top of page

Sarhoş Gemi


Arthur RIMBAUD

*




Ölü sularından iniyordum nehirlerin

Baktım yedekçilerim iplerimi bırakmış;

Cırlak kızılderililer, nişan atmak için

Hepsini soyup alaca direklere çakmış.


Bana ne tayfalardan; umurumda değildi

Pamuklar, buğdaylar, Felemenk ve İngiltere;

Bordamda gürültüler, patırtılar kesildi;

Sular aldı gitti beni can attığım yere.


Med zamanları, çılgın çalkantılar üstünde,

Koştum, bir çocuk beyni gibi sağır, geçen kış

Adaların karalardan çözüldüğü günde.

Yeryüzü böylesine allak bullak olmamış.


Denize bir kasırgayla açıldı gözlerim;

Ölüm kervanı dalgaları kattım önüme;

Bir mantardan hafif, tam on gece, hora teptim:

Bakmadım fenerlerin budala gözlerine.


Çocukların bayıldığı mayhoş elmalardan

Tatlıydı çam tekneme işleyen yeşil sular;

Ne şarap lekesi kaldı, ne kusmuk, yıkanan

Güvertemde; demir, dümen ne varsa tarumar.


O zaman gömüldüm artık denizin şi'rine,

İçim dışım süt beyaz köpükten, yıldızlardan;

Yardığım yeşil maviliğin derinlerine

Bazen bir ölü süzülürdü, dalgın ve hayran.


Sonra birden mavilikleri kaplar meneviş

Işık çağıltısında, çılgın ve perde perde,

İçkilerden sert, bütün musikilerden geniş

Arzu, buruk ve kızıl, kabarır denizlerde.


Gördüm şimşekle çatlayıp yarılan gökleri,

Girdapları, hortumu; benden sorun akşamı,

Bir güvercin sürüsü gibi savrulan fecri.

İnsana sır olanı, gördüğüm demler oldu.


Güneşi gördüm, alçakta, kanlı bir âyinde;

Sermiş parıltısını uzun, mor pıhtılara.

Eski bir dram oynuyor gibiydi, enginde,

Ürperip uzaklaşan dalgalar, sıra sıra.




Yeşil geceyi gördüm, ışıl ışıl karları;

Beyaz öpüşler çıkar denizin gözlerine;

Uyanır çın çın öter fosforlar, mavi, sarı;

Görülmedik usareler geçer döne döne.


Azgın boğalar gibi kayalara saldıran

Dalgalar aylarca sürükledi durdu beni;

Beklemedim Meryem'in nurlu topuklarından

Kudurmuş denizlerin imana gelmesini.


Ülkeler gördüm görülmedik, çiçeklerine

Gözler karışmış, insan yüzlü panter gözleri

Büyük ebemkuşakları gerilmiş engine,

Morarmış sürüleri çeken dizginler gibi.


Bataklıklar gördüm, geniş, fıkır fıkır kaynar;

Sazlar içinde çürür koskoca bir ejderha,

Durgun havada birdenbire yarılır sular,

Enginler şarıl şarıl dökülür girdaplara.


Gümüş güneşler, sedef dalgalar, mercan gökler;

İğrenç leş yığınları boz, bulanık koylarda;

Böceklerin kemirdiği dev yılanlar düşer,

Eğrilmiş ağaçlardan simsiyah kokularla.


Çıldırırdı çocuklar görseler mavi suda

O altın, o gümüş, cıvıl cıvıl balıkları.

Yürüdüm, beyaz köpükler üstünde, uykuda;

Zaman zaman kanadımda bir cennet rüzgârı.


Bazen doyardım artık kutbuna, kıtasına;

Deniz şıpır şıpır kuşatır sallardı beni;

Garip sarı çiçekler sererdi dört yanıma;

Duraklar kalırdım diz çökmüş bir kadın gibi.


Sallanan bir ada, üstünde vahşi kuşların

Bal rengi gözleri, çığlıkları, pislikleri;

Akşamları, çürük iplerimden akın akın

Ölüler inerdi uykuya gerisin geri.


İşte ben, o yosunlu koylarda yatan gemi

Bir kasırgayla atıldım kuş uçmaz engine;

Sızmışken kıyıda, sularla sarhoş; gövdemi

Hanza kadırgaları takamazken peşine.


Büründüm mor dumanlara, başıboş, derbeder,

Delip geçtim karşımdaki kızıl semaları;

Güvertemde cins şaire mahsus yiyecekler:

Güneş yosunları, mavilik meduzaları.


Koştum, benek benek ışıkla sarılı teknem,

Çılgın teknem, ardımda yağız deniz atları;

Temmuz güneşinde sapır sapır dökülürken

Kızgın hunilere koyu mavi gök katları.


Titrerdim uzaklardan geldikçe iniltisi

Azgın Behemotların, korkunç Maelstromların.

Ama ben, o mavi dünyaların serserisi

Özledim eski hisarlarını Avrupa'nın.


Yıldız yıldız adalar, kıtalar gördüm; coşkun

Göklerinde gez gezebildiğin kadar, serbest.

O sonsuz gecelerde mi saklanmış uyursun

Milyonlarla altın kuş, sen ey Gelecek Kudret.


Yeter, yeter ağladıklarım; artık doymuşum

Fecre, aya, güneşe; hepsi acı, boş, dipsiz,

Aşkın acılığı dolmuş içime, sarhoşum;

Yarılsın artık bu tekne, alsın beni deniz.


Gönlüm Avrupa'nın bir suyunda, siyah, soğuk,

Bir çukurda birikmiş, kokulu akşam vakti;

Başında çömelmiş yüzdürür mahzun bir çocuk.

Mayıs kelebeği gibi kağıt gemisini.


Ben sizinle sarmaş dolaş olmuşum, dalgalar,

Pamuk yüklü gemilerin ardında gezemem;

Doyurmaz artık beni bayraklar, bandıralar;

Mahkûm gemilerinin sularında yüzemem.





Çeviri: Sabahattin EYUBOĞLU

1/382
1/5
bottom of page