Posluk

ÇIĞLIK

Güncelleme tarihi: 4 Oca 2022



Ayak tabanına gri çakıl taşları dokunuyor. , İyot kokusuyla, yeşil ipeksi yosunların, şeffaf deniz analarının eşlik ettiği su içini okşuyor... Yürüdükçe sanki aynı ayak izlerine basarak düne, geçmişe dönüyor.


Mavi bir rüya. Huzur veren sonsuzluk, sakinleştiren, akıl dinlendiren coşkulu bir iç erinciyle birden fazla mutluluk.


Uzun uğraşlardan sonra bir çatının bacasına yaptıkları yuvada mutluydular. Dört ay sonra dişi martı yuvaya üç kahverengi, üstün de koyu kahve sık benekli üç yumurta bırakır. Erkek ve dişi martı kuluçka dönemini paylaşırlar. Cırtlak sesleriyle etrafı rahatsız ederek tehlikelere karşı, yumurtalarını ve yuvalarını korurlar.


Gün doğuşunun yumuşak ışığının yol yol serpintileri görülürken, işte o an gelmişti. Yuvaya yumurtaları koyduklarının yirmi altıncı günüydü. Üzerileri grimsi hav tüylerle kaplı ikisi dişi biri erkek üç yavru, yumurtaları kırarak yaşama merhaba dediler. Anne martı gururlu ve heyecanlıydı, ilk defa anne oluyordu, kaygılı gözlerle eşine baktı. Baba martı, eşine şefkat, minnet ve sevgiyle bakarken, kanatlarını çırparak sonsuzluğa uçtu. Anneyi bir korku sardı, terk edilmenin korkusuydu bu. Birden hatırladı, hayatları boyunca tek eşle beraber olurlardı. Bunlar tek eşli kuşlardı kumru kuşları gibi. Dişi kuş bunları düşünürken, kanat sesleri duydu, maviliklerde süzülüp gelen babanın ağzında kocaman bir balık vardı, annenin gözleri sevgiyle parladı. Yavruları birlikte beslediler.

Artık aradan dört hafta geçmişti, yavrular büyümeye başlamışlardı ve uçmaları gerekiyordu.


Genç martı civcivleri, bağımsız yaşam için ihtiyaç duydukları tüm becerileri öğrenecekleri sürülerinde yaşama vakti gelmişti. Bu sürülerde birkaç erkek martı tarafından izleneceklerdi.


Anne ve baba martı yavrularını yanlarına çağırdılar, Yavrularım sizler artık büyüdünüz, bizlerin arasında düzeni sağlamak için bir iletişim sistemimiz var. Çeşitli sesler ve kanat çırpışlarıyla birbirimizi uyarırız, yırtıcıları uzak tutmak için iyi çalışan çok güçlü toplumsal yapıya sahibiz.

Eğer bir avcıyı gizlice görürsek, birimizin çığlığı yeter. Onu uzaklaştırmak için yüzlercemiz bu ses ve kanat çırpışımızla bir araya geliriz. Güçlü vücudumuz, uzun gagamız ve perdeli ayaklarımızla, karada, havada ve denizde yaşarız. İnsanların artıkları, et yada otla besleniriz.

Yavrularım bu anlattıklarım sadece ön bir bilgiydi, sizler yaparak yaşayarak öğreneceksiniz.

Genç civcivler heyecanlıydılar ,çığlık atıp kanat çırptılar.


Kalın bir sis, kilitli ses, kayıp bir ruh, zaman askıda.

Bir tül gibi dağılan sislerin içinden, yırtıcı bir çığlık. Tanrıların elinden güç almak istercesine, özgürlüğe kanat çırpan genç erkek civciv, beyaz kanat, kartalın pençesinde, pamuk yığını gibi sonsuzluk da yükseliyor. Annenin çığlığıyla tüm martılar çığlık çığlık kanat çırparken, kartal neye uğradığını bilmez bir halde pençesindeki genç martıyı bırakarak orayı terk eder.


Körfezin yumuşak meltemi, mevsim sonbahar, yapraklar dökülmüş, herkes denizi terk etmiş, çiçekler boynunu bükmüş, saksılar kuru, etrafta derin bir ıssızlık ve terk edilmişlik, geleceği elinden alınmış bir yoksulluk gibi. Sonbaharın hala cömert renkleri etrafta. Geç kalmış bir kış.

İskeleye tünemiş siyahın asilliği ve beyazın zarifliği ile sonsuz maviliklerin iki güzel dostu, siyah ve beyazın kardeşliği. Tatlı, şaşkın bakışlarıyla dişi civciv martı, annesine seslendi.

-Anneciğim bu kuşlar bize benzemiyor.

-Anne martı gülümsedi. Onlar bizlerin arkadaşı, dostu bu maviliklerde kardeşçe yaşarız. Zaman zaman denizde yakaladıkları balıkları onlardan alırız, onlara karabatak denir denize dalar ve balık avlarlar. Derin bir nefes aldı genç civciv martı, kardeşinin olayından sonra çok tedirgindi.


Bulutlar firuze maviliğinde, deniz mavi bir atlas yorgan gibi sakin ve dingin, maviliklerin beyaz çığlığı, denizlerin sahipsiz çocukları, balıkçı teknelerinin özel ve gönüllü takipçileri, iç sıkıntısı gibi çığlık çığlık. Gemilerin arkasına takılmış açık denizlere kanat çırpıyorlar. Gemide ki çocuk sabah kahvaltısı simidini onlarla paylaşırken, simit parçacıklarını kapa bilmek için birbirleriyle kavga ediyorlardı. Çocuğun gözleri buğulandı, keşke çok simit alsaydım diye düşündü.

Dev dalgalar, yırtıcı rüzgarla boğuşurken, denizin kuşları özgürlüğe kanat çırpar. İklimler değişir köpük köpük mavinin üzerinde. Küçük çocuk martılar bir sağa bir sola sallanırlar rüzgar ve soğuğa aldırmadan. Bunları seyrederken çocukluğuna bir yolculuk yaptırır en derin anılarda buluşturur seni, leğenin içinde yüzdürmeye çalıştığın, ellerinle yaptığın kağıt kayıklar hatırlarsın ve dudağının kenarında bir tebessüm belirir. Çocuk olmanın tadını çıkarıyorlardı doyasıya, dört yıl sonra yetişkin birer martı olacak ve onlarda anne, baba olacaklar.

Gün batımı, cömert renkleri, mavisi kararmaya yüz tutmuş, akşam denizinde dolunayın gümüş rengi bir gündüz aydınlığıyla birbirinin içinde eriyen, yumuşak renkleri ve tonlarını gözlerken yok olanları hemen fark edersin, çığlıklar susar zamanla yarışarak sessizliğe gömülür. Günün yorgunluğu küçük bedenlerini anne ve babasının yanına yosunların arasına bırakır ve uykuya dalar.


Küçük martı, çok yorgun ve halsizdir, hiç iştahı yok ve çok mutsuzdur. Uçmak istemesine rağmen kanatları güçsüz, anne ve baba martılar bu duruma çok üzülürler, çok zeki kuşlardır bunlar. Birden akıllarına geçen yıl kaybettikleri arkadaşları gelir, oda aynı olmuştu. İnsanların attıkları plastik parçalarından yutmuş ve vücutları bu plastikleri sindirmeye elverişli olmadığı için sürekli tokluk hissederek açlıktan ölmüştü. Anne çığlık atarak yardım çağırdı. Sahilde yürüyüşe çıkan bir veteriner bu çığlıklara ve baygın yatan çocuk martıya kayıtsız kalamadı. Hemen onu alıp götürdü ve midesindeki plastikleri çıkarttı, sonra getirip maviliklere bıraktı. Tutkuyla, istekle, özgürlük sevdalısı kardeşleriyle birlikte önlerinde on yada on beş yıl daha dikkatli olarak yaşayacaklardı.

58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page