top of page
1/2

YALOVA KİTABEVİ

Güncelleme tarihi: 28 Tem








Şenol YAZICI

*

Bazen öyle olur ya; herkese yetersiniz, ama kendinize gelince, terzi kendi söküğünü dikemez örneği umarsız kalırsınız, benim de öyle... Kişisel tarihimde çok önemli insanlar ve olayları, tabi ki en güzel anlatma ihtiyacından, bir türlü elim varıp da anlatamadım. İlginçtir, olumsuz kimi insanları denk getirip biraraya sıkıştırıp anlatmışımdır muhakkak ama iyi izlenim veren gündemleri, güzel insanları ve hoş anıları pek paylaştığım olmadı. Nihayet sıra geldi dediğimde ise bir de bakarım ki varlığında sıcağı sıcağına anlatsam anlatıp önere etmem gereken o güzel insanlar, mekanlar ya da olaylar... gündem değiştirmiş, salaş kulübeler saray, saraylar tarih olmuş.


YALOVA KİTABEVİ de öyle...Şans işte.


Ki Yalova Kitabevi kişisel tarihimde çok mu çok anlamlı, İşte orası kapanıyor.


Yalova'da eli kalem tutanların, kitap okuyanların, dünyaya duyarlı insanların buluştuğu, görüştüğü, belki de son seçkin yerlerden biri olan Yalova Kitabevi kapanma kararı aldı.

Daha önce işi tasviye edeceğini söyleyen, ama konduramadığım, kitabevi sahibi Mustafa AYDIN ve kızı Filiz, var olan kitapları başta Yalova Üniversitesi olmak üzere, okullara bağışlayacaklarını duyurdular.











Kuşkusuz bir çok kitabevinde güzel kitaplar vardır, ama Yalova kitabevinde hiçbir kitap rastlantı değildir, özel bir beğeniyle seçilip getirildiğini ben biliyorum.


Çok zengin ve kaliteli bir kitap arşivine sahip olduğunu iyi bildiğim KİTABEVİ, bu sürede okurlarını da düşünerek maliyetine indirimli kitap satışı yapma kararı aldı. İsabel ALLENDE'nin RUHLAR EVİNİ, 5. kitabım olarak etiket fiyatı 300 lira olduğu halde ben 200 liraya aldım.


Her gelişimde uğramasam eksiklik gördüğüm, Yalova'yı olduğundan daha çağdaş, daha sevimli, daha yaşanılır bir yer gibi gösteren YALOVA KİTABEVİ ve sahibi Mustafa AYDIN, 50. Yılında "buraya kadar" dedi, kapatmayı seçti.


Bu işin son yıllarda ortaya çıkan, halkın alım gücünü kırarak yoksullaştıran ekonomik yanları yok sadece; bilinçli bir seçimin, 20 yıldır önce okullarda geliştirilen ve kökleştirilen sözde bir masum anlayışla, çağdaş bilim ve sanata karşı olmakla çok ilgisi olduğuna inanıyorum. Başka türlü en yetkili ağzından şiir ve roman okuyanlar kötü alışkanlık sahibi oluyorlar sözü niçin çıksın?













Bir devir kitap kutsaldı, yere düşen yazılı kağıdı öpüp başına koyan insanlar yaşıyordu bu ülkede. Sonra nerden çıktıysa "cahilin ferasetinden" övgüyle söz edenler çıktı. Ne olduysa oldu, okuyan, yazan itibarsızlaştı, kitap gözden düştü. Biraz yönetenlerin isteği, biraz günün getirisi, emekli maaşı 10.000, bir kitap 500 Lira olunca üstüne mum dikildi. Kentin en güzel yerinde milyonlarca lira maliyetli bir kitapçı dükkanı bir asgari ücrete talim eder oldu.

Asgari ücrette ücret olsa...


İndirimli kitap satışından haberdar olan kalabalığın arasında  gene neşeli, enerji dolu gözüken Mustafa AYDIN'la ancak birkaç sözcük edebildik; üzülmediğini söylüyordu ama artık sadece kitap satarak bir dükkanın ayakta duramayacağını, bu yönlü belki vergi avantajı nedeniyle SAHAFların daha şanslı olabileceğini gelen alıcılara da anlatıyordu. Sadece son 30 senesine bizzat tanık olduğum YALOVA KİTABEVİnin her anı onurlu 50 yılının anılarının sayfalarını çevirdikçe, kent kültürüne olan katkılarını düşündükçe ve artık hiçbir zaman önünden geçecek, geçsem bana benzer birilerini de görürdüm diyeceğim bir mekan kalmadığını, Tanrı'nın aşına olan yüzleri, mekanları tek tek silerek artık yaşlandın diye uyardığını... aklıma getirdikçe gözlerimin önünden sayısız cenaze kalkıyordu.


Fark ettim ki sesim de gitgide zorlanıyor, buğulanıyordu.












Bu hoş değil, hüzün elbette bir ruhsal ihtiyaç, ama böylesi muhtaçlık hali, artık kaçmalı...

Mustafa AYDIN'ın "50 yıl önce başladığımda yaşamdan üç beklentim vardı; bu kitabeviyle ikisini karşıladım, üçüncüsü olmadı, ne yapalım? Hayat bu..." dediği gibi ya da Montaigne'nin dediği bakmalı: "Bindin gemiye, açıldın; şimdi karaya çıkma vakti."


Aydın'ın olmayan 3. dileği neymiş biliyor musunuz; vali olmak... Ya okusa olsaydı? Galiba ilk yanıt kitapçı olamayacağı için ben onu tanıyamayacaktım. İş adamı olmaktı niyeti, liseyi bitirerek yarıda bıraktığı için yanıtı asla bilemeyecek.


Dedik ya: HAYAT BU

*

NOT: Kısa süre önce Mart ayında ziyaret ettiğim Yalova Kitabevi'nin bendeki izlenimlerinin bir bölümünü 19 Mart'ta Eskimeyen Dost başlığıyla anlatmıştım.
Siz de okumak isterseniz aşağıda...

*







ESKİMEYEN DOST

YALOVA KİTABEVİ


*

Yalova'ya gelip de Yalova Kitabevi'ne uğramasam olur mu?

Kitabevi binlerce kitabıyla gücenir...

İ. TIĞ'ın ŞEHİR dergisine adres orayı vermiştim, almak için gittim. Bana gönderimi geciken dergi nihayet gelmişti.


Biliyor musunuz ben yazar olarak ilk imza günümü Yalova Kitabevinde yaptım, 27 sene önce. Yerel bir matbaada yaptırdığım özensiz baskılı, bir yığın hatayla dolu ama çok büyük bir bedelle yaptırdığım ilk kitabımla hem de... Şimdi düşünüyorum da büyük bir cahil cesareti... Sen küçük bir kentin lisesinde edebiyat öğretmeni ol, bir kitap yaz, yani acemisi olduğun bir alanda bir deneme yap, sonra da vitrine çık sergile, en yüksek sesinle iddia et, ben yazdım diye... İmza günü odur; iddia etmek... Ya, başaramasaydım?..


"YAZMA DEPRESYONU " adlı yazımda anlatmıştım aslında.

Bir ses alamamanın, kimseye ulaşamamanın verdiği hınçla; kıskanç, nobran, inceliksiz, hoyrat arkadaşlarımın sallapati çok bilmiş eleştiri ve davranışlarının verdiği kırgınlıkla; yerel siyasetin ve siyasetçilerin kendi siyasetlerine katmak, gazetelerine yazmam için yaptığı baskıların yılgınlığıyla, üstüme bu denli gelinmesinin yarattığı öfkeyle bu kez böyle bir girişimde bulunmuştum. İmza gününü yapar ya kendimi kanıtlar ya da ilgi görmezse yazma defterini kapatırdım bir daha açmamak üzere.


Sonunda anımsadığımda tüylerim ürperir: Hesaba katmadığım bir şey vardı, sonradan aklıma gelen; o imza gününe kimse gelmeseydi o onur kırıklığıyla nasıl yaşayacaktım Yalova'da?


Kitapçıların hepsini tanıyordum ama ben Yalova Kitabevini seçtim. Daha yeni yeni samimi oluyorduk kitabevi sahibi Mustafa Aydın'la, nasıl karşılardı kestiremiyordum, Birkaç yıl önce kısa bir süre kızı Filiz'in dersine girmiştim, öylece tanışmıştık. Bir sürpriz oldu: Yeni il olan Yalova'da bir kitap fuarı açılıyordu, Yalova Kitabevi de katılacaktı ama bir koşul vardı; katılacak yayınevi bir yazar getirmek zorundaydı. Dükkanın önünden geçtiğim bir gün konuyu bana açtı, ben de severek kabul ettim tabi ki. Sonra kendi isteğimi söyledim, ikiletmedi. Kaygımı da seslendirdim, olumsuz bir sonuçta ondan da utanmayayım diye. Şimdi düşünüyorum da öyle bir psikoza sokmuşlardı ki beni, kimse gelmesin der gibi yapmışım... Yani bir tür intihar, hem de hiç kurtulma şansı bırakmadan... Öğrencime kitap satmak bana hala ahlaksızca gözükür, o yüzden onlara duyurmadım. Beni telefonla arayanlar, yolda rastlayıp soran yakın arkadaşlarım, duyup da hala bana onaylatanları bile uyardım gelmeyin diye, aileme ise hiç söylemedim.


Kim gelecekti peki?

Hiç tanımadıklarım, gazeteden okurlarım ... hepsi değil birkaç kişi gelse yetecekti bana....Etik olarak doğru düşünüyordum ama görmediğim bir yanı ucuzundan ticaret, esnaflık olan yazarlığın ben neresine tutunacaktım bu ruh haliyle? Öyle ya kime nasıl malum olacaktı benim yazdığım, hem de bu güzel bahar gününde zaman ayırmaya, emeğe değecek dende iyi yazdığım?


Etkinliğe bu kaygılarla hiç uyumadan gittiğimi anımsarım.

Kimse gelmedi, daha doğrusu tanıdık, eş dost, akraba, öğrenci, mesai arkadaşım, yemek, oyun, dağ gezilerinden yoldaşım... bir iki kişi hariç kimse yoktu denilebilir. Yalova'nın en kalabalık, görece en nitelikli lisesinde çalışıyordum, ama ilaçlık kimse yoktu. Biraz da kendim sebep olmuştum, ama o an gelseler nasıl mutlu olurdum. Nitekim İnci Hanım diye branşımdan bir hanım arkadaş eşini göndermişti, dünyalar benim olmuştu.


Ne var ki "Bütün Yalova burda," diye düşündürecek kadar çok insan geldi. Gazetede okurlarım, kitap ilgilileri, kent emniyet müdürü dahil ne çok insan gelmişti, şaşkınlığımdan ve "galiba ben bu işi becerdim" diyerek hissettiğim memnuniyetimden ıslanan sulu gözlerimi saklamaya uğraşmıştım.


O olay tetikleyici oldu, yıllar içinde birlikte yaşadığımız çok anımız oldu.

Hep anlatırım ya yaşadıklarımı, çoğu olumsuzdur, ama Mustafa Aydın, bunların arasında başıma gelen en güzel şeylerden ve en uzun ömürlü arkadaşlarımdan biri olacaktır.

Dergiyi yaparken de destek verenlerin başında geliyordu, hatta ilk arka kapak reklamını o vermişti, hem de bir sayının maliyetini karşılayan bir ederle... Dergiyi yaşatmak için maviADA Kültür Sanat Evi'ne başladığımda da, battığımda da yanımdaydı.

Yani o sadece incelikli bir zevkin tasarladığı büyük şehirlere yakışır bir kafesi de olan bir kitabevi değildir, aynı zamanda çok insan, donanımlı, bir kültür sanat dostunun şenlendirdiği bir olanaktır Yalova için.

Onun birlikteliklerde yarattığı sinerjiyi, olumlu bakışını unutamam.


Geçenlerde ciddi bir rahatsızlık geçirdi. Ameliyat oldu, eskiden bazen yemeklerde, bazen sinemaya giderken bana arkadaşlık ederdi, şimdi etmiyor, bir ironiyle "kaybolurum," deyip geceleri çıkmıyor, ama şakalarını, gülümseyen yüzünü, olumlu bakışını hiç bırakmadı.


Eskimeyen ender dostlarımdandır o.

  • 19 Mart 2024, maviADA

41 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/681
bottom of page