top of page
Mehmet ÇOBAN

UNUTULMAYAN OLAY








Mehmet ÇOBAN


*





Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’na bağlı Çocuk Yuvaları ve Yetiştirme Yurtları, kimsesiz çocukların evidir. Orada yaşamak durumunda kalanlar çok kalabalık bir aileye mensup olurlar.


Nasıl geleneksel büyük ailelerde; dede, nine, baba, anne, amca, hala, yeğen ve kuzenler varsa; bu kurumlarda da; Müdür, Müdür yardımcısı, Öğretmen, Sosyal çalışmacı, Çocuk Gelişimcisi, Psikolog, Hemşire gibi meslek elemanları;


Odalarının temizlik ve düzeninden, çocukların rutin temizliğinden, çamaşırlarının yıkanıp ütülenmesinden sorumlu “Bakıcı Anneler”;


Büro memurları, Ayniyat Saymanı, Ambar Memuru, Aşçı, Gece Bekçisi, Terzi ve Kaloriferciden oluşan kocaman bir aile vardır.


Kurumda barınan çocuklar; müdüre: “müdür baba” öğretmenlere. “öğretmenim”, bakıcı Annelere: “anne”; diğer meslek elemanları ve görevlilere , kadınsa abla, erkekse ağabey diye hitap ederler.


Okul çağında olan çocuklar (ilkokul, ortaokul, lise, üniversite) normal ailelerin gittiği okullara giderler.


Kurumlarda çalışan herkes, orasının çocukların evi olduğu gerçeğini unutmadan, ailenin bir mensubu olarak; tüm bilgi beceri ve yeteneklerini, çocukların gelişimi için gösterirler.

Mesleksel etkinliklerinin yanı sıra, çocukların saçını okşayacak bir el, başlarını dayayacakları bir omuz, sarılacakları bir gövde, olurlar.


Çocuklar zekidir. Yapılan her güzel şeyi belleklerinin bir köşesinde kayıt altına alırlar. Olumsuz şeyleri de…


Son çalıştığım kurumda göreve yeni başlamıştım. Çocukluğunda bizim kurumda koruma altına alınmış, öğrenimini bitirdikten sonra yetiştiği kuruma memur olarak atanmış bir genç vardı. Adı Yıldıray’dı. Yıldıray başka bir yere atandığından kurumdan ayrılacaktı. Onun için bir “veda partisi” düzenlendi. Kuruluş müdürü, öğretmenler ve diğer meslek elamanları bir salonda toplandık. Çaylar içiliyor, pastalar yeniyor, sıcak bir sohbet devam ediyordu. Sohbetin öznesi Yıldıray’dı. Onun yetişmesinde payı olanların yüzünde gurur ve mutluluk vardı. Nasıl olmasın ki, “Çocukları” çalışma arkadaşları olmuştu.; şimdi de onu yeni bir göreve uğurluyorlardı.


Bir ara Kuruluş Müdürü, Yıldıray’a dönerek, “Yıldıray, çocukluğunun bir kısmı bizim kurumda geçti, bir sürü anı biriktirmişsindir. seni çok etkileyen, unutamadığın bir olayı bizimle paylaşır mısın? Diye sordu.


Yıldıray ayağa kalktı, salonda oturanlardan birinin yüzüne bakarak cevap verdi:

“Unutamadığım olay, Fatma öğretmenin beni bir gün kemerle döğmesidir. Onu ne zaman görsem hep bu olayı hatırlarım.”


Salonda buz gibi bir hava esti.

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


1/706
bottom of page