top of page

ÇAĞLARIN BELLEĞİ, UYGARLIĞIN AKTARICISI: YAZI, KİTAPLAR VE KİTAPLIKLAR


Hasan GÜLERYÜZ

*


Kitap mı? Yazarı, konusu, türü, yayınevi, yayın yeri, yayın tarihi, basımın siyah beyaz, renkli, 1. Hamur, enzo kağıt, okur kitlesi kim, dijital, ofset, webofset gibi özelliklerini gösterir. Kitap, Arapça ktb kökünden gelen kitāb كتاب, “yazılı şey, belge, kitap” sözcüğünden alıntıdır. Arapça sözcük Arapça katb veya kitābat كتب/كتابة "yazı yazma" sözcüğünün mastarıdır. Bu sözcük Aramice /Süryanice kitābā כתבא "1. dikiş dikme, bağlama, raptetme, 2. yazı yazma " sözcüğü ile eş kökenlidir. Katip, ktb, kütüp, kütühane, katibe aynı kökten türeyen sözcükleridir. Türkçesi mi: Divanı Lugat-İt Türk’te “bitik”, yazma, bir araya getirme olarak geçiyor.


Kitap, değişik türde, değişik bilgileri, yaratıları içeren, taşınabilen ve okunan nesnelerdir. Yazının oluşturduğu bellek, zihin inşası aracıdır. Okur, kitapları okuyarak kendi zihin inşasını yapan kişidir. Kitaplılar, kitaba para veren, kütüphanelere, kitaplıklara giden, merakı olan, kitap alışverişinde bulunan, okuyanlar katında bulunan, öğrenmek, keşfetmek için yola çıkan, yazmak ve kitaplık oluşturan kişilerdir. C. Meriç, “Kitaplar hemen insana açmaz kendini! Çok öfkeli bir sözünü de hiç unutmuyorum: Domuzlar kitapla beslenme!” Ya Jhon Ruskin’in Susam ve Zambaklar’ı? Kitap ve Kadın kitabı… Kitapsızlar mı? Yukarıda söylenenlerin tersi durumda olanlardır. Okur olmak tıpkı piyano, bağlama ve keman çalma, resim yapmayı öğrenmek gibi uzun zaman isteyen bir yaratım çabasıdır. Biraz da Leonardo olmaktır... Emek zaman, para ve risk almak gerekiyor. Takdir mi? Tektir olmasın yeter! Yıllar önce Hacceyi Sani İbni Sina: Bilim ve sanat takdir görmediği yerden göç eder, dedi. Ve onun coğrafyası bu uyarıyı hala anlayamadı!


Okuryazarlar, kadim zamanlarda büyülü, yarı tanrısal kişilerdi. Kralların yanında en üst görevde insanlardı. Sümer’de okuma yazma öğrenme beş altı yıl sürerdi. O nedenle krallar okuma yazma bilmezdi. Dinleri, felsefeleri, savaşları, bilimi, anıları okuyan kişiler zihinsel olarak yeni bileşimler yaparak yeni bir kimlik oluştururlar. O nedenle kontrolden çıkarlar, baskılanamazlar. Adeta birer vezir olurlar. Gelişmiş toplumlar bu kontrolden çıkan insanlara umut bağlarken, gelişmemiş toplumlar bunlardan rahatsız olur. Bu kişiliklerin oluşumunu sağlayan ortamları yok ederek siyasal ve ekonomik varlıklarını sürdürürler. Sürdürürler; ama, toplum olarak üretemeyen, düşünemeyen, yaratamayanlar olarak çağın dışında kalırlar! Varlıkları dünyaya yük olur! Sömürü ve saldırıya maruz kalırlar. Bildiğiniz üzre elleri hep yukarıdadır!


Neden mi bu yazı? Yıllar önce Bursa Sönmez Pasajı, Kitap Kültür Merkezinden aldığım (2010) “Benim Kitaplarım” adında Sema Aslan’ın hazırlayıp, Doğan Kitap kaliteli basımı(2009) olan kitabı aldım. Pulur Köy Enstitüsü kitabı, basımdan çıkışını beklerken gözüme takıldı, ses verdi ve bu kitabı okumaya başladım. Halit Refiğ, Orhan Pamuk, İlber Ortaylı, Çetin Altan, Enis Batur, Celal Şengör, Vedat Türkali, Zafer Toprak ve Selçuk Altun vb gibi otuza yazarın, okuma, kitaplık oluşturma serüveniyle ilgili söyleşiler yaptı yazar, kitaplıklarına konuk olarak çalışmasını oluşturdu. Bu insanların ilginç tutkuları var. Bazıları kitaba, imzalı kitaba, birinci baskı kitaplara bin dolar verdiği oluyor. Bir kısmı bayağı aristokrat ailelerin çocuklarıdır. Bir iki dil, eski yazı (Osmanlıca okuryazarı) biliyorlar. Bana babamdan bir kaval, bir kemençe, Mevüdi Şerif(Hala duruyor. İlkokul yıllarımda Ninemin (Nakşiydi) konuklarına ezgili “Ol saatte havadan indi bir doğan” diye okur, bir tas yumurta alırdım. Satar incir, has ekmek, pil, campil (2.5’lik ampul, çiviler alırdım.) bir de Kesikbaş hikayesi kaldı. Kemençeyi 1968 yılında on beş liraya Kemal Yazıcı’ya sattım. Yıllar sonra istedim: Ellerini açtı, yok! Kemençeci olamadım, dedi.


Bence belediyeler yazarın ölümüyle yağmalanan, talan edilen kitaplığın önlenmesi için, Yazarlar kütüphanesinin kurulmalı diye bir düş düştü içime. Bunu bir yerlere ulaştırmaya çalışacağım. Size de ilginç gelirse paylaşın ya da siz de bir şeyler ekleyin.


Kitaplık oluşturma serüvenim mi? Yavuz Selim İlköğretmen ilk aldığım kitaplar “Erikler Çiçek Açtı, Heidi, Bizim Köy, Kurtuluş Savaşı Destanı, Bozkurtlar Diriliyor, Benim Üniversitelerim, İlkokul Programı, Türkçe Sözlük, Coğrafya Atlası, Ekzistansiyalist felsefe” ile sürdü. Siirt’te iki aylık maaşımı aldım(1710 TL), “Aydın” kitap evinden yetmişe yakın kitap almıştım. Orada yaşlı bir Köy Enstitülü bir öğretmen, kitapevi sahibine kulağına sessizce: “Kim bu çocuk?” diye sormuştu. O da “Baykan Kasımlı Köyüne yeni atanmış bir öğretmen,” demişti. Aldığım kitaplar arasında Heredot Tarihi, Gılgamış Destanı, Kur’an, Jul Sezar, Tarih Boyu İleri Geri Kavgası, Türkçülüğün Esasları, Toplum Sözleşmesi, Montaigne’nin Denemeler vb gibi kitaplar vardı. Köy İmamı Hikmetullah Saldıran kitaplığımın kurduydu. “Kimse gormesin, hoca yoldan çıktı derler!” diyordu. Ona futbol oynattım. Penaltı atarken, topa bir vurdu, bir vurdu, top yerinde topaç gibi döndü, cızlavet ayakabısı uçtu, sarığı yuvarlandı ve kendisi sırt üstü düştü. Oradaki bütün Kürtlerle gülmekten karnımızı tuttuk, kırıldık gittik. Öldü, sırdaşım, arkadaşımı saygıyla anıyorum. İmamla konuştuklarımı hiçbir öğretmenle konuşmadım daha!


Elli beş yılda oluşturduğum kitaplık: Tarih, Eğitimbilim (pedagoji), Şiir, Roman, Felsefe, Sahaf, Atatürk, Teoloji(demesi farklı ayıp 11 Kuran aldım. Muhammed Esed, İhsan Açıkel ve Hüseyin Atay’ınki favorilerim!), Yaratıcılık, Mitoloji, Bilim ve Ütopya, atlas, arkeoloji, Bilim Teknik vb dergiler, Çocuk, Sözlükler (elliye yakın), Ansiklopediler, Türkoloji, Türkçe ve Dil bölümlerinden oluşmaktadır.


On iki eylül günlerinde iki yüze yakın kitabım telef olurken, Bursa’da ilkokul, öğretmen Okulu kitaplarım, Samsun Eğitim Enstitüsü kitaplarım, defterlerim(bir genel tarih defterini kurtardım), gazete arşivim, araştırmalarım, özellikle Antakya’da iki yıl sürdürdüğüm harf, sözcük ve Cümle yöntemiyle yapılmış araştırma, depoyu tavana kadar su basmasıyla bütün arşivim gitti. Her anımsamada mideme kramp girer. Suratım asılır, masayı (kafamı) yumruklarım.


Görev, öğrencilik yaptığım “Siirt, Trabzon, Samsun, Ankara, Hatay, Adana, Bursa, İstanbul, İzmir, Kırıkkale, Sinop” illerindeki ilk aradığım kitaplıklar ve kütüphaneler ve sinemalar olurdu. Bazı öğretmen toplantılarında “sizin kitaplığınız, kütüphaneniz hangisi?” biçiminde rahatsız edici sorular sorardım!

7 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/683
bottom of page