maviADA
- 30 Mar
maviADAlılar
Genelde Türk ve Dünya kültür tarihinin önemli isimlerini, özelde 2002'den bu yana yolu bir nedenle maviADA'ya düşenleri, YAZARLARI,...
1840
Güncelleme tarihi: 6 Oca 2022
Sıra peliklerini takınmıştı
Yörük kızının
Sarkıt sicimli söğütler
Gök boncuğu eksikti uçlarında
Cemreler aralarken kapıları, çiseleyen damlalar
Kayak yapıyorlardı peş peşe doruklardan.
Diğer açıdan bakıldığında manzaraya;
Vekiliydiler o kızın gözlerine
Ağlıyorlardı turna katarı damlalar;
Temsilen, Onun yerine,
Oysa bir karış boyumla az mı ilerlerdim
Akıntının aksine uzanan söğütlerin tepesinden
Susurluğun derinine, derinine?
Yatay gövdelerin en ucuna giderdim.
Gözüme kestirdiğim dallardan faydalanıp;
Çökertsem firavunları yerle bir,
Bu denli keyiflenirdim
Ana dizi miydi be mübarek
Eşek farz ederek oturduğun gövde?
Yar eli, baba bağrı mıydı a çocuk
Gâh tutunduğun gah dayandığın,
Gâh yan gelip sırtını yasladığın budak?
Korku,
Korku nedir tanımazdın o zamanlar
Hala uzak…
Ayaklarını bandırmış sallarken
Boz bulanık milli, soğuk sularda.
‘’ Ak deniz’’ Akdeniz Marşını söylerdin,
Gırtlağın yırtılasıya, ünün kısılasıya.
‘’Duyarsa’’ Duyarsa, sığırcık kuşları duyardı
O zamanlar sesimi göründüğü kadarıyla..
Değmektense suya sabuna…
Değmektense suya sabuna…
Havalanıverirlerdi,
Sıyrılırlardı bir çırpıda.
Baş başa kalırdık dev Susurlukla…
Elbette cins, cins mahlûkat da yok değildi orada.
Olanlara aldırmaktan ziyade,
Pay arayan kendine.
Tilkiler, çıyanlar, çakallar da…
İşte, onlar gece ile hortlardı
İster seyran eder ister cirit atardı.
Çümsekli yosunlu kaymak tutan kıyılarında
Erişmeye çalıştıkça tek ulaşım aracı sala,
Nazire ederdi kurbağalar vırrak, vırrak. Koroyla.
Akabinde yeşilli, tabalı…
‘’Körü körüne’’
Körü- körüne Susurluk saflarında olurlardı.
Gün be gün mühürlerdim çıplak ayaklarımla
Balçıklı engebeli bir yılan yatağını.
Sen biliyor muydun doğduğum yer o çocuğun yarınlarını….
Tahmin yapar mıydın,
Gelecekten haberdar mıydın?
Girdaplar zaten gizlemezlerdi fitil oluşlarını.
Tarifsiz haz dolardı içime çalımlarını gördükçe.
Ah!.. Bir kapsalar beni anaforlar,
Aforoz neymiş, öğretecekler.
Bense ancak anlardım akşamın oluşunu
Aşkını yitirmiş güneşin yatağına düşmesinden.
Daha evvel gelmek için eve; Annemden
Bacaklarım belimi döverdi süratten.
Umurumda bile olmazdı
Kafa tutardım.
Kafa tutardım ya Susurluğun o yanına bir başıma;
Dünyayı fethetmişim gibi gelirdi bana…
‘’Yarın’’
Yarın yine aynı oyun başlardı;
Sil baştan.
Ne kadar da yakındı karşı kıyı gözüme.
Bir adım… Bir soluk… bir kulaç…
O nehri geçmeyi düşlerdim sınırsız.
Sürünsem, dilensem,
Yeter ki geçsem.
Bu kaçıncı nehir ;
Bu kaçıncı nehir böyle birbirinden yaman.
Dipsiiiz…Tepesiiiz… Farklı cüsselerde betondan.
Ve nehrin dalgaları yutuyor yarınları.
Susurluk akıyor, akıyor boğazlara;
Akıyor yıllar yılı
Sırrıyla sırıtarak…
maviADA Dergisi GÜZ 2013: derginin bütününü görmek isterseniz tıklayın
Comments