top of page
1/2

Şehirler ve Şiirler

Güncelleme tarihi: 26 Nis

Nurten B. AKSOY

*


ANKARA

*

Ankara Acıları


hüznümün dudağıdır gökte açan karanfil

talih, bir cellat gibi vurdu yüreğimizi

ateşler ülkesinde o ve ben, iki mahkum

kâh bir sevda çölünde parlayan ay ışığı

kâh rüya bahçesinin zehirli sarmaşığı

uzaklardan bir rüzgar esiyor efil efil

sessizlik, acze düşen bir hayal kadar sefil


şimdi gül, ey korkular şehrinin yelpazesi

hasretin o en uzun, acının en tazesi

neden hala tütüyor burnumda karanlığın

ruhum neden yıllardır kahrının pervanesi


bu esrar senin midir, yoksa gemilerin mi

hemen her gün bir yıldız kayıyor gözlerinden

gözlerin kan ağlayan deniz kadar derin mi

yoksa habersiz misin ruhumun kederinden

ah, bağrımda pütürlü bir bıçak kadar keskin

tabutumu bekliyor ankara acıları

bu ne bir aşk masalı, nede heyula ve kin

dumanlı bir çöküşün en kara acıları


NURULLAH GENÇ

***

İZMİR



Nasıl Olduysa


nasıl olduysa birden adımı unuttum adını unuttuğum o sıcak şehirde yıldız alacası yüzen bir zakkum yanımda o hayal kız ikide birde yolumu gözlerine bakıp bulduğum

sahi ben ne hırçın bir çocuktum ele avuca sığmaz aklı fikri şiirde mısra mısra başımı belaya soktum İzmir cezaevi dokuz yüz kırk bir’de kaşla göz arası liseden kovuldum

inanmakta geç sevmekte çabuktum bazen yaşadıklarım aklıma gelir de kaç kere umutsuzluğun yolunu tuttum istenmeyen adam hemen her devirde hemen her devirde ateşten bir buluttum

binlerce umuttan belki bir umuttum


ATTİLA İLHAN

***

MARDİN



Mardin


ruhumun sol kıyısı kederlere müptela ağıtlar yakılırsa dönüp de bakar mısın inci gibi yaşları dizersem gerdanına yüreğimle tutuşup benimle ağlar mısın mardin sen yarsın varılası en güzel diyarsın


ONAT KUTLAR

***

ERZURUM



Erzurum


Sabahtan uğradım ben bir fidana Dedim mahmur musun, dedi ki yok yok Ak elleri boğum boğum kınalı Dedim bayram mıdır, dedi ki yok yok


Dedim inci nedir, dedi dişimdir Dedim kalem nedir, dedi kaşımdır Dedim on beş nedir, dedi yaşımdır Dedim daha var mı, dedi ki yok yok


Dedim Erzurum nen, dedi ilimdir Dedim gider misin, dedi yolumdur Dedim Emrah nedir, dedi kulumdur Dedim satar mısın, söyledi yok yok

ERZURUMLU EMRAH

***

BURSA



Bursa'da Zaman


Bursa'da bir eski cami avlusu, Küçük şadırvanda şakırdayan su; Orhan zamanından kalma bir duvar... Onunla bir yaşta ihtiyar çınar Eliyor dört yana sakin bir günü. Bir rüyadan arta kalmanın hüznü İçinde gülüyor bana derinden. Yüzlerce çeşmenin serinliğinden Ovanın yeşili göğün mavisi Ve mimarîlerin en ilâhisi. ...... Bu hayâle uyur Bursa her gece, Her şafak onunla uyanır, güler Gümüş aydınlıkta serviler, güller Serin hülyasıyla çeşmelerinin. Başındayım sanki bir mucizenin, Su sesi ve kanat şakırtılarından Billûr bir âvize Bursa'da zaman.

AHMET H. TANPINAR

***

KONYA



KONYA

Benim yarim bezden kilim Dokur Konya'da Konya'da Bülbül olmuş dertli dilim Şakır Konya'da Konya'da

......

Mevlana'nın sezmediği Mantıkları çözmediği Kitapların yazmadığı Fikir Konya'da Konya'da


Ayrılıktan yemiş tekme Yakma gurbet onu yakma Burda gezdiğine bakma Bekir Konya'da Konya'da


BEKİR SITKI ERDOĞAN

***

DİYARBAKIR



Diyarbekir Kalesinden Notlar


Açar, Kan kırmızı yediverenler Ve kar yağar bir yandan, Savrulur Karacadağ, Savrulur zozan… Bak, bıyığım buz tuttu, Üşüyorum da Zemheri de uzadıkça uzadı, Seni, baharmışın gibi düşünüyorum, Seni, Diyarbekir gibi, Nelere, nelere baskın gelmez ki Seni düşünmenin tadı…


AHMED ARİF

***

BİNGÖL



Bingöl Çobanları


Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum.

Bu dağların en eski âşinasıdır soyum,

Bekçileri gibiyiz ebenced buraların.

Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların

Görmediği gün yoktur sürü peşinde bizi,

Her gün aynı pınardan doldurur destimizi

Kırlara açılırız çıngıraklarımızla...

........

Şehrin uğultusundan usanmış ruhumuzun

Nadir duyabildiği taze bir heyecanla...

Karıştım o gün bugün bu zavallı çobanla

Bingöl yaylarının mavi dumanlarına,

Gönlümü yayla yaptım Bingöl çobanlarına!


KEMALETTİN KAMU

***

SAMSUN


Bir Gemi Yanaştı Samsun'a


Bir gemi yanaştı Samsun'a sabaha karşı,

Selam durdu kayığı, çaparası, takası,

Selam durdu tayfası.


Bir duman tüterdi bu geminin

bacasından, bir duman

Bir duman değil bu!

Memleketin uçup giden kaygılarıydı.

.......

Kalkıp ayağa ardı sıra baktı dalgalar,

Kalktı takalar.

İzin verseydi Kemal Paşa,

Ardından gürleyip giderlerdi,

Erzurum'a kadar.


CAHİT KÜLEBİ

***

İSTANBUL



İstanbul Destanı


İstanbul deyince aklıma martı gelir

Yarısı gümüş, yarısı köpük

Yarısı balık yarısı kuş

İstanbul deyince aklıma bir masal gelir

Bir varmış, bir yokmuş

İstanbul deyince aklıma Gülcemal gelir

Anadolu’da toprak damlı bir evde

Gülcemal üstüne türküler söylenir

Süt akar cümle musluklarından

Direklerinde güller tomurcuklanır

Anadolu’da toprak damlı bir evde çocukluğum

Gülcemal'le gider İstanbul’a

Gülcemal'le gelir

İstanbul deyince aklıma

Bir sepet kınalı yapıncak gelir

.......

BEDRİ R. EYÜBOĞLU

***

SİVAS



Sivas Ellerinde Sazım Çalınır


Kul olayım kalem tutan ellere

Katip arzuhalim yaz Şaha böyle

Şekerler ezeyim şirin dillere

Katip arzuhalim yaz Şaha böyle


Sivas ellerinde sazım çalınır

Çamlıbeller bölük bölük bölünür

Yardan ayrılmışam bağrım delinir

Katip arzuhalim yaz Şaha böyle


Pir Sultan Abdal’ım ey Hızır Paşa

Bizi hasret koydun kavim kardaşa

Yazılanlar gelir sağ olan başa

Katip arzuhalim yaz Şaha böyle


PİR SULTAN ABDAL

*

DERLEYEN: Nurten B. AKSOY

60 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/682
bottom of page