top of page

Sağ, Sol ve Münzevi Aydın


(sf. 56-57)


''Hint meçhule açılan kapıydı, meçhule, yani insana. Dört yıl Ganj kıyılarında vecitle dolaştım, sağ dediler...Saint-Simon'la uğraştım iki yıl, çağımız onunla başlıyordu, sol dediler. Hint'i yazarken tek amacım vardı. Asya'nın büyüklüğünü haykırmak, yani bir vehmi devirmek, bir iftirayı yok etmek. Saint-Simon'u putları yıkmak için kaleme almıştım. Her iki kitap da peşin hükümlerin rahatını kaçırdı, ne sol'un hoşuna gittiler, ne sağ'ın. Anladım ki bu iki kelime, aynı anlayışsızlığın, aynı kinlerin, aynı cehaletin ifadesidir.'' (Bu Ülke, s. 265)


''Sağ, sol...bu anlaşmasına imkan olmayan iki düşman arasında münzevi aydın, hareketini nasıl ayarlayacak? İşte bütün mesele.'' (Jurnal, 28.7.1974)


''Sağcı dergi ve yayınevlerinde çalışmak...Bu yolu ben seçmedim. Solun kadir na-şinas davranışı beni ister istemez gericilerin, kucağına değil, yanına itti. Bu yakınlığın fikri iffetim için bir tehlike teşkil etmediğini kitaplarımı okuyunca anlamak mümkün.'' (Jurnal, 19.7.1974)


''...Sağ okumuyor. Boşuna bağırıyorum. Sol diyalogtan kaçıyor, küskün: Ötüken Yayınevi'nin bastığı kitap okunmazmış. Peki siz basın. Cevap yok. Bu çemberi kırmak mümkün değil. Son tahlilde, hudutlu imkanlarımızı isteyene bezletmekten başka çare yok. Sol, sağın gösterdiği dostluğu göstermiyor. İhanet etmişiz. Neye ve kime?'' (Jurnal, 28.7.1974)


''Benim trajedim şu birkaç satırda : Sevebileceklerim dilsiz, dilimi konuşanlarla konuşacak lakırdım yok. Yani, dilimle, zevklerimle, heyecanlarımla, yarımla Büyük Doğu kadrosundanım. Düşüncelerimle, inançlarımla Yön'e yakınım. Bu bir kopuş, birparçalanış.

Başka bir trajedi de şu: Yabancı dil bilenler Türkçe okumuyor, ben yabancı dil bilmeyenlere hitap edemiyorum, daha doğrusu yabancı dil bilmeyenler, kendi dillerini de bilmiyorlar...'' (Jurnal, 19.11.1964)


Pamuk ipliğinden biraz daha sağlam tek bağ : Düşünce birliği. O da rüzgarın her an tehdit ettiği bir kandil. Düşünce birliği, düşünen insanlar arasında olur. İnsanların kaçta kaçı düşünür? Düşünenlerin kaçta kaçı karşılaşır ve açılır birbirine?'' (Jurnal, 12.8.1963)


FİLDİŞİ KULE : Düşünce Adamı Tarihe, Kucağında Yaşadığı Topluma Angajedir


(sf. 56)


''...Evet, düşünce adamı bir zümrenin emir kulu değildir. Hiçbir merkezden talimat almaz. Bir partiye bağlı olmayabilir. Ama tarihe angajedir; kucağında yaşadığı topluma angajedir. Yani vatandaş olarak vazifeleri vardır. Belli savaşları kabul etmesi, belli tehlikeleri göze alması lazımdır. Bir devrin şuuru olmak zorundadır o. Başka vazifesi: Bütün hakikatleri yoklamak, bütün yalanların maskesini yırtmak, kalabalığa doğruyu göstermek. Bazen yangın kulesindeki nöbetçi olacaktır, bazen engine açılan geminin kılavuzu. Sokakta insanlar boğazlanırken, düşüncenin asaletine sığınarak, elini kolunu bağlamak, düşünceye ihanettir.'' (Mağaradakiler, s. 295)


''Ya mağaradakiler? Bu ülke tohum, mağaradakiler ağaç. Bu ülkedeki tohumların henüz hepsi ağaçlaşmadı.'' (Kırk Ambar, s. 452)



Ekleyen : Zeliha AYDOĞMUŞ


Cemil MERİÇ

Bu Ülke / İletişim Yayınları


49 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/683
bottom of page