top of page
Yazarın fotoğrafıNurten B. AKSOY

ÖZLÜYORUM


Nurten B. AKSOY

*


Havada CUMHURİYET kokusu var.” diye bir cümle takıldı gözüme sosyal medyada, çok hoşuma gitti…

Terör olaylarının, kadın cinayetlerinin, bebek ölümlerinin, hırsızlıkların, ahlaksızlıkların pis kokularının güzel yurdumun dört bir yanını sardığı şu korkunç günlerde CUMHURİYETİN kokusuna öylesine hasret kalmışım ki sözü bile beni mutlu etmeye yetti.

Evet, yarın CUMHURİYETimiz 101. yaşına girecek, bense onun üçte ikisi yaşımdayım. Yani ben ve benim kuşağım, Cumhuriyet henüz taptaze bir fidanken, onun en görkemli döneminde dünyaya geldik, olgunluk dönemlerinde ise bizler gençliğimizi yaşadık...

Altmışlı yıllar, okul yıllarım... Hani "küçüktüm, ufacıktım, top oynadım acıktım..." günleri... Kıt kanaat geçinen, cepleri yoksul, ama gönülleri zengin ailelerimizi, üstüne beyaz, kolalı yakalar taktığımız siyah önlüklerimizi, bütün bir yıl, yaz kış demeden giydiğimiz altı kösele ayakkabılarımızı özlüyorum.

Marka, moda bilmez, birbirimizi hiç kıskanmazdık; renk renk kalemlerimiz, çeşit çeşit defterlerimiz ve test kitaplarımız yoktu. Sarı defterlere küçücük kalmış kurşun kalemlerle yazardık... Ama mutlu çocuklardık, birbirimizi çok severdik, elimizdeki her şeyimizi paylaşırdık birbirimizle... Olur olmaz yargılamazdık kimseyi, bayramlarımızı da coşkuyla kutlardık.

Karda kışta yürüyerek gittiğim okulumda onun, bunun adamı veya yandaşı olmayan, “Fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür” nesiller yetiştirmek için çırpınan öğretmenlerim geliyor gözlerimin önüne. Birilerine değil; vatana, millete hizmet aşkıyla yanan o asil, vatansever öğretmenlerimi özlüyorum.

Asansörü, kaloriferi olmayan ama sımsıcak olan evimi özlüyorum; siyah-beyaz ekranların başında oturup, birbirimizle sohbet ettiğimiz günlerin özlemi yakıyor içimi. Duble olmayan, daracık, eciş bücüş yollardaki yol hikayelerini özlüyorum yine…

En önemlisi de hep birlikte coşkuyla kutladığımız, gerçek anlamda sevip benimsediğimiz bayram günleri geliyor gözlerimin önüne. Dalgalanan bayraklar altında coşkuyla söylediğimiz “Onuncu Yıl Marşı” çınlıyor kulaklarımda ve ben o günleri özlüyorum.

Yirmi birinci yüzyılın başında, cumhuriyetimiz yüzüncü yaşını doldurup yeni bir yüzyıla yol alırken çok da mutlu değilim. O eskilerde yaşadığım aydınlık günleri özlüyorum, cumhuriyete gerçekten gönül vermiş o güzel insanları özlüyorum.

Son yirmi yılıma dönüp bakıyorum... Ülkem teknolojide, sanayide, imarda (!) ne kadar geliştiyse sevgide, birlik ve beraberlikte, ahlakta o kadar sınıfta kaldı ne yazık ki. Özellikle de ne kadar sevgisiz, ne kadar bencil, ne kadar öfkeli insanlar olup çıktık.

Niyeyse önce kendimizi yargılamamız gerekirken hep başkalarını yargılar olduk, ayrıştırıldık, ötekileştirildik..."Yaratılanı sevemedik Yaradan'dan ötürü", "Gel kardeşim elini ver bana" diyemedik.. Bir kısmımız coşkuyla kutlarken cumhuriyeti, yoluna can veririz diye haykırırken, bir kısmımız onu yıkmak, karanlıklar içine çekmek için çabalar oldu...

Bütün bu yaşananlara rağmen cumhuriyetimiz 1001 yaşını kutlayacak ve daha nice yıllara da erişecek inşallah, ama ya bizler birbirimizi sevmeyi, birbirimize katlanmayı öğrenebilecek miyiz ? El ele verip saygı ve sevgi çemberi oluşturabilecek miyiz ?

Cumhuriyeti yaşadığını söyleyerek, ona ve ilkelerine arkasını dönenleri, onu yok etmek adına her türlü kötülüğü yapanları gördükçe kahroluyorum. Halkı bölenlerden, sahte kahramanlardan, sahte dindarlardan, sahte “büyüklerden” nefret ediyorum.

Ben çocukluğumun CUMHURİYETİNİ özlüyorum, onu istiyorum. Gözleri çakmak çakmak bakan, halkının tümünü kucaklayan ATATÜRK gibi bir lider istiyorum. Şatafatlı saraylardan yönetilen cumhuriyeti değil, halkıyla el ele, gönül gönüle aydınlık günlere yol alacak Cumhuriyeti özlüyorum.

Uyumak ve güzel bir rüyaya uyanmak, çocukluğumun, gençliğimin özlediğim cumhuriyetini yeniden yaşamak istiyorum...

n.b.a

27 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page