Yaşama Dip Notu Düşen Şair: AHMET ERHAN
- Nurten Bengi Aksoy
- 8 Şub 2023
- 3 dakikada okunur
Nurten B. AKSOY
*

Hayatı özelleştirip adını büyük harflerle edebiyat tarihine yazan Ahmet Erhan bir söyleşide “Şairlerin ölüm günleriyle değil doğum günleriyle hatırlanmasını isterim.” dediği gibi doğum yıldönümünde yaşamından kesitlerle analım istedik şairimizi.
Ülkenin alacakaranlıkta yaşadığı yetmişli yılların aykırı çocuğu Ahmet Erhan, 8 Şubat 1958’de Ankara’da dünyaya gelir. 1970’li yılları, Türkiye’nin o “Alacakaranlık” yıllarını; her sokakta, her gün silah seslerinin duyulduğu, kardeşin kardeşi vurduğu yılları Ankara’da yaşar. Gazi Eğitim Enstitüsünün Türkçe Öğretmenliğini okur.
Yurdum gibi yaralıyım
Ne eksik ne fazla
Derin bir uçurumum
Bütün haritalarda
Geceleri çığlıklar
Giriyor düşlerime
Dirlik nedir bilmedim
Yalan yanlış tarihimde
Yurdum gibi yaralıyım
Dünyaya karşı ben
Yıllar değil, yıllar umudumdur
Sessizce küllenen… (1981)
Henüz 17 yaşındayken başlar şiirlerini yazmaya ve yayımlamaya. Militan Dergisinde ilk şiirleri yayımlandığında yıl 1975’tir. İlk şiirlerinde 1970’li yılların atmosferini, bireyin o toplumsal olaylar içindeki yalnızlığını, tedirginliklerini yansıtır. 1981 yılında “Alacakaranlıktaki Ülke” kitabıyla Behçet Necatigil Ödülünü kazanır ve tanınır. Ahmet Erhan 12 Eylül öncesinde gece lisesinde okurken babasının ölümünden sonra gündüzleri aynı lisenin kantininde, çay ocağında çalışır, akşam derste uyur. Bir gün solcular kapıyı tekmeyle açıp bir arkadaşını çağırırlar dışarı. Öğretmen pencerenin yanına kaçar. Sağcıdır çocuk, vuracaklardır. Ahmet ise sınıf sorumlusudur, arkadaşının önüne geçer ve gelenlere; “Hayır, benim sınıfımdan adam alamazsınız!” der. Ama sonrasında o sınıf arkadaşına da şöyle der: “Arkadaş okulu bırak, her zaman ben olmayacağım ki yanında.
"Usul usul geceleyin
Sirenler duyarsan derin
Kapını gökyüzüne dayayıp da bekle
Yolunu şaşırmış bir yıldız düşer belki üstüne,
Başını yastığa göm
Yüreğini ay ışığına ayarla
Yorganına sıkıca sarın
Derin bir nefes al
Ve sakın ağlama… "
Yaşamı boyunca hiçbir zaman eline silah almayan Ahmet Erhan yedi kere kurşunlanır. Bu kurşunlanmaların ilginç tarafı ise dördünü solcuların, üçünü sağcıların yapmasıdır. Bir gece dere yatağından eve dönerken sağcılar çevirir, üzerinde parka, içinde de bir sürü bildiri… Herkesin Deniz Gezmiş, Mahir Çayan olduğu zamanlardır! Sınıfta kurtardığı çocuk çıkar aralarından şansına, “Kimse dokunmasın ona!” der. Ankara Esat’ta yalnız yaşayan, kendi halinde bir öğretmendir Ahmet Erhan. Bir gece yarısı evini polis basar ve İkinci Şube’ye götürülür. Emniyet amiri, “Ne iş yaparsın?” diye sorulunca; “Büyük Kolej’de öğretmenim.” der. Amir şaşırır: “Benim kızım da orada okuyor, niye aldınız lan hocamı!” diyerek çıkışır. Sebep; dağdaki bir PKK’lının cebinden çıkan Erhan’ın "Alacakaranlıktaki Ülke" kitabıdır.
Yitirdim cebimdeki bütün adresleri
Yağmurlar, yağmurlar ortasında kaldım
Aklımı boğacak o selleri
Ben kendi damarlarımda yarattım
Artık ne bir satır yazı, ne de bir selam
Tek kişilik bu oyunda rol alabilir
Gitti bütün seyirciler boşaldı salon
Geride kalan yalnızca, yalnızca maskelerdir
Eli naylon güllü o dostlukların
Bir tek anısı ve sızısı yok içimde
Yitirdim cebimdeki bütün adresleri
Kendimi kazandım bir başka biçimde…
Ahmet Erhan’ın şiirlerindeki karamsarlık, dönemin tüm şairlerinin ağzına sakız olur adeta. Şair için “dünyanın en karamsarı” yorumları yapılırken, kendisi bunu pek umursamaz. Zorluklarla geçen yaşamından çok da şikayetçi olmaz, bir derviş edasıyla karşılar başına gelenleri… Ahmet Kaya’nın bestelediği “Bugün de Ölmedim Anne” şiiriyle edebiyat dışı okurun da dikkatini çeken Ahmet Erhan, okurun gözünde naif, ürkek kırılgan bir şair imgesi bırakır. Son yıllarında, şarkı sözlerinden gelen üç beş kuruşla geçinmeye çalışan, birçok yayınevinden düzeltmenlik isteyen; ancak şiirlerinde ortaya koyduğu sarhoş imajından dolayı kimsenin oralı olmadığı Ahmet Erhan’ın yirmi yıl Türkçe-edebiyat öğretmenliği yaptığı unutulmuş gibidir. Onun için gerçek dört tutku vardır: Şiir, aşk, futbol, at yarışları. En derin aşk şiirlerini âşık olmadığı dönemlerde yazmıştır. Erhan’a göre insan hayatta bir kere âşık olur, ötesi o aşkın dipnotlarıdır.
50 yaşına, sağlık sorunlarıyla giren Ahmet Erhan’ın, en çok ağrına giden şey, sesidir. 20 yıl Türkçe- Edebiyat öğretmenliği yapmış birinin sesinden çocukların korkması ağrına gider. Gırtlak kanseridir, iki kez ameliyat olur. İkincisinde ses tellerinden birini alırlar, üstelik kısa süreli de olsa bir de kalbi durur. Yine bir söyleşisinde “Babamın öldüğü yaş olan 51’i geçmeye çalışıyorum” diyen Ahmet Erhan 4 Ağustos 2013’te, 55 yaşında hayata veda ettiğinde, dediği gibi babasının öldüğü yaşı geçmiştir ve hayattan hiçbir zaman geçer not alma iddiasında bulunmamıştır. Son yıllarında kendisini şiir adına saklayan Ahmet Erhan; “Beni artık şair olarak kimse tanımıyor gibi bir duygu var içimde. Özellikle son on yılda biraz fazla saklandım galiba.” der. Oysa daha yirmili yaşlarındayken Ankara sokaklarında, şiir bilenlerin birbirine gösterdiği isimlerdendi. Şimdiyse Türk şiirinde herkesin bildiği, ardında çoğu hüzün kokan şiirler, kitaplar ve ödüller kalan ünlü bir şair...
Comments