top of page
Yazarın fotoğrafıNurten B. AKSOY

TANYA

Güncelleme tarihi: 3 gün önce


-Nazım Hikmet‘in adına şiir yazdığı, Naziler tarafından idam edilen, Sovyetler Birliği Kahramanı 18 yaşındaki Rus kızı Zoya’nın hikayesi...-

...

zoe’ydi adı

ismim tanya dedi onlara

tanya;

bursa cezaevinde karşımda resmin

bursa cezaevinde,

belki duymamışsındır bile bursa’nın ismini

bursa’m yesil ve yumuşak bir memlekettir.

bursa cezaevinde karşımda resmin

sene 1941 değil artık, sene 1945

moskova kapılarında değil artık

berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler

bizimkiler

bütün namuslu dünyanınkiler

...

1942 yılının Ocak ayıydı. Moskova buz kesmişti... Öyle soğuk bir yel esiyordu ki ölüm bile üşüyordu. Moskova yakınlarında bir cenaze töreni; gömülen 18 yaşında bir genç kız. Sessiz sedasız, gencecik bedeninin üstü buzlu toprakla örtülüyordu.


Mezarın başındaki tahtada şunlar yazıyordu: Zoya Kosmodemyanskaya. Peki kimdi bu Zoya Kosmodemyanskaya, niye ölmüştü? Zoya, “yaşam” demekti. 1923 doğumluydu. Rusya'da eğitimli bir ailenin kızıydı. Babası kütüphaneci, annesi öğretmendi, kitaplarla büyümüştü.


Daha 15'inde Puşkin'i, Tolstoy'u, Cervantes'i, Goethe'yi, Sekspir'i okumuş, Beethoven ve Çaykovski dinlemişti. 16'sında Sovyetler Birliği Komünist Parti gençlik örgütü “Komsomol”a katılmıştı. 1941 yılının Haziran ayıydı. Nazi Almanyası Rusya'ya saldırmıştı. Her gün yeni bir yer işgal ediliyordu. Zoya 18'ine yeni basmıştı, gönüllü olarak askere yazılmıştı. Annesi karşı çıkmıştı; ama o, dinlememişti.


“Düşman bu kadar yakınken başka ne yapabiliriz?” demişti.

Kısa süreli bir silah eğitiminden sonra Partizan'a katıldı. Kod adı Tanya oldu, saçlarını kestirdi. Gören erkek sanıyordu, görevi Moskova çevresinde işgal altındaki köylerde Nazilere baskın yapmaktı.


Tarih 25 Kasım 1941 idi. Tanya Alman süvari alayının karargah kurduğu Petrischevo'yu basacaktı. Köye gizlice sızdı, at ahırları ve Rusların kaldığı evleri ateşe verdi. Tam uzaklaşacaktı ki bir Rus işbirlikçisinin ihbarıyla yakalandı. Elbiseleri çıkarılınca kadın olduğu anlaşıldı. Naziler Tanya'ya gece boyunca işkence ve tecavüz ettiler. Sordular; bilmiyorum dedi. Sordular; söylemem dedi. Sordular; konuşmam dedi... Sır vermedi, sadece kod adını söyledi: Tanya.


Naziler çılgına döndü; işkence ve tecavüz sabaha kadar sürdü. Ertesi gün kar üstünde yürüttüler Tanya'yı, işkenceden tüm bedeni mosmordu. Köy meydanında dar ağacını kurdular. İki makarna kasası, yağlı urgan ve cellad.


Tanya tabureye çıkarken gülüyordu, urgan boynuna takılmadan kendisini izleyen yurttaşlarına bağırdı: “Yoldaşlar! Neden bu kadar kasvetlisiniz? Ölmek için korkmuyorum! Halkım adına öleceğim için mutluyum!”

Sonra Nazi askerlerine döndü.. "Siz beni şimdi asıyorsunuz ama yalnız değilim. Biz iki yüz milyon insanız, hepimizi asamazsınız."

Cellad tabureyi çekti, Tanya 18'inde ipin ucunda can verdi. Naziler ibreti alem için Tanya'nın cansız bedenini haftalarca idam sehpasında asılı tuttular. İki aya yakın her önünden geçen Nazi askeri cansız bedeni dipçikledi, tekmeledi. Soğuk havada beden çürümedi ama morardı ve şişti.


Sovyet Ordusu 1942 yılının 20 Ocak'ında bölgeyi ele geçirince, Tanya'nın beden, idam sehpasından indirildi ve gömüldü. Tanya'nın idamı tarihte bir dönemeçti. Nazilerin yenileceğinin müjdesiydi. Gömülmeden çekilen fotoğrafları tüm Sovyet askerlerine dağıtıldı. Ve emredildi; "Düşmana saldırırken, Tanya'yı düşünün."

***

Nazım Hikmet, Bursa Cezaevi’nde, Tolstoy’un “Savaş ve Barış” çevirisini yeni tamamlamış; La Fontaine‘den Masallar çevirisi üzerinde çalışıyordu. Elle yazmak çok zamanını alıyordu; cezaevindeki dokumadan kazandığı parayla ikinci el bir daktilo aldı. Sağlık sorunları vardı, ama çok mutluydu; kasvet günleri bitmişti; Naziler savaşı kaybetmişti. İşte o günlerde yazdı “Tanya” şiirini…

***

zoe’ydi adı

ismim tanya dedi onlara

tanya;

bursa cezaevinde karşımda resmin

bursa cezaevinde,

belki duymamışsındır bile bursa’nın ismini

bursa’m yeşil ve yumuşak bir memlekettir.

bursa cezaevinde karşımda resmin

sene 1941 değil artık, sene 1945

moskova kapılarında değil artık

berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler

bizimkiler

bütün namuslu dünyanınkiler..

tanya;

senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi

seni astılar memleketini sevdiğin için

ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim

ama ben yaşıyorum

ama sen öldün

sen çoktan dünyada yoksun

zaten ne kadar az kaldın orada

on sekiz senecik…

doyamadın güneşin sıcaklığına bile…

tanya;

sen asılan partizan, ben hapiste şair

sen kızım, sen yoldaşım

resmin üstüne eğiliyor başım

kaşların incecik, gözlerin badem gibi

renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil

fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler.

bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de…

tanya;

saçların ne kadar kısa kesilmiş

oğlum memet’inkinden farkı yok

alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi

rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.

yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz,

henüz çocuk boynu boynun

henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.

ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan

süsünü sevsinler mini mini kadın.

arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine;

_tanya

senin yaşında bir kızım var.

_tanya

kız kardeşim senin yaşında

_tanya

senin yaşında sevdiğim kız

bizim memleket sıcaktır

bizde kızlar tez kadınlaşır..

_tanya

senin yaşında kızlarla

okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız

tanya;

sen öldün ne kadar namuslu insan öldü

ve öldürülmekte

ama ben,

söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana

ama ben yedi yıldır kavgada

hayatımı tehlikeye koymadan

hapiste de olsa da yaşıyorum)

sabah oldu tanya’yı giydirdiler

ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu

iç etmişlerdi onları

torbasını giydirdiler

torbada benzin şişeleri, kibrit,

kurşun, tuz, şeker….

şişeleri boynuna astılar

torbasını verdiler sırtına

göğsüne bir de yazı yazdılar

“partizan”

köyün meydanına kuruldu darağacı

atlılar çekmiş kılıcı

halka olmuş piyade askeri

zorla seyre getirdiler köylüleri

iki sandık üst üste

iki makarna sandığı

sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır

urganın ucunda ilmik

partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına

partizan

kolları bağlı arkadan

durdu urganın altında dimdik..

nazlı boynuna ilmiği geçirdiler

bir subay fotoğrafa meraklı

bir subay elinde makine; kodak

bir subay resim alacak

tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden

“ _ kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.

soluk aldırmayın faşistlere

yakın, yıkın, öldürün….”

bir alman vurdu ağzına partizanın

genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan

fakat askerlere dönüp devam etti partizan:

“_ biz iki yüz milyonuz

iki yüz milyon asılır mı?

gidebilirim ben

ama bizimkiler gelecekler

teslim olun vakit varken…”

kolhozlular kan ağlıyorlardı,

cellat çekti ipi

boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun

fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan

ve hayata seslendi insan

“_ kardeşler

hoşça kalın

kardeşler

kavga sonuna kadar

duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler…”

cellat bir tekme attı makarna sandıklarına

sandıklar yuvarlandılar

ve tanya sallandı ipin ucunda…


Nazım Hikmet Ran


Düzenleyen: Nurten B. AKSOY

1.037 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


1/706
bottom of page