top of page
Mehmet ÇOBAN

YAZININ GÜCÜ

Güncelleme tarihi: 2 Kas



Mehmet ÇOBAN


*

Bundan yaklaşık 20 yıl kadar önceydi. Ankara Yenişehir Sağlık Koleji mezunu bir grup arkadaş Antalya'da buluşmuştuk. Okulu bitireli neredeyse 30 yıl olmuştu. Şimdi rahmetli olan bir arkadaş 1974 ya da 1975 yılında yaşanan bir olayı anlattı. Sislenen geçmişin ayrıntıları gözümüzde yeniden canlanmıştı.


O yıllar sağ -sol kavgalarının liselere kadar indiği yıllardı. Okul Müdürümüz Hasan Erşanlı Sağcı ve solcu öğrencilerinin önde gelenlerini sık sık odasına çağırır nasihat verirdi. Hiç bir öğrencisinin ayağına taş değmesini istemezdi.










Başat öğüdü: "Ne sağın yeşil takkesi, ne solun kızıl cübbesi, bizim yolumuz Atatürk yoludur. Başka fikirlere saplanmayın" idi. Bunları sık sık yinelediği için hatırlıyordum.

Benim tamamen unuttuğum, arkadaşımın hatırladığı bölüm şöyleydi:

Solcu öğrencileri topladığı bir gün; "sizin sosyalist fikirlerle ne işiniz olabilir, bu çıkmaz bir yoldur" dediğinde, ben söz alarak şunları söylemişim: "Hocam siz sosyalistliği kolay mı sanıyorsunuz. Ben sosyalist olabilmek için onca kitap okudum, hala tam sosyalist olamadım." demişim.

Bu bölümü tamamen unutmuşum, belleğimden silinip gitmiş.

Bu durum benim için uyarıcı oldu. O tarihten sonra karşılaştığım, yaşadığım, önemli gördüğüm olaylar hakkındaki duygu ve düşüncelerimi bir kenara not ederim.

Muallim Naci'ye mal edilen bir söz vardır: Hafıza-i beşer nisyan ile malüldür; yani insan unutur.

Herkesin bildiği ve söylediği başka bir söz daha vardır: Söz uçar yazı kalır.










Örnek olması açısından, bundan 8 yıl önce bir akrabamın vefatı üzerine duygu ve düşüncelerimi yazdığım bir yazıyı sizinle paylaşıyorum.


ÖLÜM

Dün (7.11.2016) yakın bir akrabamı torağa verdik. Halil İbrahim Çoban (İbiş) aramızdan ayrıldı. Eşi Şengül de dayımın kızıdır. Henüz 55 yaşındaydı. Bir iki yaş ara ile doğan 3 kız babasıydı. Hiç birinin mürüvvetini göremedi. Acı bir rastlantı babası da aynı yaşlarda aynı hastalıktan ölmüştü.

On gün önce ziyaretine gittiğimde durumu ağırdı. Son günleri olduğu seziliyordu. Kısa sohbetimizde bana: “Ege Linyitleri A.Ş.den mart ayında emekli olduğunu, eline 140.000 TL. civarında bir para geçtiğini, Ayvalık-Burhaniye taraflarında bir yazlık almayı planladığını, o sıralarda rahatsızlandığını ve bu hale geldiğini anlatmıştı.” Anlaşılan bizim İbiş’in planlarıyla yukarıdakinin planları örtüşmemişti!.

Ölüm haberini duyunca; İnsanoğlunun ölüm karşısındaki çaresizliğini ve yalnızlığını bir kez daha duyumsadım.



Ne diyordu Şair Ataol Behramoğlu: ”Ölümdür yaşanılan tek başına...”


Belki de “ölüm” Şair Yahya Kemal’in dediği gibi korkulacak bir şey değildir.

“Ölüm asude bahar ülkesidir bir rinde”


Peki ya şair Cemal SÜREYA’nın ömür ve ölüm üzerine yazdıklarına ne demeli?


ÜSTÜ KALSIN


Ölüyorum tanrım

Bu da oldu işte.

Her ölüm erken ölümdür

Biliyorum tanrım.

Ama, ayrıca, aldığın şu hayat

Fena değildir…

Üstü kalsın.















Evinin önünde helallik alınırken, kızlarının: “Babacığım bizi bırakıp nereye gidiyorsun” feryatları yüreğimi dağladı.


Yattığın yerde rahat uyu sevgili kardeşim. Erken gittim, kızlarımın mürüvvetlerini göremedim diye üzülme! Bize bırakıp gittiğin bu dünya çok matah bir yer değil! Her gün ülkemizde ve dünyada , gereksiz ve anlamsız terör ve savaşlar yüzünden, henüz hiçbir hayalini gerçekleştirememiş, hayatlarının baharında gençler ölüyor, mülteci durumuna düşürülmüş, yaşlı ,kadın ve çocuklar başka bir ülkeye sığınayım derken denizlerde boğuluyor, henüz ana rahminde bir cenin iken patlayan canlı bomba yüzünden annesi ile birlikte zerreleri havaya savruluyor. Dünyanın küçük bir azınlığı zengin,refah içinde yaşarken büyük çoğunluk açlık sınırının altında yaşıyor.

Bu korkunç durum karşısında; egemenler, sözüm ona uygarlar kılını bile kıpırdatmıyorlar.


Yazımı A. Behramoğlu’nun “öğrendim ki” şiirinden kısa bir bölümle bitirmek istiyorum.


Öğrendim ki

Bütün sevdiklerinle iyi ayrılman gerek,

Hangisi son görüşme olacak bilemiyorsun çünkü…

19 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1 Comment


Sen Yaz
Sen Yaz
Oct 22

Mehmet Çoban,


Yazının işlevselliğini bu denli dar alanda bu kadar güzel anlatan çok yazı okumadım.


Kalemine sağlık.

Like
1/706
bottom of page