TANYA
- Nurten B. AKSOY
- 27 Kas 2021
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 23 Kas 2024

-Nazım Hikmet‘in adına şiir yazdığı, Naziler tarafından idam edilen, Sovyetler Birliği Kahramanı 18 yaşındaki Rus kızı Zoya’nın hikayesi...-
...
zoe’ydi adı
ismim tanya dedi onlara
tanya;
bursa cezaevinde karşımda resmin
bursa cezaevinde,
belki duymamışsındır bile bursa’nın ismini
bursa’m yesil ve yumuşak bir memlekettir.
bursa cezaevinde karşımda resmin
sene 1941 değil artık, sene 1945
moskova kapılarında değil artık
berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler
bizimkiler
bütün namuslu dünyanınkiler
...

1942 yılının Ocak ayıydı. Moskova buz kesmişti... Öyle soğuk bir yel esiyordu ki ölüm bile üşüyordu. Moskova yakınlarında bir cenaze töreni; gömülen 18 yaşında bir genç kız. Sessiz sedasız, gencecik bedeninin üstü buzlu toprakla örtülüyordu.
Mezarın başındaki tahtada şunlar yazıyordu: Zoya Kosmodemyanskaya. Peki kimdi bu Zoya Kosmodemyanskaya, niye ölmüştü? Zoya, “yaşam” demekti. 1923 doğumluydu. Rusya'da eğitimli bir ailenin kızıydı. Babası kütüphaneci, annesi öğretmendi, kitaplarla büyümüştü.
Daha 15'inde Puşkin'i, Tolstoy'u, Cervantes'i, Goethe'yi, Sekspir'i okumuş, Beethoven ve Çaykovski dinlemişti. 16'sında Sovyetler Birliği Komünist Parti gençlik örgütü “Komsomol”a katılmıştı. 1941 yılının Haziran ayıydı. Nazi Almanyası Rusya'ya saldırmıştı. Her gün yeni bir yer işgal ediliyordu. Zoya 18'ine yeni basmıştı, gönüllü olarak askere yazılmıştı. Annesi karşı çıkmıştı; ama o, dinlememişti.
“Düşman bu kadar yakınken başka ne yapabiliriz?” demişti.
Kısa süreli bir silah eğitiminden sonra Partizan'a katıldı. Kod adı Tanya oldu, saçlarını kestirdi. Gören erkek sanıyordu, görevi Moskova çevresinde işgal altındaki köylerde Nazilere baskın yapmaktı.
Tarih 25 Kasım 1941 idi. Tanya Alman süvari alayının karargah kurduğu Petrischevo'yu basacaktı. Köye gizlice sızdı, at ahırları ve Rusların kaldığı evleri ateşe verdi. Tam uzaklaşacaktı ki bir Rus işbirlikçisinin ihbarıyla yakalandı. Elbiseleri çıkarılınca kadın olduğu anlaşıldı. Naziler Tanya'ya gece boyunca işkence ve tecavüz ettiler. Sordular; bilmiyorum dedi. Sordular; söylemem dedi. Sordular; konuşmam dedi... Sır vermedi, sadece kod adını söyledi: Tanya.
Naziler çılgına döndü; işkence ve tecavüz sabaha kadar sürdü. Ertesi gün kar üstünde yürüttüler Tanya'yı, işkenceden tüm bedeni mosmordu. Köy meydanında dar ağacını kurdular. İki makarna kasası, yağlı urgan ve cellad.
Tanya tabureye çıkarken gülüyordu, urgan boynuna takılmadan kendisini izleyen yurttaşlarına bağırdı: “Yoldaşlar! Neden bu kadar kasvetlisiniz? Ölmek için korkmuyorum! Halkım adına öleceğim için mutluyum!”
Sonra Nazi askerlerine döndü.. "Siz beni şimdi asıyorsunuz ama yalnız değilim. Biz iki yüz milyon insanız, hepimizi asamazsınız."
Cellad tabureyi çekti, Tanya 18'inde ipin ucunda can verdi. Naziler ibreti alem için Tanya'nın cansız bedenini haftalarca idam sehpasında asılı tuttular. İki aya yakın her önünden geçen Nazi askeri cansız bedeni dipçikledi, tekmeledi. Soğuk havada beden çürümedi ama morardı ve şişti.
Sovyet Ordusu 1942 yılının 20 Ocak'ında bölgeyi ele geçirince, Tanya'nın beden, idam sehpasından indirildi ve gömüldü. Tanya'nın idamı tarihte bir dönemeçti. Nazilerin yenileceğinin müjdesiydi. Gömülmeden çekilen fotoğrafları tüm Sovyet askerlerine dağıtıldı. Ve emredildi; "Düşmana saldırırken, Tanya'yı düşünün."
***
Nazım Hikmet, Bursa Cezaevi’nde, Tolstoy’un “Savaş ve Barış” çevirisini yeni tamamlamış; La Fontaine‘den Masallar çevirisi üzerinde çalışıyordu. Elle yazmak çok zamanını alıyordu; cezaevindeki dokumadan kazandığı parayla ikinci el bir daktilo aldı. Sağlık sorunları vardı, ama çok mutluydu; kasvet günleri bitmişti; Naziler savaşı kaybetmişti. İşte o günlerde yazdı “Tanya” şiirini…
***
zoe’ydi adı
ismim tanya dedi onlara
tanya;
bursa cezaevinde karşımda resmin
bursa cezaevinde,
belki duymamışsındır bile bursa’nın ismini
bursa’m yeşil ve yumuşak bir memlekettir.
bursa cezaevinde karşımda resmin
sene 1941 değil artık, sene 1945
moskova kapılarında değil artık
berlin kapılarında dövüşüyor artık seninkiler
bizimkiler
bütün namuslu dünyanınkiler..
tanya;
senin memleketini sevdiğin kadar ben de seviyorum memleketimi
seni astılar memleketini sevdiğin için
ben memleketimi sevdiğim için hapisteyim
ama ben yaşıyorum
ama sen öldün
sen çoktan dünyada yoksun
zaten ne kadar az kaldın orada
on sekiz senecik…
doyamadın güneşin sıcaklığına bile…
tanya;
sen asılan partizan, ben hapiste şair
sen kızım, sen yoldaşım
resmin üstüne eğiliyor başım
kaşların incecik, gözlerin badem gibi
renklerini fotoğraftan anlamam mümkün değil
fakat yazıldığına göre koyu kestaneymişler.
bu renk gözler çok çıkar benim memleketimde de…
tanya;
saçların ne kadar kısa kesilmiş
oğlum memet’inkinden farkı yok
alnın ne kadar geniş, ay ışığı gibi
rahatlık ve rüya veriyor insanın içine.
yüzün ince uzun, kulakladır büyücek biraz,
henüz çocuk boynu boynun
henüz hiçbir erkek kolu sarılmamış anlıyor insan.
ve püsküllü bir şey sarkıyor yakandan
süsünü sevsinler mini mini kadın.
arkadaşları çağırdım bakıyorlar resmine;
_tanya
senin yaşında bir kızım var.
_tanya
kız kardeşim senin yaşında
_tanya
senin yaşında sevdiğim kız
bizim memleket sıcaktır
bizde kızlar tez kadınlaşır..
_tanya
senin yaşında kızlarla
okulda, fabrikada, tarlada arkadaşız
tanya;
sen öldün ne kadar namuslu insan öldü
ve öldürülmekte
ama ben,
söylemesi ayıpmış gibi geliyor bana
ama ben yedi yıldır kavgada
hayatımı tehlikeye koymadan
hapiste de olsa da yaşıyorum)
sabah oldu tanya’yı giydirdiler
ama çizmeleri, şapkası, gocuğu yoktu
iç etmişlerdi onları
torbasını giydirdiler
torbada benzin şişeleri, kibrit,
kurşun, tuz, şeker….
şişeleri boynuna astılar
torbasını verdiler sırtına
göğsüne bir de yazı yazdılar
“partizan”
köyün meydanına kuruldu darağacı
atlılar çekmiş kılıcı
halka olmuş piyade askeri
zorla seyre getirdiler köylüleri
iki sandık üst üste
iki makarna sandığı
sandıkların üstüne yağlı urgan sallanır
urganın ucunda ilmik
partizan kaldırılıp çıkarıldı tahtına
partizan
kolları bağlı arkadan
durdu urganın altında dimdik..
nazlı boynuna ilmiği geçirdiler
bir subay fotoğrafa meraklı
bir subay elinde makine; kodak
bir subay resim alacak
tanya seslendi kolhozlulara ilmiğin içinden
“ _ kardeşler üzülmeyin gün yiğitlik günüdür.
soluk aldırmayın faşistlere
yakın, yıkın, öldürün….”
bir alman vurdu ağzına partizanın
genç kızın beyaz, yumuk çenesine aktı kan
fakat askerlere dönüp devam etti partizan:
“_ biz iki yüz milyonuz
iki yüz milyon asılır mı?
gidebilirim ben
ama bizimkiler gelecekler
teslim olun vakit varken…”
kolhozlular kan ağlıyorlardı,
cellat çekti ipi
boğuluyor nazlı boynu kuğu kuşunun
fakat dikildi ayaklarının ucunda partizan
ve hayata seslendi insan
“_ kardeşler
hoşça kalın
kardeşler
kavga sonuna kadar
duyuyorum nal seslerini geliyor bizimkiler…”
cellat bir tekme attı makarna sandıklarına
sandıklar yuvarlandılar
ve tanya sallandı ipin ucunda…
Nazım Hikmet Ran
Düzenleyen: Nurten B. AKSOY
Comentarios