top of page

SİLİN GİTSİN



Çıkarın hayatınızdan deniliyor... SİLİN GİTSİN!!!

Sık sık, özellikle sosyal medyada hayatımızdan çıkarılacak insanların kişilik yapılarına ilişkin bilgiler veriliyor. Peki bunu yapmak doğru mu gerçekten? Diyelim ki öneriye uyduk, verilen tanımlamalara göre ayıkladık çevremizdeki insanları; selamlaşılabilecek kadar da olsa, hayatımızda kaç kişi kalır dersiniz? Bu arada, ayıklamaya giriştiğimiz anda kendimizi yansız bir bakış açısı ile denetledik mi, ne ölçüde bu tanımlamalardan ayrı tutabiliyoruz kendimizi... Özbenliğimize değindiğimizde gerçekten de o kadar hoş mu yapımız, biraz olsun Nietzsche'nin dediği, üstinsan kimliğini edindik, hakkını verebildik mi?



Silmek kolay, peki ya sonra? Kendimiz gibileri seçip gruplaşırken, bir de sürdürülmesi gereken; bilgisizliğin, yerine göre görgüsüzlüğün yok edilmesi şart olan, içinde bulunduğumuz bir toplum düzeni var...Adı MEDENİYET.



Silmek! Eee nasıl olacak? Ya sonuçları?


Bana boş, emeği hiçe sayan, arka plana atan tanım ve insan ayıklamaları gibi geliyor bu öneriler ve bu düşünce ile hayata geçirilen girişimler. Nedenine gelecek olursam, hepimizin bildiğidir ki, hatasız insan yoktur...Bizim de kusursuz olmadığımız gibi. Ama, bahsettiğim tanımlamalara bakarak hayatımızdan insan çıkarma eylemine davrandığımızda, biz aslında kolay olanı, hiç bir şey yapmamayı, daha güzel bir dünya için emek vermek yerine, konfor alanımızı korumayı seçmiş oluyoruz. Bu yaptığımız davranış bile, kusursuz bir kişilik yapısına sahip olmadığımızın kanıtı değildir de nedir?


Söylemek istediğimi en açık şekilde anlatacak örnek bu olsa gerek: Manavdan aldığınız domatesleri düşünün, bir süre beklediğini...Bu sürenin sonunda, içlerinden birinde mercimek tanesi büyüklüğünde çürüme başlamış olsun. Eğer o çürümeye karşı önlem almak yerine, kendi haline bırakmayı seçmişseniz, çürüme tüm domatesi saracak, dahası etrafındaki domateslere de kısa zamanda sıçrayacaktır. Bu örnekten yola çıkıldığında, insan soyu olarak, medeniyetler kurup, toplu halde yaşadığımız düşünülecek olursa, aynı sonu yaşamamız işten bile değildir.


Bu yüzden, insanları kusurları nedeniyle hayatımızdan çıkarmak yerine, zarar görmemek bağlamında davranış biçimimizle bu kusurlara uygun duruş sergilememizin, uzun da sürebilir; ahlakımızla ahlaklanmaları için fırsat tanımamızın, daha doğru bir tutum olacağı kanısındayım. Tersi bir durum, kolaycılık olacağı gibi, yaşanası bir dünya yaratımında, parmağımızı bile kıpırdatmamaya yakın bir anlam taşır ki, bu da anlayan için sözü, bir kötünün bin kişiye zararı vardıra getirir.



Oysa o binlerden birinin biz, hatta sevdiklerimizden biri olduğunu düşündüğümüzde, hiçbirimiz böyle bir sonuçla, itildiği durumda konumunun hakkını veren, o bir kötüyle karşılaşmayı istemeyiz.


SİL GİTSİN!!!

Kolaycılıktır bu.


Unutmamak gerek :


Koca bir gölü tutmuş, gölgesiyle baş başa yüzen kuğu gibi olmak...Oysa iyi bildiğimiz; gölgeler konuşamazdı, gülemez, sevemez, paylaşamaz, düşsek, tutup elimizden kaldıramazdı...



164 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


1/684
bottom of page