top of page
  • maviADA

mavi yolculuk

Güncelleme tarihi: 30 May 2021

100 Yıl

TÜRKİYE

*

Birinci Dünya Savaşı sonunda Osmanlı İmparatorluğu ve müttefikleri yenildi.

30 Ekim 1918 tarihinde Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu ateşkes antlaşması, Osmanlı Devleti'ni savunmasız duruma getirmiş, işgaller için zemin hazırlamıştı. İşgaller başladığında Padişah Vahdettin Mebusan Meclisini dağıttı. Damat Ferit Paşa Hükümeti, işgale seyirci kaldı. Bu durumda Anadolu'da milis örgütlenmesi başladı ve "ulusal mücadele", ifadesini Kuvayı Milliye'de buldu. O günlerde Mustafa Kemal, Anadolu'ya geçip direniş güçlerini millî bir örgütte toplayıp mücadeleyi başlatma kararını verdi.

19 Mayıs 1919'da 9. Ordu Müfettişi olarak tayin edilen Atatürk, Bandırma vapuruyla Samsun'a çıktı.

Amasya Genelgesi (22 Haziran 1919), Erzurum Kongresi (23 Temmuz - 5 Ağustos 1919), Sivas Kongresi (4 - 11 Eylül 1919) Anadolu'daki örgütlenmelerin önemli kilometre taşları oldu. Mustafa Kemal, ulusal mücadeleyi yönetmek için merkez olarak seçtiği Ankara'ya geldi (27 Aralık 1919).

"Osmanlı Meclis-i Mebusan"ı İstanbul'da açıldı (12 Ocak 1920). Burada Mustafa Kemal'e bağlı temsilciler "Misakımillî" kararlarının kabul edilmesini sağladılar (28 Ocak 1920). "Türklerin oturduğu topraklar hiçbir biçimde parçalanamaz." yargısı Misakımillî'nin en önemli esasıdır.

İstanbul'un işgali (15 Mart 1920), Mebusan Meclisinin dağılması, Atatürk'ün ileri görüşlülüğünü bir kez daha kanıtladı.

23 Nisan 1920de Türkiye Büyük Millet Meclisi Ankara'da açıldı. 10 Ağustos 1920'de "Sevr Antlaşması"yla barış imzalandı; ama Osmanlı Devleti'nin topraklarının çoğu elinden gidiyordu. Ankara'daki TBMM antlaşmayı reddetti. Kuvayı Milliye dağıtılarak düzenli ordu kuruldu ve sistemli mücadele başladı. 27 Ekim 1922'de İtilaf Devletleri hem TBMM Hükümetini hem de Osmanlı Hükümetini yapılacak barış konferansına çağırdılar. "Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir." yargısı padişahlıkla çeliştiğinden, konferanstaki ikiliğin önüne geçmek için 1 Kasım 1922'de 'Saltanat" kaldırıldı. Atatürk'ün, "Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz'dir ileri!" tarihî buyruğunu verdiği ve komutanı olarak bizzat yönettiği "Başkumandan Meydan Muharebesi'yle düşman denize döküldü (30 Ağustos 1922). Böylece zorluklarla, büyük fedakârlıklarla ve Atatürk'ün dehasıyla "Kurtuluş Savaşı" kazanıldı. 24 Temmuz 1923'te Lozan Antlaşması imzalandı.

Lozan Antlaşması'nın esaslarına göre, yeni Türk Devleti uluslararası alanda bağımsız, bütün devletlerle eşit olduğu kesinlikle tanındı ve Osmanlı Devleti'nin sona erdiği kabul edildi. Kapitülasyonlar kaldırıldı ve işgal kuvvetleri 2 Ekim 1923 tarihinde İstanbul'dan ayrıldı; 6 Ekim 1923'te de Türk ordusu coşkun gösteriler ve sevinç gözyaşları ile İstanbul'a girdi. Bu barışın iki önemli eksikliği Atatürk'ün sağlığında giderildi: Boğazlar üzerindeki sınırlamalar kaldırıldı, Hatay Cumhuriyeti'nin kurulması sağlandı. 23 Haziran 1939'da Fransa ile Türkiye arasında imzalanan bir antlaşmayla Hatay'ın Türkiye'ye katılması kesinleşti. 29 Haziran 1939'da Hatay Millet Meclisi Türkiye'ye katılma kararı aldı.

13 Ekim 1923'te Ankara'nın başkent olması kabul edildi. 29 Ekim 1923'te rejimin adı konularak cumhuriyet ilan edildi. Oy birliği ile Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı oldu. Cumhurbaşkanı, ilk Cumhuriyet hükümetini kurma görevini İsmet Paşa'ya verdi.

Cumhuriyetin ilanından sonra halife Abdülmecit, İstanbul'da devlet başkanı gibi hareket ederek iki başlılığa neden olduğu için 3 Mart 1924'te "Halifelik" kaldırıldı.

Yeni Türk Devleti'nin kurumlarını güçlendirmek, devleti çağdaş uygarlık düzeyine yükseltmek için inkılaplar yapıldı: Hukuk laikleşti, Tevhid-i Tedrisat [Öğretimin birleştirilmesi (1924)] Kanunu çıkarıldı. Medreseler kaldırıldı, harf inkılabı yapılarak Latin alfabesi kabul edildi (1928). Tekke, zaviye ve türbeler kapatıldı (1925); saat, takvim, ölçülerde ve kıyafette Batı dünyasına uyuldu. 1934 yılında Soyadı Kanunu kabul edildi.

Ekonomik hayatta da atılımlar yapılmak isteniyordu. Bu yüzden 17 Şubat 1923'te İzmir İktisat Kongresi toplanmış, ekonomik bağımsızlık ilke olarak kabul edilmişti. Daha sonra ticaret, sanayi ve madencilik alanında gelişmeler kaydedildi. Bunlara örnek olarak Türkiye İş Bankası ile Maden Tetkik ve Arama Enstitüsü'nün kurulması gösterilebilir. Ayrıca bayındırlık, ulaşım, tarım ve sağlık alanlarında da gelişmeye, kalkınmaya yönelik çalışmalar yapılmıştır.

Bütün bunların yapılmasında Atatürkçülüğün temel ilkeleri (cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, inkılapçılık, laiklik, devletçilik) yol gösterici olmuştur.

Mustafa Kemal Atatürk, kurduğu "Cumhuriyet"in tarihe ışık tutacak nitelikte değerlendirmelerinden birini 1927 yılında CHP Büyük Kongresindeki konuşmasında yapmıştır. Atatürk, "Nutuk" adı verilerek kitap hâline getirilen bu konuşmasını "Gençliğe Hitabe" ile bitirir.

Atatürk'ün çağdaş bir devlet oluşturma çabaları hep sürdü. Sofralarına bilim ve sanat insanlarını davet ederek ülke meselelerini konuştu; araştırmalar, incelemeler yapılmasını sağladı. Sağlık durumu daha fazlasına izin vermedi ve 10 Kasım 1938 tarihinde İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda bu dünyadan maddi olarak ayrıldı. Kurduğu Cumhuriyet'le, ilke ve düşünceleriyle milletinin yüreğinde yaşamaktadır.

I. Dünya Savaşından sonra yenen ve yenilen devletlerde sorunlar bitmedi ve yeni saflaşmalar ortaya çıktı. 1929 Ekonomik bunalımı dünyayı sarstı ve insanlığın en büyük, en yıkıcı savaşı olan II. Dünya Savaşı başladı. Bu dönem, Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatına da yansımıştır. 1939 - 1945 yılları arasında yaşanan bu savaş sonucunda Balkanlarda sosyalist yönetimler kuruldu.

Atom bombası ile Nükleer Çağa geçildi, Nato - Varşova Paktı arasında soğuk savaş devam etti, Orta Doğu'da İsrail Devleti kuruldu; Rusya, İngiltere ve ABD 1945'te "Birleşmiş Milletler"i kurdular. 1948 yılında, birçok ulusal ve uluslararası yasanın temelini oluşturan "İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" Birleşmiş Milletler tarafından benimsendi.

Türkiye II. Dünya Savaşı'na katılmadı fakat "tarafsızlık politikasını izlemek de kolay olmadı ve savaş, hem ekonomimize hem de sosyal yaşamımıza yansıdı. İzleri edebiyatımızda da görüldü.

9 Nisan 1949'da kurulan NATO (Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü), SSCB (Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği)'ye karşı Avrupa'nın güvenliğini sağlamakla yükümlüydü. Türkiye, 1950 - 1953 yılları arasında Kuzey Kore'ye karşı savaşmış, bununla NATO'ya girişini hızlandırmak istemiş ve 1952 yılında NATO'ya kabul edilmiştir.

II. Dünya Savaşı bittiğinde TBMM'de çok partili siyasal sistem gündeme geldi, Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bu girişime destek verdi ve 1946'da Demokrat Parti kuruldu. DP 1950 seçimlerinde yönetime geldi.

1957 seçimlerinden sonra, DP'nin muhalefete karşı baskıcı bir tutuma yönelmesi siyasal yaşamın sertleşmesine yol açmış, 28 - 29 Nisan 1960'ta Ankara ve İstanbul'daki öğrencilerin protesto gösterileri üzerine İstanbul Üniversitesi kapatılmış ve sıkıyönetim ilan edilmiş fakat bütün tedbirlere rağmen protestoların önü alınamamış, 27 Mayıs 1960'ta askeri darbeyle DP iktidarı sona erdirilmiştir.

1974'te, Türk ve Rum cemaatleri arasında yıllarca sürdürülen iç çatışmalar ve Yunanistan'daki cunta yönetiminin planladığı bir darbe nedeniyle Türkiye, "Garanti Antlaşması"na dayanarak "Kıbrıs Barış Harekâtını" gerçekleştirdi. 1983 yılında KKTC (Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) ilan edildi.

Türkiye'de 1970'li yıllarda birçok siyasi çalkantı yaşanmış, cumhurbaşkanı seçiminde, ekonomide, herhangi bir aşama kaydedilmeyince 12 Eylül 1980'de bir askerî darbe gerçekleştirilmiştir.

28 Şubat 1997 tarihinde Millî Güvenlik Kurulunun toplantısında Millî İstihbarat Teşkilatının radikal dinci faaliyetlere yönelik raporu tartışılmış ve bazı kararlar alınmıştır. Bu kararlar siyaset dünyasında bir "darbe' olarak değerlendirilmiştir; çünkü Haziran 1997'de hükümet ortakları arasındaki "başbakanlık değişimi" amacıyla bir istifa gerçekleşmiş ama hükümeti kurma görevi Cumhurbaşkanınca başka bir partiye ANAP'a verilmiştir. Koalisyon ortağı da DSP olacaktır.

11 Ocak 1999'da DSP bir azınlık hükümeti kuracak, 28 Mayıs 1999'da ise yerini DSP, ANAP, MHP koalisyon hükümetine bırakacaktır.

17 Ağustos 1999'da Marmara depremiyle ülke 1939 Erzincan depreminden sonra en acılı günlerini yaşadı. Resmi rakamlara göre, depremde 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti, 48 bin 901 kişi de yaralandı. 5 bin 840 kişi de kayboldu. Resmi olmayan kaynaklar, can kaybının 50 bin civarında olduğunu iddia edildi. 365 bin konut, işyeri hasar gördü.


18 Kasım 2002'de AKP iktidar oldu.


Suriye ordusu, Suriye hükûmeti ve Suriye'deki iç isyancılar arasında başlayan, sonrasında Irak ve Şam İslam Devleti, El Nusra ve bazı Kürt, Türkmen, Dürzi ve Süryani grupların da katıldığı, son dönemde ise Rusya, İran, Amerika Birleşik Devletleri, Türkiye ve İsrail gibi dış güçlerin de sınırlı ve düzenli olarak dahil olduğu çatışmalardır. Gösteriler 15 Mart 2011'de başlamış ve Nisan 2011 tarihinde ülke çapında yayılmıştır.

Türkiye en çok göçmen alan ülke oldu. 3-5 milyon Suriyeli ülkemizde yaşıyor.


Türkiye tarihine damga vuran olaylardan birisi olarak arşivlerde yer alan Gezi Parkı Olayları 27 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul Gezi Parkında başlayarak kısa sürede bir çok kente yayılmıştır. 2,5 milyon insanın fiili olarak katıldığı Gezi Parkı olaylarında ülke ekonomisi büyük zarar görürken birçok vatandaş da hayatını kaybetti.


Türkiye, Ağustos 2015'te Washington ile vardığı mutabakatın ardından ilk kez ABD öncülüğündeki koalisyonun "Özgün Kararlılık" adı altında yürüttüğü askeri harekâta katıldı ve Türk savaş uçakları Suriye'deki IŞİD hedeflerini vurmaya başladı.

Türkiye 24 Ağustos 2016'da Özgür Suriye Ordusu ile birlikte Fırat Kalkanı Harekâtı'nı başlattı. ordu Suriye'ye girdi.

15 Temmuz 2016 'da hükümet kanadında yer alan "Fetöcü" diye adlandırılan grup ülke tarihinin en kanlı darbe girişiminde bulundu. İstanbul’da köprülerin kapatılması, Ankara’da ise jetlerin alçak uçuş yapmasıyla başlayan darbe girişiminde; FETÖ’ye mensup askerler aralarında TBMM, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, Özel Harekat Daire Başkanlığı gibi önemli kurumların yer aldığı mekanları bombaladı, sivillere ateş açtı. 249 vatandaş ölürken, 2 bin 193 vatandaş ise yaralandı.


Amerika'nın Irak'tan çekilmesi sonrasında oluşan güç boşluğunda var olan EL KAİDE 2013'te Irak ve Şam İslam Devleti'ni, kısa adı IŞİD'i kurdu. Ortadoğu'yu ve Türkiye'yi derinden etkileyecek bu terörist güç birliği uzun süre bölgeyi kan gölüne çevirdi, Türkiye'de Reyhanlı, Ankara Garı, Suruç...gibi eylemlere imza attı. 20 Mart 2014'te Niğde'de başlayan ve 2016 Atatürk Havalimanı saldırısına kadar devam eden eylemlerde 211 kişi, hayatını kaybederken, bin 182 kişi de yaralandı.


16 Nisan 2017 referandum ve anayasa değişikliğiyle birlikte “Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adı altında Başkanlık Sistemi’ne geçiş süreci başlamıştı. Anayasa değişikliğiyle yeni sistem için başlangıç tarihi ise, 3 Kasım 2019 tarihinde eş zamanlı yapılması planlanan Cumhurbaşkanlığı Seçimi ile Genel Seçimler günü olarak belirlenmişti. Ancak seçimin 24 Haziran 2018 tarihine alınmasıyla birlikte Türkiye’nin yeni sisteme geçişi de öne çekildi. Türkiye’nin 24 Haziran günü sandıkta yeni sistem için yüzde 52,59 oy oranıyla Cumhurbaşkanı olarak seçtiği isimse, parlamenter sistemde 14 Ağustos 2014’te halk oylamasıyla seçilmiş olan Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Referandum sonrası 2 Mayıs 2017'de AKP'ye dönmüş olan Erdoğan yeniden partili cumhurbaşkanı sürecini de başlatmış oldu.


Ocak 2020 Türkiye Libya'da iç çatışmalarda yönetime taraf oldu. Ekim 2020'de başlayan Ermenistan Azerbaycan savaşında Azerbaycan'a verdiği desteği sürdürüyor. Dünya genelinde Azerbaycan'ın başarılarında Türkiye'nin verdiği desteğin etkili olduğu konuşuluyor.


2021 Mayıs ayı ise ülke tarihinde ilk kez görülen bir olaya sahne oldu. Yakın zamana değin iktidarı destekleyen eylemlerde bulunan bir mafya lideri, bu kez iktidarı suçlayan videolu açıklamalarla gündeme oturdu. Gündemi sarsan, geçmişte yaşanmış bir çok karanlık olayı da açıklayan iddialara karşı, uzun süre büyük bir sessizlik hakim oldu, suçlanan hükümet beklenmedik biçimde yanıtsızlığı seçti. Yayını hala sürdüren mafya liderinin bu işi nereye kadar götüreceği de merak konusu.


2020 yılı başında küresel olarak görülen dünya geneline yayılan COVID-19 salgınının Türkiye 'deki ilk tespit edilen COVID-19 vakasının 10 Mart 2020'de olduğu Sağlık Bakanlığı tarafından 10 Mart'ı 11 Mart'a bağlayan gece açıklandı. Ülkedeki virüse bağlı ilk ölüm ise 15 Mart 2020'de gerçekleşti.

Resmi rakamlara göre 1 Ocak 2021 tarihiyle toplam 17.000 ölüm, 2.000.000 toplam vaka görülüyordu. 11 Aralık'ta başlanacağı söylenen aşı çalışmalarına henüz başlanamadı.


Şubatta başlanan aşı çalışmaları bir türlü söylenen düzeyi yakalayamadı.


Bugün itibariyle ise tablo bu:


"mavi yolculuk" bazen turkuaz bazen zindan karası, ama sürüyor.

Etiketler:

53 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

1件のコメント


Nurdan Aladağ
Nurdan Aladağ
2021年1月01日

"mavi yolculuk" bazen turkuaz bazen zindan karası, ama sürüyor. MaviAda yolcularının Mavi Yolculuk yapabileceği günlerin gelmesi dileğiyle. Paylaşım için teşekkürler.

いいね!
1/684
bottom of page