top of page
1/2

Unutulmaz Bir Eğitimci-Fakir Baykurt

Güncelleme tarihi: 8 Eki 2023


Nurten B. AKSOY

*

Bugün ölümünün 24. yıldönümünde, tüm öğretmenlerin örnek alması gereken bir eğitim savaşçısının yani Fakir Baykurt’un yaşam öyküsünü anlatacağız. Asıl adı Tahir olan Fakir Baykurt Burdur’un Yeşilova ilçesine bağlı Akçaköy’de doğar. Doğum tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte “1929 doğumlu olduğum doğru. Ay, gün bilinmiyordu. Anamla konuştuk, köyde orak mevsimi. Tarlada sancılanıp eve gelmiş, haziran ortasıdır…” sözlerinden 1929 yılının Haziran ayı ortalarında doğduğu varsayılmaktadır


Annesinin adı Elif, babasının adı Veli olan çocuğa, doğduğunda savaşlarda vurulup geri dönmeyen amcasının adı olan Tahir adı verilir. Tahir 1936 yılında Akçaköy İlkokulu’na başlar ve iki yıl sonra babasını kaybeder. Babasının ölümünden sonra dayısı Osman Erdoğuş tarafından Balıkesir’e bağlı Burhaniye’ye götürülür ve orada dayısının yanında dokumacılık yapmaya başlar. Dünya Savaşı’nın başlaması ile dayısı askere alınır ve Tahir, Akçaköy’e dönerek okula devam etme imkânı bulur. 1942 yılında ağır bir sıtma geçirir bu dönem aynı zamanda şiir yazmaya başladığı dönemdir.


İlkokulu bitirdikten sonra Isparta Gönen Köy Enstitüsü’ ne gitmeye başlayan yazarımızın köy enstitüsü yıllarında özellikle şiire olan ilgisi artar, kendini okumaya verir. Bu dönemde özellikle Türkçeye çevrilen klasiklerle tanışır. Fakir Baykurt köy enstitüsündeki yıllarını ve kendisine kazandırdıklarını şöyle dile getirir. “Köy enstitüsü benim için olağanüstü bir fırsat oldu. İlkokulu bitirdikten sonra gidebileceğim başka hiçbir okul yoktu. Ailemin gücü yetmezdi. Ben okumak istiyordum ve enstitü benim gibi köy çocuklarını çağırıyordu…”


O yıllarda Dünya Klasiklerini döne döne okuyan Fakir Baykurt. “Klasiklerin en iyi okuru enstitülü gençlerdi. Ceplerimizi ona göre yaptırırdık, kitap sığsın diye. Kız arkadaşlarımız koyun kuzu gütmeye giderken, torbaya azıkla birlikte kitap da katarlardı…” diye anlatır bu tanışıklığını. Bu yıllarda Bursa Cezaevi’nde olan Nazım Hikmet’in şiirleri ise el altından yayılmaktadır. Fakir Baykurt da bu dönem Nazım Hikmet’in şiirlerini bulur ve gizli gizli okumaya başlar. “Kitaplıkta Nazım Hikmet’in kitapları yoktu. Yasaklandığını öğrenince Denizli Çivril’in bir köyüne gidip onları buldum. Nazım’ın yedi kitabını kendi yaptığım defterlere kitap harfleri ile yazıp defalarca okudum…” diye anlatır o yasaklı günleri.


Köy enstitüsü yıllarında ilk şiiri “Fesleğen Kolum” yayımlanır. Edebiyata olan ilgisinden dolayı enstitüde de kitaplığın yönetimine seçilir ve daha fazla okuma fırsatı bulur. 1947 yılında Köy Enstitüleri ve Kaynak Dergisi’nde şiirleri çıkar ve bu yıllarda önce şiirlerinde, daha sonra tüm yazılarında Fakir Baykurt adını kullanmaya başlar. İşte Fakir Baykurt’un bu öğrencilik yıllarında köy enstitüleri üzerindeki baskılar artar ve tüm enstitülere daha baskıcı yönetimler atanmaya başlar. Ayrıca enstitüler daha önceki birçok özelliğini de yitirmeye başlamıştır. Eski öğrencilerin yaşam alışkanlıkları yeni yönetimlerce sorgulanmaya başlanır. Fakir Baykurt da yeni atanan müdürle sorunlar yaşar ve defalarca kovuşturmaya maruz kalır. Buna rağmen 1947 yılında Köy enstitüsünü başarı ile bitirir ve Yeşilova’nın Kavacık Köyü’ne öğretmen olarak atanır.


1951 yılında Muzaffer Hanım’la evlenir. Öğretmenliği Dereköy’e aktarılır. Üzerindeki baskılar devam ederken savcılıkça evine baskın yapılır ve kovuşturma geçirir. 1953 yılında Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümüne girer ve bir sene sonra bu sefer Gayret Dergisinde çıkan bir yazısı nedeni ile yargılanır. 1955 yılında Gazi Eğitim Enstitüsünü de başarı ile tamamlayarak Hafik’te açılan ortaokula atanır. Aynı yıl ilk kitabı olan “Çilli” yayınlanır.


1957 yılında askere alınır ve askerliğini öğretmen olarak tamamlar. İlk kızı Işık bu yıl dünyaya gelir. 1958 yılında ilk romanı Yılanların Öcü, Yunus Nadi Roman Ödülünü kazanır. Ancak roman nedeni ile hem Baykurt hem Cumhuriyet gazetesi kovuşturma geçirir. Baykurt bu dönemden sonra Cumhuriyet gazetesinde yazmaya başlar. Askerlikten sonra Şavşat Ortaokulu’na öğretmen olarak atanır ve ikinci kızı Sönmez dünyaya gelir. Ancak Cumhuriyet’teki bazı yazıları ve Yılanların Öcü romanı yüzünden Bakanlık emrine alınarak cezalandırılır. Altı ay açıkta kaldıktan sonra 27 Mayıs 1960’ta Ankara İlköğretim müfettişliğine atanır ve aynı yıl Efkar Tepesi adlı kitabı basılır.

Altmışlı yılların başında Yılanların Öcü adlı romanı tiyatroya ve filme uyarlanır. Tiyatro gösterimi yasaklanır, film ise ancak zamanın cumhurbaşkanının konuya el koyması ile gösterime girer. Ancak filmin gösterimi sırasında olaylar çıkar. Bu arada ayrıca yazarın Onuncu Köy, Karın Ağrısı, Irazca’nın Dirliği kitapları yayımlanır. Bir sene sonra yazarın oğlu Tonguç dünyaya gelir. Fakir Baykurt bu yıllarda Amerika Birleşik Devletleri’ne giderek, Indiana Üniversitesi’nde göze, kulağa hitap eden ders araçları ve yetişkinler için yazma öğrenimi görür. 1963 yılında yurda dönerek Ankara İlköğretim müfettişliği görevini sürdürür. Bu arada romanları çeşitli dillere çevrilir.


1965 yılında TÖS’ün (Türkiye Öğretmenler Sendikası) kuruluşuna katılır ve genel başkan seçilir. 1966 yılında İlköğretim müfettişliğinden uzaklaştırılarak yeni kurulan Milli Folklor Enstitüsüne uzman olarak atanır. Kaplumbağalar ve Amerikan Sargısı romanları yayımlanır. Yazıları ve TÖS’teki çalışmaları yüzünden sık sık kovuşturma geçiren Baykurt’un yaşamı bundan sonra sürekli kovuşturmalar ve sürgünlerle geçer. 1971’de ordunun yönetime el koyması ile başlayan sıkıyönetim döneminde Baykurt iki kere gözaltına alınır. Aynı yıl Tırpan ile Türk Dil Kurumu Ödülü’nü kazanır. Kitaplarının yeni basımları yapılırken yazarın yurt dışına çıkışı da yasaklanır. 1974 yılında Can Parası adlı kitabı ile Sait Faik Ödülü’nü kazanır. Askeri Yargıtay’da TÖS Davası’ndan beraat eder.


1977 yılında İsveç’te öğretmen yetiştirme çalışmalarına katılır. Almanya, Hollanda ve İsviçre’ye geziler yapar, göçmen işçilerle iletişim kurar. Bu arada oyunları Devlet Tiyatrolarında sahnelenir. Pek çok ödül alır. Baykurt, göçmen işçi konusunu incelemek üzere tekrar Almanya’ya gider. Duisburg şehrinde yaşamaya başlar. Ruhr Havzası’nda Türk işçi çocukları için başlatılan RAA programında görev alır ve bir İngiltere gezisi yapar. . Almanya’daki göçmen işçilerin yaşamını konu alan öyküleri Gece Vardiyası adıyla, İşçi çocuklarının yaşamını dile getiren öyküleri de Barış Çöreği adıyla basılır.


Çileli yaşamı boyunca onlarca kitap yazan, çeviriler yapan; yurt içinde ve dışında pek çok etkinlikte sesini duyurup, eğitim sorunlarına çözüm arayan Fakir Baykurt, 1995 yılında Almanya’da öğretmenlik yaptığı okulundan emekliye ayrılır. Ardında kendi fikirlerini devam ettiren üç evlat, yüzlerce öğrenci, pek çok kitap ve ödül bırakan, 'Köy Edebiyatı Hareketi'in önde gelen temsilcisi ve bir eğitim savaşçısı olan FAKİR BAYKURT 11 Ekim 1999 günü tedavi gördüğü Almanya’da pankreas kanserine yenik düşerek hayata veda eder.


SAYGIYLA ANIYORUZ…

66 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/682
bottom of page