top of page

Yaşamak




Sınırı belli belirsiz bir çizgi üzerinde yürüyerek geçiyor ömrümüz.

Bir tarafta yaşam var, diğer tarafta ölüm. Ölüm hiç birimizin çözemeyeceği bir iplikten ibaret bu yüzden yaşam hakkında konuşalım. Gariptir yaşam. Griliklerle doludur, hiçbir zaman siyah ya da beyaz olmaz. Bazen onlarca acının arasına serpiştirilmiş birkaç mutluluk, bazen ise bitmesini istemeyeceğimiz bir rüya… Yaşam nasıl tanımlanırsa tanımlansın içini doldurmamız gereken bir olgu. Hayatın kalemi kimi zaman mutluluk, kimi zaman hüzün, kimi zaman da hataları yazmalı.


Hepimiz hiç olarak doğarız ancak bazı insanlar hiç gibi yaşayıp hiç gibi ölmek konusunda neden bu kadar istekliler? Halbuki hayat dolu dolu yaşamayı gerektirecek kadar kısa. Burada hayatı doldurmaktan kastım iyi bir meslek sahibi olup bir sürü başarıya imza atmak değil. Hayatınızı doldurmak için sadece hissetmeyi öğrenin. Elinize bir kitap, karşınıza bir insan aldığınızda onun acılarını duymaya çalışın.

Her gün yanından geçtiğiniz ağaçlara başınızın üstünde duran masmavi sonsuzluğa bakın. Saçlarınızın arasında gezen rüzgarı, okuduğunuz şiirleri, yaşadığınızı hissedin. Sarılın, ağlayın, gülün, anlatın, dinleyin ve en önemlisi de hata yapın. Çünkü bir gün her şey gittiğinde geriye sadece hatıralar kalır ve birçok şeyin aksine anılar eskimez. Sadece zamanı gelince tekrar hissedilmek üzere kalbimizin bir rafına kaldırılırlar.


60 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/683
bottom of page