top of page

Yaşamsal Bir Eylem - Yazmak

Güncelleme tarihi: 17 Eki 2021

'

'Yazarın doğal işlevi, kitaplarıyla düşünce ateşleri, kurulu düzeni tartışma ve yadsıma ateşleri yakmaktır. Bıkıp usanmadan başkaldırmaya, kargaşaya çağırır, çünkü yaratım yoksa insani hiçbir şey yoktur, ama her yaratım rahatsız eder. Bu nedenle yazar durmadan kovuşturulur ve ezilir. Ayakta yazmak gerekir, dizleri üstüne çökerek değil.''


Michel TOURNIER böyle diyor. Okuduktan sonra, yazan biri olarak ister istemez düşünüyorum. Ben bunları, hepsini geçtim, hiç değilse içlerinden birkaçını olsun yaptım mı ya da yapmaya çalışıyor muyum? Dünyamda, ülkemde olup biten eylemlerin hangileri beni rahatsız ediyor, bunları yazıdıklarımla, şiirlerce ve özgürce bağırabiliyor muyum?



Evet, kesinlikle kendi iç sesimle, bulunduğum açıdan bakıp, olanca bilgi birikimime yaslanarak yapmaya çalıştığım tam da bu. Elbette eksik kaldığım yanlar oluyordur, yanlışlarım da...Ama bildiğim, içselleştirdiğim en önemli gerçeklik odur ki, yanlış olmadan doğrunun bir anlamı olmaz. Bu aşamada önemli olan tek şeyse, yanlışın yanlış olduğu ortaya çıktığında, onda ısrarcı olmamaktır. Bu görüşe sahip olabildiğimizde büyük bir iş başarmış, bilgi birikimimizin bilgeliğin eşiğinden aşmasını sağlamakla birlikte ömürlük, yaşamsal, aynı zamanda farkındalığı yüksek haz dolu bir yolculuğa çıkmış oluruz.


Günümüzde yazılıp üretilen eserlere değinecek olursak, genele bakıldığında yüzyıllar öncesinde üretilen eserlerin incelediği sorunlara yönelik saptama ile çözüm önerilerinin günümüze de uyduğunu, sürdüğünü, güncelliğini koruduğunu şaşırarak görürüz. Bu konu üzerine düşündüğümde, benim bakış açımdan cevabı oldukça net; insan aynı insandır, gereksinimleri yüzeysel açıdan değişmiş gibi görünse de, öze inildiğinde aynıdır. Bu özde yer alan değişmez bilgi de; insana, onuruna yaraşır bir dünya kurgulama, orada olabildiğince sorunsuz, olabildiğince mutlu bir şekilde yaşama çabasıdır.


Yine yazılıp üretilen eserlere bakıldığında, birbirini yineler nitelikte ama farklı söylemlerle yazıldığını da rahatlıkla gözlemleyebiliriz. Kimileri buna eleştirel gözle bakıp, yeni bir şey söylenmemiş diye nitelendirseler, bu eserler onlara göre birbirine benzer yapıda görünse de, ben aynı kanıda değilim. Çünkü bunu, gerek tarihsel geçmişimiz, gerek yaşanan öğrenim sürecimiz defalarca kanıtlamıştır ki, bazı görgü ve bilgiler, insanların düşünce dünyasına yinelemelerle, özellikle değişik bakış açılarından çıkma eserlerle daha iyi yerleşir. Üstelik yazılan her eser, üreten kişinin söylemini taşırken, her insanın öğreniminin değişik söylemlerle daha verimli hale getirilebileceği bilimsel, kanıtlanmış, yadsınamayacak bir gerçektir.



Hal böyle olunca, öğrenim sürecinde her söylem her öğrenende aynı, beklenen üst düzey etkiyi bırakmayacağından, aynı sorunların, aynı konuların farklı yazarlar tarafından, kendi bakış açılarınca işlenmesi, tekrara düşme değil gerekliliktir... Bu tanılamaya göre dünyamızı bir ormana benzetecek olursak, bizleri ilgilendiren konu ve sorunları farklı türde birer ağaca, yazanları da renk renk birer kanatlıya; dünyamızı, yaşamı güzelleştirmek için, aynı eseri seslendirecek olsalar da orkestraya farklı kuş sesleri kesinlikle gereklidir.


Belki de insanı, ölümle edimleri sıfırlanan, doğumla bu edimlerin oluşumunun yeniden yapılandırılması gereken, öğrenme aşamasında ise bulunduğu çağa uygun yapı taşlarına gereksinimi olan bir varlık olarak düşünürsek, bu içerik tekrarlarını yadsımayacağımızı, yaşamsal bir gereklilik olarak algılayacağımızı düşünüyorum.


Yalnızca siyah ve beyazdan oluşan bir dünya hayal etsenize, şu anda hayal gücünüzün bile isyan bayrağını göndere çektiğinden neredeyse eminim. Kelimelerin de, cümlelerinde bir rengi vardır aslında. Hemen her yazı, her yazar, bir yerlerde keşfedilmeyi bekleyen renk kartelasına sahiptir bu anlamda, hadi keşfedelim.


Zeliha AYDOĞMUŞ

53 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/684
bottom of page