Nazım Hikmet Günü
- maviADA
- 3 Haz 2024
- 2 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 15 Oca

maviADA
*
Aziz Nesin’in dediği gibi, dünyanın en iyi tanıdığı üç Türk’ten biri olan, Edebiyatımızın en büyük isimlerinden Nazım Hikmet’in yaşamının büyük kısmı takipler, soruşturmalar, asılsız suçlamalarla hapislerde geçerken. o bir yandan kaleminin gücüyle üretip durur, sevdiği kadınlara şiirler yazar...
1902’de doğdum
on dokuzumda Moskova’da komünist üniversite öğrenciliği
kırk dokuzumda yine Moskova’da Tseka-Parti konukluğu
ve on dördümden beri şairlik ederim
alnımızda yanar gençliğin tacı
yorgunluğun anasını satarız
sabah buradaysak, akşam ordayız
günlerin peşinde bir hovardayız.0
11 Eylül 1961’de Doğu Berlin’de yazdığı Otobiyografi şiirine bu dizelerle başlar Nâzım. Oysa 20 Kasım 1901’de Selanik’te dünyaya gelen Nazım’ın doğum tarihi ailesi tarafından sene kaybetmemesi için 15 Ocak 1902 olarak kaydettirilir.
Henüz on bir yasındayken ilk şiirini yazan Nazım, ilk ve orta öğrenimini İstanbul'da tamamladıktan sonra 1915 yılında Bahriye Mektebi’ne girer, ancak mezuniyetine üç ay kala geçirdiği rahatsızlık nedeniyle okuldan ayrılır. İstanbul'un işgaliyle birlikte birkaç arkadaşıyla Anadolu'ya geçer ve Bolu'da öğretmenlik yapar. Daha sonra kısa aralıklarla iki kez Moskova’ya gider. Rusya’da gerçekleştirilen ihtilale tanık olur. Doğu Emekçileri Komünist Üniversitesi KTUV’da ekonomi-politik öğrenimi görür. İkinci gidişi ise aldığı bir ceza nedeniyle zorunlu bir göçmenliktir. Bu kez daha önce öğrenci olduğu Üniversite’de çevirmenlik ve asistanlık yapar. Ceza Yasası’ndaki değişiklik nedeniyle 1928 yılında ülkeye döner. Kısa bir süre cezaevinde kaldıktan sonra serbest bırakılır.
Romantik komünist, tutkulu aşık, büyük şair ve yazar, vatanına hasret giden bir sürgündü o, ama vazgeçemediği en önemli tutkusu kadınlardı. Onlar olmasaydı yaşamı bu kadar heyecan verici, duygulu, anlamlı ve coşku dolu olabilir miydi? Celile’si, Nüzhet’i, Piraye’si, Münevver’i, Galina’sı ve son eşi Vera’sıyla
"...sevdiğim kadınları deli gibi kıskandım
şu kadarcık haset etmedim Şarlo'ya bile
aldattım kadınlarımı
konuşmadım arkasından dostlarımın..."
Siyasal ve entelektüel yaşamda aktif bir rol üstlenen Nazım'ın şiirleri ders kitaplarına girer, oyunları devlet tiyatrolarında oynanır ama kovuşturmalardan da kurtulamaz… Sık sık gözaltına alınır, yargı önüne çıkartılır. Onun etkileyici gücü kimi çevreleri ürkütür. Düzmece davalarla yaşamının on yedi yılı hapishanelerde geçer. 1950 yılında ulusal ve uluslararası düzeyde düzenlenen kampanyalar sonunda çıkarılan Genel Af Yasası’yla serbest kalır. Ne var ki yaşamına yönelik komplolar nedeniyle yeniden çok sevdiği memleketine veda ederek yurtdışına çıkar. Ve ölene dek yurduna, halkına, sevenlerine hasret şiirler yazacağı göçmenlik yılları başlar…
Cezaevi yıllarından kalan hastalıklar Moskova'da onu rahat bırakmaz ve acılı yüreği 3 Haziran 1963 günü durur.
"...yazılarım otuz kırk dilde basılır
Türkiye'mde Türkçemle yasak..."
dediği şiirleri ancak ölümünden sonra basılır ülkesinde…
/
Teşekkürler arkadaşlar...
Çok güzel bir çalışma olmuş teşekkürler.
İyi ki doğdun 💙Nazım Hikmet Ran💙
Emeğinize sağlık Nurten Hanım.