top of page
Özgür KARAKAYA

Yaşar Kemal



Özgür KARAKAYA

*

MERHABA

Dünyanın ucunda bir gül açılmış Efil efil esen yele merhaba Karanlığın sonu bir ulu şafak Sarp kayadan geçen yola merhaba.


Gün be gün yüreğim ulu yalımda Engel tuzak kurmuş bekler yolumda Zulümlerde işkencede ölümde Bükülmeyen güce kola merhaba.


Acıda kahırda çekmiş geliyor Güneşten boşanmış kopmuş geliyor Bir ışık selidir, sökmüş geliyor Nazım usta, coşkun sele merhaba.


Alınacak Anadolu’nun öcü Yerde kalmıyacak çekilen acı Açıldı geliyor şafağın ucu Şu doğdu doğacak güne merhaba.


Selam olsun dört bir yana merhaba Akan kana düşen cana merhaba Hesap sorulacak güne merhaba Türküler söyleyen dile merhaba.

Siir: Yaşar Kemal


Feridun Andaç’ın deyimiyle “sözün büyücüsü”dür. Asıl adı Kemal Sadık Göğceli olan Yaşar Kemal, 1923 yılında Adana'nın Osmaniye ilçesine bağlı Hemite köyünde dünyaya geldi. Edebiyatımızın büyük ustası , değeri ve dünyaya açılan penceresidir. 26 roman, 11 deneme, 9 röportaj, 2 öykü ve şiir alanında bir eseri miras bırakmıştır.


29 dilde yayınlanan kitaplarıyla, dünya yazınında önemli bir yere sahiptir. Yaşar Kemal’in birçok yapıtı sinemaya ve tiyatroya da uyarlanmıştır. Yapıtlarında Torosları, Çukurova`yı insanın acı yaşamını, ezilişini, sömürülüşünü, kan davasını, ağalık ile toprak sorununu çarpıcı bir biçimde ortaya koyar. Öykülerinde de çocuklar, kadınlar onların ucuz emeği çok önemli bir yer tutar. Karanlığı aydınlatandır. O üniversitenin de vücut bulmuş halidir.


1966 da Tip adına TRT den halka seslenir: “İşçiler, köylüler, arkasız memurlar, esnaflar, topraksızlar, kazanında et yerine dert kaynayan analar! yani alın terinden, göz nurundan başka servetleri olmayanlar! size söylüyorum. sözüm sizedir”. İşte kahrolası. İşte yerin dibine gecesi, bir düzen. Düzen değil düzensizlik. İşte bu düzen sömürücülük düzeni nerede varsa mümkünü yok orada rahatlık, orada mutluluk olamayacağını” dile getirir.


Eşsiz betimlemeleri yapıtlarının en önemli özelliğidir.Yazdığı metinlerde görkemli ve oldukça etkileyici bir anlatım vardır. Pek çok yapıtında Anadolu’nun efsane ve masallarından da yararlanmıştır. Romanlarında görsellik özellikte göze çarpar.Zengin bir söz dağarcığına sahiptir.


İnsanı en yüksek değer olarak görür.İnsan sevgisi ve özgürleşmesi yönüyle yapıtları, okurlar açısından da bu değerlerin paylaşıldığı bir deneyim alanı açmaktadır. Yaşar Kemal’in itirazı ise insanın aşağılanmasınadır.İnsana duyduğu güveni ve umudu asla geri plana itmemiştir.Bunda hem sanatsal bilinci hem de yaşam tarzının etkisi olmuştur.


Halk öykücülüğünden yola çıkarak, sözlü gelenekte yaşayan duyguyu eylemi sembollerle sömürenlerle sömürenler arasındaki ilişkileri de anlatır.Direniş sembollerinden biridir ve halka iç içedir. Sınıflı toplum gerçeğini başarılı bir şekilde anlatır. O bir devrimcidir, haksızlığın her türlüsüne başkaldırandır.


Güvenlik güçleri tarafından 1972’de öldürülen genç devrimci Ulaş Bardakçıyı da şiiriyle anar : Hele Ulaşa Ulaşa / Ulaş benzerdi güneşe / Ulaş kardaş can veriyor / Yüreğim düştü ateşe // Ulaşın elinde mavzer / Mavzeri türküye benzer / Bizimkiler böyle ölür / Böyle ölür bizimkiler // Tohumlar düştü toprağa / Dokundum yeşil yaprağa / Kurban olam kurban olam / Seni yaratan toprağa…


Zülfü Livaneli de 1980 yılında söylediği İnce Memed Türküsüyle Ona selam gönderir: “İnce Memet Akgöbekden ünledi / Buhurcular kulak verip dinledi / On yedi kurşunu yedi ölmedi / Tut elimden İnce Memed gidelim / Dağlar gidelim of / Felek yazmış bu yazıyı nidelim / Dağlar nidelim of…


Kurduğu imge ve mit dünyası benzetmeler, doğanın tüm yönleriyle anlatımı, yerel sözcükler,yakarışlar,sövgüler onun anlatımını canlı ve etkileyici kılan özellikler olarak görünmektedir.Tek gözlü devdir.Aşık Nesimi Çimen de ona tek lamba derdi.Balıkçıları seven, sevdirendir. Onu okumak okyanusa açılmak gibidir.


Onda geçmişle gelecek iç içedir. Anadolu çoğrafyasının gerçekliğini de taşır.Yeryüzünün iyiliğini taşıyandır. Dünyadaki adaletsizliğe silahla değil sözcüklerle başkaldırandır. İsyanı kelimelerde, cesareti yüreğinde saklayandır.Doğanın, toprağın, hayatın destanıdır.


Kitaplarını okuyanların katil olmamasını, savaş karşıtı olmasını ister. Barış dilinden asla vazgeçmeyendir. Eserlerinde hudutsuz bir insan sevgisi yer alır. Derin bir mizah duygusu da vardır.Ayrıca aşk, ayrılık, dostluk kavramlarını da ustaca kaleme almıştır.Kaleminden dökülen asil bir sevdanın şahlanışıdır. Onun için dünya bin çiçekli bir kültür bahçesidir.


İnsanın, evrende gövdesi kadar değil, yüreği kadar yer kapladığını söyler.Kalem ve daktilo ile fotoğraf çekebilen insandır.Yaşamı umutsuzluktan umut üretmek olarak tanımlar. Yerelden evrensele köprü kurandır.


Sait Faik’ onun için şöyle der: “Kürtlerin en türkü, türklerin en kürdüdür” Dilindeki rengarenk anlatım gözden önce kulağa hitap eder Belleğe kazınır. Tutkusu ise özgürlüktür. Onun için özgürlük mavidir.


En sevdiği renkte mavidir. O yüzden bir çok eserinin tasvirlerinde mavi açık ara öndedir.Barış,eşitlik,özgürlük ve kardeşlik onun en büyük özlemiydi. O bir ozandır, Allar içindedir. Ölüm oruçlarından Madımak katliamına, F tipi cezaevlerinden HES’ lere karşı eylemlere kadar her yerde onun çığlığı vardır.


Edebiyata bakışında “O; ezilenlerin, ötekileştirilenlerin, yoksul insanların trajedisini anlatır ama bu bir yenilgi edebiyatı değildir ; isyan ve umudun gürül gürül akışıdır.Tarihin sayfalarında hak savunucusu olarak da yerini aldı. Anadolu insanının cömertliğinin, büyük yürekliliğinin canlı örneği idi. 28 Şubat 2015 tarihinde, 91 yaşındayken, organ yetmezliği sebebiyle bedenen aramızdan ayrıldı.


Özgür Karakaya

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page