top of page
Yazarın fotoğrafıYusuf AKSOY

ÇEDES'E TEPKİLER

Güncelleme tarihi: 2 Eki

 Millî Eğitim Bakanlığı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı ile imzaladığı “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda yürütülen etkinlikler giderek yaygınlaşıyor.

*








Yusuf Aksoy

*


Proje kapsamında “manevi danışman” olarak görevlendirilen imam, vaiz, din hizmetleri uzmanı ve Kur'an kursu hocaları, okullarda öğrencilere "değerler eğitimi" veriyor, seminerler gerçekleştiriyor.

Türkiye'nin farklı kentlerinde, ÇEDES kapsamında öğrenciler hem okullarda hem de okul dışı etkinliklerde din görevlileriyle bir araya geliyor; camilere, il/ilçe müftülüklerine ya da çeşitli derneklere ziyaretler düzenleniyor.

En son Kars Merkez İmam Hatip Ortaokulu’nda ÇEDES projesi kapsamında “sabır” konusunu işlemek için okulda maket mezar kuruldu ve annesi kaybeden bir öğrenci maket mezar başında ağıt yaktı.

Okulun sosyal medya hesabından yapılan paylaşımda, “ÇEDES projesi değerler kulübü ocak ayı sabır temalı etkinliğimiz gerçekleştirilmiştir. Öğrencimiz vefat eden annesine özlemini sabır temasıyla sahnelemiştir" ifadeleri kullanıldı.

BBC Türkçe'ye konuşan eğitimciler, pedagojik formasyonu bulunmayan din görevlilerinin çocuklara yetkinlikleri dışında “değerler eğitimi” vermesini eleştiriyor.

'Okulun ağıt yakmayı öğretmekle ne işi olur?'

Eğitim uzmanı Salim Ünsal, maket mezar mizanseninde çocuklara travma yaşatıldığını söyleyerek, "Okulun ağıt yakmayı öğretmekle ne işi olur?" diye soruyor:

"Bu tip uygulamaların ne pedagojik ne psikolojik ne de bilimsel yönden olumlu bir sonucu olamaz. Biz çocuklara hayatın gerçeklikleriyle ilgili bunları mı öğreteceğiz?

"Bunlar çocukların psikolojisi üzerine çok derin etkiler yaratabilecek uygulamalar ve çocukların zihninde onarılmaz yaralar açabilir. Çünkü bu eğitimler uzman eşliğinde takip edilmezse, çok daha yüksek bir travma yaşayabilirler.

"O mizanseni izleyen çocuklara aynı travmanın yaşatılması kabul edilemez. Bu çocuklar o etkinlikten gerçek anlamda ne kazandılar? Hayatlarına bunu nasıl uygulayacaklar? Akıl alır gibi değil."












'Bu ülkede din eğitimi veren binlerce din kültürü öğretmeni var'

Araştırmalar, erken yaşta verilen dini eğitimin çocukların hayal güçlerini baskıladığını ve eleştirel düşünebilme becerilerini engellediğini ortaya koyuyor.

Yedi yaş altındaki çocuklara verilecek eğitimin soyut kavramlar üzerinden değil, somut uygulamalar ve interaktif yöntemlerle işlenmesi gerektiği belirtiliyor.


Din görevlilerinin ise bunu sağlayabilecek bir pedagojik formasyonu bulunmuyor.


Hürriyetçi Eğitim Sen Genel Başkanı Levent Kuruoğlu, öğretmenler dışında kimsenin okullarda din ya da değerler eğitimi veremeyeceğini anlatıyor:

"MEB ortaya bir müfredat koymuş, bunun uygulayıcısı olarak öğretmenleri belirlemiş. Öğretmen dışında bir kişinin müdahalesi çok yanlış. Çünkü bunlar pedagojik formasyonu olmayan, çocuklara nasıl yaklaşmaları gerektiğini bilmeyen kişiler."

Kuruoğlu bu açıdan ÇEDES projesinin 1924 yılındaki Tevhid-i Tedrisat Kanunu'na aykırı olduğunu söylüyor.

Nitekim kanunda, tüm okulların devlete bağlı olacağı ve eğitimin yalnızca devlet eliyle yapılacağı belirtiliyor.

Kuruoğlu, okullar aracılığıyla öğrencilerin bazı dernek ve sivil toplum kuruluşlarına götürülmesini eleştiriyor ve bu tip yapıların eğitim verebilmek için yeterli olmadığını söylüyor:













"Bu ülkede binlerce din kültürü öğretmeni, öğrencilere din eğitimi vermektedir. Değerler eğitimi ise her branştaki öğretmenimiz tarafından verilmektedir. Bunlar dışındaki her kurum ve kuruluş okullarımızdan elini çekmelidir."

"Dışarıdan kim oldukları, ne amaçla geldikleri ve planları belli olmayan kişi ve kurumların MEB okullarına sokulması, çocuklarda zihniyet bunalımına neden olur."

 

Türkiye'de farklı branşlardan atanmayı bekleyen 800 bine yakın öğretmen olduğu belirtiliyor.

Birçok okulda halen rehber öğretmen bulunmadığını söyleyen Ünsal, onlar yerine okullara "manevi danışman" adı altında din görevlilerinin yerleştirilmesini eleştiriyor:

"Öncelikle her okula rehber öğretmen ve psikolojik danışmak koymamız, çocukların psikolojisini daha iyi takip edecek bir sistem oluşturmamız gerekiyor.

"Çocuklar eğer manevi danışma ihtiyacı duyuyorsa, her mahallede 10 tane cami var; gider oradaki din adamıyla konuşur. Halbuki bizim kalabalık nüfuslu okullarımızda, bir rehber öğretmen tüm öğrencilere yetişmeye çalışıyor."

'Öğretmenler bu işi beceremiyor mu?'

Değerler eğitiminin hali hazırda öğretmenler tarafından verildiğini söyleyen Kuruoğlu, ÇEDES projesinin öğretmenlerin yetkinliğini sorguladığını söylüyor:

"2018 yılında uygulamaya koyulan yeni öğretim programına göre eğitim10 kök değer üzerine inşa edildi. Bunun altında da birçok alt değer var. Biz bu değerleri, yıllar içerisinde yavaş yavaş eğitim vererek kazandırmaya çalışıyoruz.













"Ancak ÇEDES projesi, değerler eğitimini öğretmenlerin veremediğini ima etmektir. O zaman MEB çıksın desin ki, bizim 1 milyon 100 bin öğretmenimiz var, bunlar bu işi beceremiyorlar."

“Hayatın Başlangıcı ve Evrim” ünitesi, 2017-2018 eğitim öğretim yılında müfredattan çıkarılmıştı.

2024-2025 eğitim öğretim yılı biyoloji dersi müfredatı ise "yaratılış teorisi"ni merkez aldı.

Biyoloji Dersi Öğretim Programı açıklamasında, “Biyolojik olaylar; bir plan ve program gereği olarak ortaya çıkar, kainat ve içindeki canlı cansız tüm varlıklarda görülen mükemmel dengeye ve düzene işaret eder" ifadelerine yer verildi.

Ünsal ise gerek biyoloji dersi müfredatında yapılan değişikliğin gerek bilim dışı etkinliklerin toplum psikolojisinde derin yaralar açacağını savunuyor:

"Dünyada kabul edilmiş teori ve kavramlar üzerinden eğitim yapmalıyız. Ancak bugün biyoloji müfredatında bir bakıyorsunuz; evrimi tamamen çıkarmışlar, yaratıcı dogma üzerinden bir açıklamaya gitme gereği duymuşlar.

"Bunların son derece planlı ve sakil uygulamalar olduğunu, ancak toplumun psikolojisinde derin yaralar açacak uygulamalar olduğunu düşünüyorum."

Yusuf Tekin: 'Okul dışı kulüp çalışmalarıdır'

CHP Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun, ÇEDES projesiyle ilgili Tekin’in yanıtlaması istemiyle soru önergesi vermişti.

Aygun “Projenin kapsamı, din kültürü ve ahlak bilgisi dersinden farkı nedir? Görevlendirilen kişilerin pedagojik formasyonu var mıdır” sorularını yöneltmişti.












Ağustos ayında Aygun’un önergesine yanıt veren Tekin ise, projenin “okul dışı bir kulüp olduğunu” savunarak veli iznine bağlı olduğunu belirtmişti:

“Proje öğretim programında yer alan kök değerler ile evrensel ve toplumsal değerleri kapsamaktadır. ÇEDES Projesi, öğretim programında yer alan kök değerlerin veli izniyle üç resmi kurumun görevlilerinin destek verdiği okul dışı kulüp çalışmalarıdır. ÇEDES Projesi Protokolü kapsamında okullara manevi danışman görevlendirmesi yapılmamıştır."

Projenin detayları ne?

ÇEDES protokolüne göre projenin amacı, öğrencileri “bilime sevdalı, kültüre meraklı ve duyarlı; millî, ahlaki, insanî, manevi ve kültürel değerlere göre” yetiştirmek.

Proje, din görevlilerinin öğrencilere “Değerler Eğitimi” vermesine olanak sağlıyor.

Bu kapsamda okul içinde ve dışında öğrencilerle çeşitli faaliyetler yürütülmesini hedefleyen proje hem MEB’e hem Diyanet İşleri Başkanlığı'na hem de Gençlik ve Spor Bakanlığı’na belli sorumluluklar yüklüyor.

Örneğin okullarda, değerler eğitimi verilmek üzere “değerler kulübü” kurulması ve katılımcı öğrencilerin “temsilci öğretmenler” tarafından belirleniyor.

Projenin merkezleri arasında Diyanet gençlik merkezleri, Gençlik ve Spor Bakanlığı’na bağlı gençlik merkezleri ve MEB’e bağlı resmi okullar yer alıyor.

Proje kapsamındaki etkinlikler, “İl ve ilçe milli eğitim müdürlüklerinin onay vermesi” halinde protokol taraflarınca sağlanan okul dışı mekanlarda da gerçekleştirilebiliyor.

Protokolde “ÇEDES Uygulama Mekânları” diye tarif edilen bu mekanların hangi mekanlar olacağı yönünde ise herhangi bir tarif ya da kısıt bulunmuyor.

Şimdiye dek gerçekleşen birçok uygulamada, camiler ve müftülüklerde yapılan etkinlikler öne çıkıyor.

Diyanet Gençlik Merkezleri’nde yürütülecek faaliyetlerde görev alacak personeller ve gönüllü öğrenciler ise il ve ilçe müftülüklerince belirleniyor.

Fundanur Öztürk

BBC Türkçe

 

Eğitim Sen’in ÇEDES’e Karşı Basın Açıklaması:

Velilerimize Sesleniyoruz: Çocuklarınızın ÇEDES ve Benzeri Projelerin Etkinliklerine Katılmasına İzin Vermeyin!


Millî Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı iş birliği ile 81 ilde uygulanmaya başlanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi” (ÇEDES) projesi kapsamında okullarda çocuk ve gençlerin gelişimini olumsuz etkileyecek çok sayıda etkinlik yapılmaktadır. Cami ve mezarlık ziyaretleri başta olmak üzere, okul ortamında yapılan her türlü etkinlikte velilerin yazılı onayının alınması yasal zorunluluktur. Bu zorunluluğa rağmen bazı eğitim yöneticileri, öğrencilerin camilere götürülmesi ve mezarlık ziyareti yapılması gibi etkinlikleri teşvik etmekte, açıkça suç olmasına rağmen çocukların fotoğraflarını yüzleri görünecek şekilde sosyal medya hesaplarından paylaşmaktadır.


Eğitim Sen olarak aşağıda yer alan dilekçelerin veliler tarafından okul müdürlüklerine verilmesi, ÇEDES projesi kapsamında yurdun dört bir yanında yaşanan hukuksuzlukların ve fiili uygulamaların önüne geçilebilmesi açısından önemlidir. Velilerimiz ekteki dilekçeyi okul müdürlüklerine vererek dilekçenin kayda girmesini sağlamalı, dilekçeyi verdiklerine dair mutlaka bir kayıt numarası talep etmelidir. Veliler tarafından okul idarelerine verilen dilekçe sonrasında okul müdürü, öğrenciyi ÇEDES veya benzer kapsamda bir projenin etkinliğine çağırması halinde suç işlemiş olacak ve yasal yaptırımlarla karşı karşıya kalacaktır.

Eğitim Sen olarak öğrencilerimizin iktidarın siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda okul içinde ve dışında gerçekleştirilen etkinliklere katılım üzerinden istismar edilmesine sessiz ve tepkisiz kalmayacağımız, velilerimizle birlikte öğrencilerimize yönelik bu tür adımları yakından takip etmeyi sürdüreceğimiz bilinmelidir.


 

Eğitim Sen'den ÇEDES uygulamasına tepki:

Çocuklarımız iktidarın siyasal hedeflerinin parçası haline getirilemez!

 

Eğitim Sen şubeleri yurdun dört bir yanında yaptığı açıklamalarda “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” projesini protesto etti.

Milli Eğitim Bakanlığı, Gençlik ve Spor Bakanlığı ve  Diyanet İşleri Başkanlığı arasında imzalanan “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum” isimli ÇEDES projesi kapsamında, İzmir dahil birçok ilde 842 lise ve ortaokula, “manevi danışman” adı altında din hizmetlerinde çalışan kişilerin görevlendirilmesine tepkiler sürüyor. 

Eğitim Sen şubeleri açıklamalar yaptı.  


İZMİR: ÇEDES VE BENZERİ UYGULAMALARDAN DERHAL VAZGEÇMELİDİR

Eğitim Sen, Öv-Der, Veli-Der, Yeni Kuşak Köy Enstitülüleri Derneği, Halkevleri, Alevi Bektaşi Federasyonu, Demokratik Alevi Dernekleri, Pir Sultan Abdal Kültür Derneği, Alevi Kültür Dernekleri, Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı, İzmir’de de ÇEDES uygulamasına karşı basın açıklaması düzenledi.

Konak metro yanında yapılan açıklamaya EMEP, SOL Parti, CHP İzmir Milletvekili Gökçe Gökçen de destek verdi. “Laikliği ve laik eğitimi hedef alan politika ve uygulamalara derhal son verilmelidir” yazılı pankart açılırken, “Okullarda imam istemiyoruz”, “Karanlığa teslim olmayacağız”, “İmam değil öğretmen istiyoruz” sloganları atıldı.

Ortak basın açıklamasını okuyan Eğitim Sen İzmir 1 No’lu Şube Başkanı Necip Vardal, “Milli Eğitim Bakanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı, bizzat iktidar eliyle hayata geçirilen ve birbirinden ayrı olması gereken eğitim alanı ile inanç alanlarının birbirine karıştırılmasına yönelik ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçmelidir” dedi. Vardal son olarak, “Mücadelemiz burada sonlanmayacak, genişleterek devam edeceğiz” diye eledi. (İzmir/EVRENSEL)

İSTANBUL EĞİTİM EMEKÇİLERİ: İMAMA DEĞİL ÖĞRETMENE KADRO

Eğitim ve Bilim Emekçileri Sendikası (Eğitim Sen) İstanbul Şubeleri, veli dernekleri ve Alevi kurumları, Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Protokolü (ÇEDES) kapsamında okullara imam, vaiz gibi din görevlilerinin atanmasına yönelik Kadıköy'de bulunan Süreyya Operası önünde basın açıklaması düzenledi. "Laik ve Bilimsel Eğitim düşmanı ÇEDES Protokolü İptal edilsin" pankartı açılan açıklamada "Okulumuzda imam istemiyoruz", "ÇEDES protokolü iptal edilsin”, "Kindar, dindar değil özgür nesiller", "Laik bilimsel anadilde eğitim istiyoruz", "Çocukların güvende yaşaya yaşayacağı bir ülke için laiklik şart” yazılı dövizler taşındı. Açıklamada Sık sık "Laik bilimsel demokratik eğitim", "karanlığa teslim olmayacağız", "AKP elini öğrencimden çek", "İmamlara değil öğretmene kadro" sloganları atıldı.

Çok sayıda kurumun katıldığı açıklamaya Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi (Yeşil Sol Parti) İstanbul Milletvekili Özgül Saki ve Kezban Konukçu’nun yanı sıra Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu katıldı.

“YAŞAM TARZI HEDEF ALINIYOR”

Kurumlar adına basın açıklama yapan Eğitim - Sen İstanbul 4 No’lu Şubesi’nden Yurttaş Yıldırım, Türkiye'de siyasi iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik hedefleri doğrultusunda, dini kural ve referanslara göre biçimlendirmek istediğini vurguladı. Yıldırım, son yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı ile Diyanet İşleri Başkanlığı, dini vakıf ve dernekler arasında çok sayıda iş birliği protokolü imzalandığına dikkati çekerek, bu ortak projeler üzerinden eğitimi “dinselleşme” sürecinin hızlandırıldığını belirtti.  Yıldırım, “ Doğrudan laik eğitimi ve laik yaşam tarzını hedef alan uygulamalar hayata geçirilmiştir” ifadelerini kullandı.

“ÇEDES İKTİDARIN SİYASAL İDEOLOJİK ÇİZGİSİ”

ÇEDES Projesi’nin iktidarın eğitim sistemini siyasal-ideolojik çizgisi ve dini-kültürel ihtiyaçları doğrultusunda biçimlendirme hedefinin son örneği olduğunu aktaran Yıldırım, “Hiçbir toplum birbirinin aynı ve tamamen aynı düşünen, aynı inancı paylaşan, aynı ‘manevi değerleri’ benimsemiş insanlardan oluşmamaktadır. Laiklik anlayışı gereği farklı, inanç, düşünce ve değerler karşısında tarafsız olması gereken bir devletin, sadece bir dinin ve mezhebin öğretilerini, sadece belli bir inancın benimsediği manevi değerleri tüm okullarda ‘tek doğru’ olarak öğretmeye çalışması doğru bir uygulama olmadığı gibi, farklı inançtan öğrencilere yönelik açık bir dayatma ve ayrımcılıktır” diye konuştu.

“TEK DİN TEK MEZHEP ANLAYIŞI”

Yıldırım, Türkiye’de eğitim politikalarının merkezinde yer alan “tek din, tek mezhep” anlayışının, farklı kimlik ve inançlara karşı önyargıları diri tutan ve milliyetçilik temelinde yükselen resmi ideolojiyi besleyen “manevi değerler eğitimi” uygulamasının okullardan başlayarak ülkede yaratılan kutuplaştırmayı derinleştireceğini vurguladı. Yıldırım, böyle bir uygulamanın hem çocukların sağlıklı gelişiminin hem de eğitim sisteminde eşit, özgür ve bilimsel düşüncenin ilerlemesinin önünde önemli bir engel olduğunun altını çizdi.

 MÜCADELE ÇAĞRISI

 Yıldırım son olarak şunları söyledi: “Mille Eğitim Bakanlığı, ÇEDES ve benzeri uygulamalardan derhal vazgeçmelidir. Çocuklarımız, ÇEDES ve benzeri projelerle siyasi iktidarın siyasal-ideolojik hedeflerinin parçası haline getirilemez! Bu konuda eğitim emekçileri başta olmak üzere, öğrencilerimizi, velilerimizi ve demokratik kamuoyunu birlikte tavır almaya ve ortak mücadeleye davet ediyoruz.” (İstanbul/MA)

LABEP BİLEŞENLERİ OLARAK, EĞİTİME, ÇOCUKLARIMIZA VE GELECEĞİMİZE SAHİP ÇIKMA SORUMLULUĞUYLA, ÇEDES PROJESİNİ ESKİŞEHİR`DE PROTESTO ETTİK


LABEP bileşenleri olarak, eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkma sorumluluğuyla, ÇEDES projesini Eskişehir'de protesto ettik. Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu (LABEP), Eskişehir Ulus Anıtı önünde, Genel Başkanımız Kadem Özbay, Genel Örgütlenme Sekreterimiz İlhan Yaşar, Genel Basın Yayın ve Uluslararası İlişkiler Sekreterimiz Emine Çalık, Şube Başkanlarımız ve üyelerimiz katıldı.Din adamlarının “manevi danışman” olarak okullarda görevlendirilmesini içeren “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi’ne” (ÇEDES) karşı yapılan açıklamaya; CHP Eskişehir Milletvekili Jale Nur Süllü, Odunpazarı Belediye Başkanı Kazım Kurt ve CHP Eskişehir İl Başkanı Recep Taşel de destek verdi.Genel Başkanımız Kadem Özbay burada yaptığı konuşmada şunları söyledi: 

 


Eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkma sorumluluğuyla bugün burada bizlerle bir araya gelen siz değerli katılımcıları sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Türkiye’de her alanda yaşadığımız gerileme ve çürümeye, Cumhuriyet dersi eksikliğinin, örgütlü kötülük ile örgütlü cahilliğin sebep olduğunu söylemek mümkün. 


Bugün biz de aydınlanmayı örgütlemek, geleceğimiz olan çocuklarımıza sahip çıkmak için Laik ve Bilimsel Eğitim Platformu olarak birlikte mücadele etme irademizi buradan bir kez daha ilan ediyoruz. Bugün ülkemizde cumhuriyet kurumlarının içinin boşaltıldığını, temel hak ve özgürlüklerin keyfi şekilde kullanılamaz hale getirildiğini, her bir çocuğumuzun laik, bilimsel ve demokratik eğitim hakkından eşit ve adil bir şekilde yararlanamadığını, gerici ve piyasacı kuşatmanın en çok eğitim alanında yaşandığını görüyoruz. Eğitimde yaşananları yalnızca eğitim bilimi ve pedagojik açıdan değerlendirmek de eksik olacaktır. Asıl sorun, düşünen, sorgulayan, eleştiren nesiller yetiştirmek yerine, itaatkar nesiller yetiştirmek için laik, bilimsel ve kamusal eğitimle derdi olanların Cumhuriyet karşıtı uygulamalarıdır. Gerici dernek ve vakıflarla, eğitim dışı çeşitli kurumlar ve Diyanet İşleri Başkanlığı’yla ardı ardına imzalanan protokollerle eğitim gerici bir kuşatmaya maruz bırakılmıştır. Bu gericileştirme hamlelerinin en başında gelenlerden biri de ÇEDES projesidir. ÇEDES projesi kapsamında, “manevi danışman” adı altında eğitim bilimi ve pedagojik yeterliliği olmayan imam, vaiz, din hizmetleri uzmanlarının, okul ve okul dışında çocuklarımızla bir araya getirilmek istenmektedir. Gündeme geldiği ilk günden itibaren, yargıya da taşıdığımız ÇEDES’in tehlikelerine ve hukuksuzluğuna dikkat çekiyoruz. ÇEDES protokolü hukuksuzdur: Anayasamıza, yasalara ve yönetmeliklere açıkça aykırıdır. Laik ve bilimsel eğitimle taban tabana zıttır. Bu protokolün “ambalajı” da usulsüzdür. “Gönüllülük” esasına dayandığı söylense de yasalara ve eğitim bilimine açıkça aykırı olan bu protokolün Milli Eğitim Bakanlığı tarafından imzalanmış olması, atama ve yer değiştirmeyle yetkili olduğu bir çok okul yöneticisi üzerinde baskı yaratacağı açıktır. 

ÇEDES protokolü tehlikelidir: Eğitim biliminden pedagojiden bihaber, çocuklarımıza nasıl yaklaşılacağını bilmeyen yetişkinleri okullara sokmak, özellikle soyut düşünce çağına girmemiş küçük çocuklar için “ölüm-yaşam, günah ve ceza” gibi soyut kavramlara maruz kalmak, travmatik etkileri beraberinde getirecektir. Protokolün içeriği muğlaktır. Kişiden kişiye değişebilecek nitelikte olması, yereldeki uygulamalarda görülecek farklılıklara ve skandallara zemin hazırlayacaktır. Bu tür protokollerden cesaretle, Eskişehir yerelinde de İl Müftülüğü ile İl Milli Eğitim Müdürlüğü arasında eğitimde işbirliği protokolü imzalanmıştır. Bu protokolü de yargıya taşımış bulunuyoruz. ÇEDES protokolü öğretmenlerin, eğitim emekçilerinin mesleki itibarına hakarettir. Öğretmenlik mesleği yasada da açıkça tarif edildiği üzere bir uzmanlık mesleğidir. Eğitim-öğretim eğitimcilerin işidir. Okulların “manevi danışmana” değil, öğretmene ihtiyacı vardır. Öğretmen ihtiyacı, eğitim bilimi açısından yeterliliği olmayan manevi danışmanlarla değil, atama bekleyen yüz binlerce öğretmenimizin atanmasıyla çözülür. ÇEDES protokolü mantıksızdır: Alanında uzman eğitimciler varken konuyla ilgisi olmayan kişileri ve yapıları eğitim sistemimize sokmak kamu kaynaklarını doğru kullanmamaktır. Açıkça israftır. Anayasa başta olmak üzere eğitimle ilgili yasa ve yönetmeliklerle aykırılıklar taşıyan, laik eğitim ile adı aynı cümle içinde dahi geçemeyecek olan bu protokol derhal iptal edilmelidir. Çocuklarımızın eğitim almak için geldikleri okullarda, böylesi laiklik karşıtı ve kendilerini manen ve fiziken güvencede hissetmeyecekleri hiçbir uygulamaya izin verilmemelidir!Şimdi buradan bir kez daha; Okul yöneticilerine sesleniyoruz: Okullardaki eğitim faaliyetinin yasal çerçevede yürütülmesi sizlerin sorumluluk alanınızdır. Koltuğunuza değil, onun arkasında asılı olan Başöğretmen’in resmine bakın ve bu protokolleri reddedin.Eğitim emekçilerine sesleniyoruz: Sevgili meslektaşlarımız; öğrencilerimiz bizlere Başöğretmen’in emanetidir. Onları, laiklik karşıtı uygulamalara terk etmeyiniz! Kimsenin sizin dersinizi bölme, gasp etme, sizin dersinizden öğrenci çıkarma hakkı yoktur. Bu tür girişimleri her şeyden önce öğrencileriniz, sonra mesleki itibarınız için reddediniz!Velilerimize sesleniyoruz: Çocuklarınızın eğitim adı altında manen ve fiziken güvencede hissetmeyecekleri hiçbir uygulamayı kabul etmek zorunda değilsiniz. Onların geleceği için bu protokolü reddedin!Başöğretmenimiz Mustafa Kemal Atatürk’ün de söylediği gibi “Çocukları korumak, vatanı korumaktır” Bu bilinçle, eğitime, çocuklarımıza ve geleceğimize sahip çıkıyoruz, herkesi birlikte mücadele etmeye davet ediyoruz.

LABEP BİLEŞENLERİ: Ankara Barosu, Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği, Çağdaş Eğitim Vakfı, Eğitim-İş, Ege Kadın Buluşmaları Platformu, Hasanoğlan Atatürk Öğretmen Okulu Mezunları Derneği, İstanbul Barosu, İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği, İstanbul Öğretmen Okulu Mezunları Derneği, Kadın Araştırmaları Derneği, Kadın Ve Mücadele Derneği, Köy Enstitüleri Araştırma Ve Eğitimi Geliştirme Derneği, Memleket Sevdalıları Derneği, Öğretmen Okulları, Öğretmen Liseleri, Eğitimciler Birleşme Ve Dayanışma Derneği, Tüm Öğretim Elemanları Derneği, Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği, Türkiye Çağdaş Yaşamı Destekleme Vakfı, Yeni Kuşak Köy Enstitülüler Derneği, Veli-Der.


MÜLKİYELİLER BİLLİĞİ DE "LAİK EĞİTİMİ SAVUNUYOR, ÇEDES PROTOKOLÜ’NÜN İPTAL EDİLMESİNİ TALEP EDİYORUZ!" BAŞLIKLI BİLDİRİ YAYINLADI

Eğitim sistemi, her kademede eğitimin laik, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, eşitlikçi, ücretsiz ve kamusal bir niteliğe sahip olmasını sağlamakla ve çocuklarımız ve gençlerimizin potansiyellerini geliştirebilecekleri özgür bir ortamı tesis etmekle yükümlüdür. Bununla birlikte siyasal iktidarın uzun zamandır inşa etmeyi amaçladığı toplumsal ve siyasal yaşam tahayyülünde eğitim, sürekli biçimde dinselleştirme girişimleri ile karşı karşıya kalan bir alan haline gelmiş bulunmaktadır. Gerek ilk ve orta öğretim, gerekse yüksek öğretim öğrencilerinin hayatı, öğrenimden beslenmeye, barınmadan sosyalleşmeye uzanan geniş bir ölçekte bütünüyle kuşatılmaya ve karanlık bir zihniyete teslim edilmeye çalışılmaktadır.

Ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik koşullar, öğrencilerin sağlıklı, düzenli ve yeterli beslenme hakkına erişimini giderek imkansız hale getirirken; kamusal ve demokratik barınma hakkı devlet tarafından sağlanmayıp kamu kaynakları tarikat ve cemaat yurtlarına aktarılırken; gençlerimizin sosyal yaşamı ekonomik, toplumsal ve siyasal baskılar nedeniyle giderek daha da kuraklaşırken öğrenim hakkı da sözü edilen dinselleştirme çabasından derin biçimde etkilenmektedir.


Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), Diyanet İşleri Başkanlığı ve Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın ilgili Genel Müdürlükleri arasında 3 Kasım 2021 tarihinde imzalanan ve ÇEDES kısaltması ile lanse edilen “Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum Projesi”, siyasal iktidarın uzun zamandır inşa etmeyi amaçladığı toplumsal ve siyasal yaşam tahayyülünün çocuklarımızı hedef alan büyük ve önemli bir adımıdır. Milli Eğitim Bakanlığı Din Öğretimi Genel Müdürlüğü’nün bütçesinin, 2021’den 2022 sonuna yıllık bazda neredeyse %100 oranında arttığı bir ortamda söz konusu protokol ile MEB’e bağlı okullarda “manevi danışmanlık” adı altında Kuran kursu öğreticisi, vaiz ve din hizmetleri görevlilerinin görevlendirilmesi amaçlanmaktadır. İlk ve orta öğretim kurumlarında, pedagojik formasyon sahibi, farklı branşlardan öğretmenlerce yürütülmesi gereken öğretim faaliyetinin böylesi bir siyasi hamle ile din görevlilerine açılması, laiklik ve laik eğitimin ciddi biçimde hedef alınması anlamına gelmektedir.


İlk olarak İzmir’deki 842 okulda, hemen ardından da Eskişehir’de gerçekleştirilen görevlendirmeler, eğitim emekçileri ve veliler başta olmak üzere eğitim dünyasının tüm bileşenlerinin sert tepkisi ile karşılanmıştır. Eğitimin siyasi ve ideolojik saiklerle dinselleştirilmesine ve dini referanslara göre biçimlendirilmesine karşı çıkanların yanında olduğumuzu; laik, demokratik, bilimsel, özgürlükçü, eşitlikçi, ücretsiz ve kamusal eğitimin savunusunda büyük bir sorumluluk taşıdığımızı ve bu sorumluluğa uygun biçimde Cumhuriyet değerlerini, kamuculuğu ve laikliği savunduğumuzu ifade ediyoruz.

Tüm çocuklarımız özgür ve hayallerindeki gibi yaşayabilecekleri bir eğitimi hak etmektedir. Çocuklarımızı ve laik eğitimi en güçlü biçimde savunmaya devam edeceğimizi bildiriyor, söz konusu protokolün iptal edilmesini talep ediyoruz.

MÜLKİYELİLER BİRLİĞİ


DERLEME

Kaynak: İnternet

 

 

88 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


1/706
bottom of page