top of page
İbrahim TIĞ

OH BE!




İBRAHİM TIĞ

*


Pandeminin ve hemen bitiverecek sandığımız yasakların yeni başladığı günlerden biri… İşten çıkıp ev ile Kalpaklı’ya gidip gitmeme kararsızlığı içindeyken Gümek’in kahvesine uğradım.

-Gümek, bana bir soda!

Tahta sandalyeye oturup bacak bacak üstüne attım. Karşıdaki küçük evin önünde Gül ablamın fosur fosur sigara içmesini seyrederken telefonum çaldı.


Arayan Müslüman’dı.


-İbrahimciğim.


-Buyur abi.


-Biz oturuyoruz, sen de gel abinin.


Müslüman’ın Yeri’ni herkes bilir bu kasabada. Meyve ağaçlarıyla dolu bahçesi ve içinden akan küçük bir deresi var bu mekanın. Tavuklar, kazlar, ördekler… “Müslüman’ın Yeri” adıyla yıllardır hizmet verir bu küçük kasaba insanına.


Müslüman’ın yoğun ısrarına dayanamayıp “Tamam, geliyorum” dedim.


Ardından da sevgili Bilhan kardeşimi aradım telefonla.


-Bilhan, neredesin abim?


-Alandayım abi, iki tek atıyorum.


-Gel abim, birlikte Müslüman’ın Yeri’ne gidelim…


Geldi Bilhan. Birlikte Müslüman’ın Yeri’ne vardık. Araçtan indiğimizi görür görmez Müslüman hemen yanımıza fırladı:


-Hoşgeldiniz, hoş geldiniz!...


O barakanın önünde duvara bitişik uzun bir masa ve etrafında da Zıbıdık Metin, Karyağdı İbrahim, Çorbaların Hasan ve tanımadığım kısa boylu, ince bıyıklı, tombul birisi oturuyor.


Selamlaşma faslından sonra masalarına davet etti Müslüman bizi.


Teşekkür ettik. Sonra da onları rahatsız etmemek için karşılarındaki elma ağacının altındaki masaya oturduk, Bilhan’la karşılıklı olarak.


Müslüman, soğuk biralarımızla birlikte küçük bir kase içinde çerezimizi de getirdi. Sonra da masasında çekmeye devam… Karşılıklı masalardan konuşup, gülüşüyoruz… Celal Telci’den, Hüsnü Yusuf, Baki abilerden ve Gıygıdı Bahattin amcadan söz ediyoruz.


Bahattin amcanın:


“Yetüştüremedük a’nın. Biz çam çalanları da çan çalanları bilirüz a’nın.” sözlerini tekrarladıkça, gülüşmeler daha da artıyor masada.


Bir süre sonra da dünyayı ve ülkemizi sarıp sarmalayan koronavirüs salgınına getiriyoruz sözü.


-Acı patlıcanı kırağı çalmaz! diyor Müslüman. Bugün ölen giden var mı Devrek’te abinin?


-Var abi… Biri Almanya’dan, diğeri Bursa’dan gelecek, ikisi de koronadan…


-İçelim abinin… Acı patlıcanı kırağı çalmaz!


Sonra bizi masasına çağırıyor:


-Gelin abinin, birlikte oturalım.


-Abi, biz böyle iyiyiz, desek de ısrarından bir türlü vazgeçmiyor.


Neyse, bira bardaklarımızı ellerimize alıp Müslüman ve dostların oturduğu masaya geçiyoruz. Bilhan hemen oturuyor. Ben, bira bardağımı masaya koyuyorum. Masanın üstünde cam şişede kapağı açık kolonya duruyor. Kolonya şişesini elime alıp saçıma başıma, ellerime kolonya sürüyorum.


Kolonya, pandeminin yıldızı olmuştu. Vazgeçilmezimiz… Bu yüzden kolonya satışları dörde katlanmıştı ülkede. Bir ara kolonya sıkıntısı da yaşanmıştı.


Bir de işgüzarlık yapıp masadakilere ikram ediyorum, masanın kolonyasından… Gülüşüyoruz.


Bir ara, tam karşımda oturan tanımadığım o kısa boylu, ince bıyıklı, tombul adamın bana, beni yiyecekmiş gibi bakması dikkatimi çekiyor. İşkilleniyorum.


Yüzü kızarmış, sönen sigarası parmak uçlarını ha yaktı ha yakacak… Sanki cinayet işlemişim gibi bakıyor bana. Gücü yetse saldıracak. Şaşırıyorum. Bir anlam veremiyorum bakışına.


Kısa bir süre sonra kolonyayı masanın üstüne bırakıp elimin içiyle ağzımı yarı kapatarak Müslüman’a dönüyorum:


-Müslüman abi, ben bu adamı döveceğim!...

-İbrahim, olu mu abinin! Hele sen şöyle gel, deyip masanın az ötesine çağırıyor beni.

Sinirlerim iyice kabardı. Adamı tanımıyorum da. Kimdir? Necidir? Keşke gitmeseydik masalarına! diye düşünüyorum bir an.

-Abinin…

-Evet abi!

-Yahu, sen adamın içkisini, s..’ne taşağına, saçına başına sürdün. Adamın içkisi o!

-Nasıl abi?

Adam kolonya içiyor, kolonya! Sana da o yüzden ters ters bakıyor, ağnamadın mı abinin?

-Yapma abi ya!

Masaya dönüp hiçbir şey olmamış gibi oturuyoruz.

Bu kez de ben Bilhan’ı bir kenara çekip:

-Abim, arabayı al. Faik abiye git. Oradan üç adet kolonya al ve getir. Hem de Eyüp Sabri olsun!...


Bilhan:


-Tamamdır abi, deyip ayrılıyor yanımızdan.


Bir süre sonra da bir poşetin içinde getiriyor kolonyaları…


Üçünü birden koymasını istiyorum masaya… Koyuyor. Usulca adama bakıyorum. Masada üç kolonya birden görünce şenleniyor yüzü. Uzanıyor, kolonya şişesinin birini alıp önüne koyuyor. Zafer kazanmış komutan edasıyla bana bakıp sadece:


-Oh be! diyor.


38 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page