top of page
Yazarın fotoğrafıNurten B. AKSOY

Sadaka Taşından Askıda Ekmeğe

Nurten B. AKSOY

*


Yardımlaşma duygularımızın doruklarda olduğu ramazan ayındayız. Belki yaşadığımız bu kutsal ayın etkisiyle, belki gittikçe artan yoksulluk ve işsizliğin etkisiyle yardım yapmak, bir şeylere olanaklarımız yettiğince çare olmak istiyoruz. Ama yola çıktığımızda etrafımızı sarıp, arsızca gülerek para isteyen ya da eli yüzü kirli, küçücük çocuklarıyla duygu sömürüsü yapıp dilenenleri gördükçe hem üzülüyor hem öfkeleniyoruz. Öfkeleniyoruz; çünkü bu insanların gerçekten yardıma ihtiyaçları olup olmadığına emin olamıyoruz. Üzülüyoruz; çünkü bu öfkeyle belki de gerçek ihtiyaç sahiplerine yardım edemiyoruz. Evet, günümüzde ihtiyaç sahiplerine ulaşabileceğimiz çok çeşitli yardım kuruluşları, vakıflar var; ama bu sefer de kafamızda deli soru işaretleri…


Eskiden her cami avlusunda ya da sokak başında rastlardık çoğunlukla dilencilere. Özellikle cuma günleri, arife ve bayram günleri çıkıverirlerdi ortalığa, büyük bir teslimiyet ve tevekkülle bağdaş kurup otururlar, belki de biraz utanarak verilen sadakaları sessizce alırlar ve duyulur duyulmaz bir sesle “Allah razı olsun” derlerdi.



Oysa şimdilerde o kadar çok ve çeşitli dilenci var ki şaşırıp kalıyor insan. Bir bakıyorsunuz vapurda kucağındaki bebeğiyle gencecik bir kadın, elindeki doktor raporlarını göstererek çocuğu için ilaç parası istiyor. Bir çay bahçesine gidiyorsunuz, akordiyon çalan bir baba veya anne geliyor çocuğuyla para istiyor… Hele bir de yolda giderken üstünüze üstünüze gelip “karnım aç abla (abi), bana bir yemek al” diye insanı taciz edenler var ki hangisine inanacağınızı bilemiyorsunuz, vicdanınızla mantığınız arasında şaşırıp kalıyorsunuz…


Yardım yapmak bir insanlık görevi, ancak bunu yapmanın da talep etmenin de bir yolu yordamı vardır. Yoksula yardım ederken insanın amacı; kendini gösterip övünmek değil, görevini ve sorumluluğunu yerine getirmektir. Bu bakımdan yoksulları inciten gösterişlerden kaçınmak; kimsenin haberi, hatta en yakınlarının bile haberi olmadan yardım yapmak gereklidir. Yoksa tersine bir hareket yardım edilen kimseyi mahcup duruma düşürürken, yapılan iyilik de iyilik olmaktan çıkar. İşte bu duygularla yapılan yardımların en güzel örneği Osmanlı Döneminde yapılan sadaka taşlarıdır.


Sadaka Taşı



Ord. Prof. Dr. Süheyl Ünver, sadaka taşlarının yapısı ve fonksiyonunu şu şekilde aktarır: “Sadaka taşı, iki metre boyunda, üstünde çukur bulunan mermer bir sütundur. Yirminci yüzyılın başlarına kadar İstanbul’un pek çok yerinde bulunan bu taşların yakınına yolu düşenlerden hâli vakti yerinde olanlar, mermerin üstündeki çukura bir miktar para bırakırmış. Derdini kimseye açamayan gerçek bir fakir de ihtiyacı olunca oradaki parayı o günkü ihtiyacı ne kadarsa alır; kalanını kendisi gibi ihtiyacı olanları düşünme terbiyesi icabı, taşın çukuruna bırakır ve meçhul hayırsevere memnunluğunu kalbinden ulaştırır ve dönermiş.”


Bir zamanlar sadece İstanbul’da yüz yetmiş üç adet sadaka taşının olduğu biliniyor. Sadaka taşlarının bazıları kısa, bazıları ise bir buçuk, iki metre civarında yüksek olurmuş. Normal ölçülerdeki bir insanın göz seviyesinden daha yukarıda olan bu taşlara birkaç basamakla çıkılırmış. Sadaka taşlarına para bırakmak ve oradan para almak için genelde akşam saatleri tercih edilirmiş, çünkü hem akşam karanlığı hem de sadaka taşının yüksekliği para miktarının görülmesini engellermiş.


Sadaka taşlarının halkın kolayca ulaşabileceği yerlere yapıldığı, bunlarla ilgili bağımsız vakıflar kurulduğu, sadakaların günlük olarak takip edildiği ve bu taşların muhafazasıyla görevli kişilerin bulunduğunu yazıyor kaynaklar.


Sadaka taşlarının bir başka özelliği de sadece para yardımı yapılabilecek tarzda olmalarıdır. Kimin ne zaman, neye ihtiyaç duyduğu bilinemeyeceğinden, doğrudan para yardımı yapılması ihtiyaç sahibi için en uygun olanı görülmüştür. Gösterişten uzak yapısı ve kullanım şekli ile fazla detaya sahip olmayan bu mermer sütunlar, insanımızın yardım konusunda ihtiyaç sahibini incitmemek adına ne derece hassas olduğunun bir delilidir.


Ayrıca ihtiyaç sahiplerinin de eziklik hissetmeden yardımı kabul etmesi, yardım edenin gizli tutulması, riyaya girip hayrının boşa gitmemesi gibi özellikler düşünüldüğünde, sadaka taşları uygulamasının, ne kadar insani inceliklere sahip olduğu anlaşılır.



Bir zamanlar İstanbul’da olduğu kadar Anadolu’nun pek çok şehrinde de sadaka taşlarının olduğu rivayet ediliyor. Bugün bu sadaka taşlarından sadece Üsküdar – Doğancılarda olanı dikili duruyor; fakat yarısı toprağa gömülü olarak. İnsanımızın kıvrak zekâsı ve hayır adına yapılabilecek iyi ve güzel ne varsa gönülden desteklemesi, günümüzde de “Askıda Ekmek” ve benzeri uygulamaları ilgi görür hâle getirmiştir. Dileğimiz bu uygulamalar ve yardımlara ihtiyaç duymayan bir toplum...


22 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


1/706
bottom of page