top of page
1/2

KADER

Güncelleme tarihi: 16 Tem 2023

"Sen Keyfine Bak; İşini Allah Yapar"

Dinimizin belki de en çok tartışılan konularından biridir; KADER anlayışı. Herkes penceresine göre bir yorum getirir. Genel de olumsuz bakanlara göre sen ne yaparsan yap, ağzınla kuş tut istersen, alnına yazılmış olandan kurtuluş yoktur. Olumlu bakansa benim bir şey yapmam gerekmiyor, Allah yazdıysa olur... der.


Farkında mısınız; ikisinin de birleştiği kendileri kıllarını bile kıpırdatmayacak; Allah'ı çalıştıracaklar...


Bizim toplumumuzda " hiç okumadan, araştırma yapmadan, sadece duyduğuyla, gördüğüyle bir inanca, bir düşünceye, bir politik bakışa taraf olunabildiği gibi, karşı görüşte de olunabiliyor. Uğur Mumcu buna "bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olmak" derdi.


Bu sebeple maalesef halk arasında ve geleneksel dini bazı kaynaklarda çok yanlış anlatıldığı için insanlar tarafından doğru bilinen yanlışlardan biri de kader anlayışıdır.


Kuranda hiçbir dayanağı olmamasına rağmen, insanın özgür iradesini yok sayan bir kader anlayışı hâkim görüş haline gelmiştir.

Yani “kader” diye ifade etmek istenen esasen şunu söylemektir:

“Bu benim kendi seçimim değil, Allah’ın benim için önceden takdir ettiğidir.”

Nazım Hikmet'in “ inanmış adam” diye bahsettiği, büyük düşünür ve şair Mehmet Akif Ersoy’un, bu konuda yıllarca önce yazdığı Fatih Kürsüsünde adli uzun şiirinin içinden az bilinen bir bölümü ile konuya katkısı olur diye buraya alıyorum.


Akif’in anlam ve içeriğinden saptırılan ve insanın özgür iradesini hiçe sayan bu tarz bir kader anlayışına dair aşağıdaki dizeleri durumu çok anlamlı bir şekilde özetlemektedir:


(Günümüz Türkçesiyle)

Fatih Kürsüsünde

...

“O ihtişamı elinden niçin bıraktın da

Bugün yatıp duruyorsun ayaklar altında?

“Kadermiş!” öyle mi? Hâşâ bu söz değil doğru:

Belânı istedin Allah ta verdi… Doğrusu bu!


Ne istenirse, elbette, sonuç öyle çıkar,

İlâhî iradenin sana zulmetmek ihtimali mi var?

“Çalış!” dedikçe Şeriat, çalışmadın, durdun,

Onun hesabına birçok hurafe uydurdun!


Sonunda bir de “tevekkül” sokuşturup araya,

Zavallı dini çevirdin onunla maskaraya!

Bırak çalışmayı, emret oturduğun yerden,

Yorulma, öyle ya, Mevlâ hizmetçin iken!


Yazıp sabahleyin evden çıkarken işlerini,

Birer birer oku bitirince defterini;

Bütün o işleri Rabbim görür: Vazifesidir…

Yükün hafifledi… Sen şimdi doğru kahveye gir!


Çoluk çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak…

Senin işlerini yapan Allah değil mi? Keyfine bak!

Onun nimetler hazinesi senin veznendir!

Havale et ne kadar masrafın olursa… Verir!


Silahı kullanan Allah, sınırı bekleyen O;

Levazımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!

Çekip kumandası altından ordu ordu melek;

Senin hesabına kâfirleri yerle bir edecek!


Başın sıkıldı mı, yeterlidir senin o nazlı sesin:

“Yetiş!” de kendisi gelsin ya da Hızır’ı göndersin!

Evinde hastalanan varsa, borcudur: Bakacak:

Şifa hazinesi derhal oluk oluk akacak.


Demek ki: Her şeyin Allah… Yanaşman, ırgadın O;

Çoluk çocuk O’na ait, lalan, bacın, dadın O,

Vekilharcın O, kâhyan, veznedarın O,

Alış seninse de verişten sorumlu olan O.


Denizde savaş olacakmış… Gemin O, kaptanın O.

Ya ordu gerekliymiş… Askerin, kumandanın O.

Köyün yasakçısı, şehrin de baş tahsildarı O.

Aile doktoru, eczacı… Kısacası hepsi O.


Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!

Biraz da saygı gerektir… Ne saygısızlık bu?

Allah’ı kendine kul yaptı, kendi oldu Hüda;

Utanmadan da tevekkül diyor bu cürete… Ha?

...

Oysa Allah akıl, irade ve bilinçle donattığı insana kendi kaderini kendisinin seçme yeteneğini de vermiştir. Bu da ancak çalışmakla, emekle olacaktır. Kuşkusuz insan seçtiği hedeflerine ulaşmaya çalışırken, bütün önlemlerini aldığı halde sorunlar yaşayabilir, kazaya da uğrayabilir, işte bu çaresiz anlarda tevekkül sahibi olmak belki de en doğrusudur.


Not:

Tevekkül : Her şeyi Tanrı'ya bırakma ve Tanrı'dan bekleme.

Mütevekkil : İşini Tanrı'ya , ya da oluruna bırakmış.

Hüda : Tanrı

87 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/682
bottom of page