top of page

Suça Sürüklenen Çocuklar

-AHMET'in HİKAYESİ-



Ahmet’le tanışmamız yaklaşık 15 yıl öncesine dayanıyor. Doğu Anadolu’dan göç ile büyük şehre gelmiş altı çocuklu bir ailenin beşinci çocuğu. Babası elinde pantolon satarak ailenin geçimini sağlamaya çalıyor. Ahmet’in annesi ise uzun zamandır böbrek hastası. Evdeki işleri kız kardeşi yapıyor. Kız kardeş hem okula gidip hem de ev işleri ile ilgileniyor.


Babası büroya gelmişti. Orta boylu şişmanca, saçları hafif dökük kırk beş -elli yaşlarında esmer bir erkekti. Aynı büroda çalıştığım ve meslektaşım olan eşim, gündüz bir müvekkilimizin tutuklu işi sebebiyle adliye de olduğu sırada karşılaşmıştı onla. Oğlu Ahmet hırsızlık suçundan tutuklanmış. Eşime kendisine yardımcı olup olamayacağımızı sormuş. Eşim, Adliye koridorunda tanıdığı birisinin avukatlığını almanın meslek etiğine uymayacağını, başka tanıdıkları bir avukata gitmelerini söylemiş. Beyefendi bizim müvekkillerden adresimizi almış ve büroya gelmişti. Çocuklara olan hassasiyetimi bildiği için kendisi ile benim ilgileneceğimi söyledi. Mehmet’ten durumu anlatmasını istedim. İsminin Mehmet olduğunu, oğlu Ahmet’in henüz 16 yaşında olduğunu, duruşmaya katılmadığı için hırsızlık suçundan tutuklandığını, yaşam mücadelesini, eşinin hastalığını anlattı.


Oturdukları semt ve yaşadıkları ekonomik sıkıntı kıyafetinden, yüzündeki çizgilerden saçlarına düşen aklardan belliydi. Gözlerinden oğlunun cezaevinde olmasından yaşadığı sıkıntı anlaşılıyordu.


Ahmet mahallede suça karışan bazı çocuklarla yaptığı arkadaşlık sebebiyle hırsızlık suçuna karışmış, dosyada beş sanık var ancak her olayda suça sürüklenen çocuklar farklı, bir tanesi on sekiz yaşlarında diğerleri on sekiz yaşından küçük. Ahmet hakkında bir tek suçtan dolayı dava açılmış.


Henüz çocuk mahkemelerinin kurulmadığı ve çocuklara CMK kapsamında avukat ataması yapılmayan dönem. Dosyadaki suçun unsurlarına göre dava Asliye Ceza mahkemesinde açılmış. Ahmet’in adresi yanlış yazıldığı için duruşma günü kendisine tebliğ edilmemiş. Bu sebeple hakkında yakalama kararı çıkmış.


Bu esnada babasından suça sürüklenen çocuğu tanımaya çalıştık. Nasıl birisidir. Nerde otururlar. Tam okulların açılma zamanı bu çocuk için ne yapabiliriz. Okul ile ilgili durumunu sordum Lise 1 sınıfta devamsızlık sebebiyle okulu bırakmış. Mehmet’e çocuğunu okutmak isteyip istemediğini sordum, istediğini ama söz dinletemediğini, söyledi.

"Siz gidin okula kaydını yaptırın bize de vekâleti çıkarın diğer istediğimiz belgeleri de getirin tutuklamaya itiraz edelim," dedim.

Ahmet pazartesi akşamüstü tutuklanmış babası bize Salı günü gelmişti.


Evrakları toparlamak ve dilekçenin verilmesi Çarşamba gününü buldu. Yaptığımız itiraz, Ahmet’in bir tek suça karışmış olması, okula kaydını yaptırmamız, okulların yeni açıldığı zaman tutuklamanın bir ceza olmayıp bir tedbir olduğu, yine sanığın yaşı, kaçma ihtimalinin bulunmamasını dikkate alarak mahkeme tahliye kararı verdi. Babası bu işlerle uğraşırken Ahmet’i ziyarete gidemedi. Tabi yaşı küçük olduğu için de vekâleti babası verdi. Bu nedenle Ahmet kendisi hakkında yapılanlardan bilgi sahibi değildi. Babası tahliye kararına çok sevindi.


Mehmet’e gidip oğlunu cezaevinin kapısından almasını. Kendisini yalnız bırakmamasını kızmasının ters etki yapacağını bu nedenle oğluna sevgi ve anlayışla yaklaşmasını öğütledim. Ertesi günü Ahmet’i önce okula götürmesini okulda işi bittikten sonra mutlaka yanıma getirmesini kendisi ile konuşmak istediğimi söyledim. Gece Ahmet'in çıktığını telefonla bildirdi. Sevinmiştim.


Ahmet bütün gün ailesinin gelmesini beklemiş ancak akşamüstüne kadar gelen giden olmayınca pijamalarını giyip koğuşta üst katta olan ranzaya uzanmış. Akşam saat dokuz gibi tahliyeler okunmaya başlayınca kendisi ile ilgili yapılanlardan haberi olmadığı için yatakta sırtını koğuşa dönerek uyumaya çalışmış. Gardiyan Ahmet’in isim ve soy ismini okuyunca önce duymamış, gardiyan ikinci kez seslenmiş Ahmet kulaklarına inanamamış, kendi ismi olup olmadığını sormuş. Tahliye olduğunu öğrenince sevinçle üst kattan aşağıya zıplamış, eşyalarını toparlamış ve çığlık ata ata hazırlanıp çıkmış. Bunu anlatırken yüzünü görmenizi isterdim. Hem sevinç hem şaşkınlık hepsi vardı. Yaşadığı üç gün ona hayatı boyunca çok büyük ders olmuştu.


Ertesi günü öğlen saat üçe kadar Ahmet ve babasından ses çıkmadı. O zamanlar cep telefonları yok kendilerine ulaşmak mümkün değil. Ben acaba beni kandırdılar mı diye düşünürken saat on altı gibi Mehmet ile Ahmet geldiler. Ahmet Esmer afacan bir çocuk on altı yaşlarında sert bakışlı ama hala hala çocuk ... üç gündür yaşadığı cezaevi ve tutuklama olayından dolayı tedirgindi. Kendisi ile konuşmak istediğimi beni dinleyip dinlemeyeceğini sordum. Dinlemek istediğini söyledi. Herkesi dışarı çıkarıp Ahmet ile konuşmaya başladık yaklaşık iki saat kadar konuştuk kendisi ile yaşadıklarından pişmandı. Ancak hakkında henüz dava açılmayan tahkikat aşamasında olan birkaç suça daha karışmış. Okula gitmek isteyip istemediğini sordum. Kafasını eğdi gitmek istediğini söyledi. Peki, o zaman ben sana elimden geldiği kadar yardımcı olurum, okulda bir sıkıntın olursa gel bana söyle dedim. Tamam dedi. Çok akıllı bir çocuk olduğu gözlerinden belli oluyordu.


Yargılama devam etti mayıs ayı gibi suç mahalline keşfe gidildi. Mahkeme sanıkların yer göstermede hazır olmalarını istedi. Ahmet’in karıştığı suç zemin kattaki bir evin balkonunda bulunan bisikletin çalınmasıydı. Tam balkonda Hâkim Bey, Savcı bey ve diğer keşif heyeti bisikletin nerden ve nasıl çalındığını değerlendirirken, Ahmet birden balkonun alt kısmına eğilip kendisinin görünmemesi için saklanmaya çalıştı. Ne olduğunu anlamamıştım. Kendisine sessizce ne olduğunu sordum. Okuldan arkadaşları çıkmışlar karşıdan geliyorlarmış. İki erkek üç kız karşıdan gülerek ve şakalaşarak geliyorlardı. Arkadaşlarının kendisini o durumda görmesini istemediği için saklanıyordu. Mahkeme hâkimine durumu anlattım. Ahmet’in hikâyesini savunma dilekçemiz ile biliyordu. Okula devam ettiğini kendisini suçtan kurtarmaya çalıştığının farkındaydı. Hâkim bey babacan bir tavırla:

"Tamam avukat hanım arkadaşları geçinceye kadar öyle dursun sorun yok" dedi.


Ahmet arkadaşları geçince derin nefes alarak kalktı yüzü utançtan kıpkırmızı olmuştu. Bu olay sonrasında okulunu zor da olsa bitirdi. Liseden sonra iki yıllık bir meslek yüksekokuluna kayıt olduğunu öğrendim. Bu esnada annesini kaybetmişlerdi. Baba çocuklarına hem anne hem baba olmaya çalışıyordu. Bize ödemeleri gereken parayı çok cüzi belirlememize rağmen ödeme yapamamanın mahcupluğunu yaşıyordu. Para önemli değildi. Önemli olan suça sürüklenen bir çocuğu topluma kazandırmış olmaktı. Ahmet ve ailesini bir daha görmedim ve haber almadım. Umarım ki şimdi güzel bir hayatı vardır.


Hep kafamda yankılanan soru “suçlu kim?” Acaba toplum mu? İlgisiz aile mi? Ahmet gibi topluma kazandırılacak kaç çocuk Ahmet gibi şanslı olacaktı? Umarım ki aileler, okullarda görev yapan öğretmenler bu konuda daha duyarlı olup çocuklarının geleceğinin belirlenmesinde onlara desteklerini doğru ve sağlıklı olarak yerine getiriler.


Çocuklar yarınlarımız. Eğer yarınlar için bir nebze katkımız olursa , bir nebze ışık verebilirsek ne mutlu bize.

/ Semihat Karadağlı


( *Bu olay tamamen gerçek olup isim ve yerler değiştirilmiştir.)

151 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


1/683
bottom of page