top of page
1/2

LİYAKAT

Güncelleme tarihi: 16 Tem 2023

Recep ÖZIŞIK

* Ülkemizde pek çok sorunla karşılaşıyoruz. Liyakat sorunu en az laiklik kadar önemli ve her koşulda önümüze çıkıyor.

Liyakatin Anlamı?

Liyakat Arapçadan dilimize geçmiştir. Son zamanlarda çok kullanılmaya başlayan bir kelimedir. Layık sözcüğü ile aynı kökten gelir. Liyakat aslında en basit anlamıyla işinin ehli olmak o işe yakışan davranışlar sergilemek demektir. Yeterlik ve ehliyet olarak da bilinir. Bilinmeyen şey ise liyakatin önemidir. Liyakat o kadar önemlidir ki bir ülke liyakat ile kalkınır ve liyakat olmazsa çöker. Başa geçenlerin vatandaşın hayatında yapacağı değişiklikler sınırlıdır. En baştakiler yalnızca ilham verebilir. Önemli olan milyonlarca memuru ve bürokratı nasıl seçtiğidir. Seçtiği insanlar vasıtasıyla ülkeyi kalkındırır. Aslında alabileceği tek ve en önemli unsur, görevlere yetkin insanları getirmesidir. Denilebilir ki en büyük idari başarı liyakattir. Ayrıca tarihte Osmanlı, liyakat söz konusu olduğunda akla gelen önemli bir örnektir. Osmanlı’da “kayıkçı” bile devletin önemli makamlarına gelebilir. Ayrıca ırk ve sınıf ayrımı gözetmeksizin işin ehline verilmesi adettir. Ermeniler de Rum asıllılar da devlette en önemli yerlerde görev almışlardır. Aslında liyakat bir yönden toplumda, insanlar arasında ve çeşitli mesleklerde düzeni sağlamaya yarar. Her işi herkes yapamaz. Bu bakımdan liyakat yaşamın her alanında dikkat edilmesi gereken bir kavramdır. Liyakate önem vermeden yapılan terfiler kötü sonuçlara yol açar. İşler ve ilişkiler verimsizleşir. Bunun sonucunda şirketleri iflasa bile sürükleyebilir. Kendine yakışanı yapmak liyakat kavramının bir özetidir. Liyakatli olmak illaki büyük şirketlerde çalışmayı ya da patron konumunda olmayı gerektirmez. Yaşamımızın hemen hemen her alanında liyakati esas almak işimizi kolaylaştırır. Bunlara uyulmadığı zaman liyakatsiz insanlar ortaya çıkar. Liyakatsiz, Türk dil kurumu sözlüğünde başarısız ve yeteneksiz anlamında bir sıfat olarak geçer. Liyakatsiz insanlar da bir şeylere sahip olabilmek için çaba harcamamış ve başarı göstermemiş olan insanlardır. Yapılan bir işin liyakatli olup olmadığını anlamak için ortaya çıkan sonuçlara bakmak yeterlidir. Kayırma ve hak etmeden bir yerlere gelerek yapılanların başarısızlıkla sonuçlanması kaçınılmazdır. Liyakatin esas alınmadığı ortamlarda çalışanlar da bir süre sonra kendi değerlerinden vazgeçerler. Kişiler liyakatli olsa bile yaptıklarının görülmediğini düşünürler. O işle ilgisi olmayan insanların iyi yerlere geldiği sonucuna varırlar. Çabalamaktan vazgeçerler. Yani aslında liyakat esasına göre hareket edilmezse hem iş bilmeyen insanlar etrafta cirit atar hem de işi bilen insanlar isteksizleşir. Liyakat Sahibi Kişilerin Özellikleri Nelerdir? Günlük hayatta, idarede, hukukta siyasette liyakat sahibi olmak önemlidir. Liyakatli kişiler işlerini yaparken bazı öncelikler gözetirler. Bu kişilerin özellikleri şöyle sıralanabilir; Adil davranırlar. Profesyonellikten şaşmazlar. Kendilerine verilen işi emanet sayarlar. Emanetlerini sonuna kadar korur ve yerine getirmek için ellerinden geleni yaparlar. Söylenen şeyin uygun olmadığı durumlarda daha kolay itiraz ederler. Görevlerini kötüye kullanmazlar. Kendilerini sürekli geliştirirler. Yeniliklere açıktırlar. Vizyon sahibidirler. Ön yargılı değildirler. Hak ettikleri mevkiye çabuk ulaşırlar.

Liyakat ve Adalet Adalet sözcüğüne TDK dört farklı anlam yüklemiştir. Kanunlara uygunluğu içerir. Hayatın her alanında olan ve olması gereken bir kavramdır. Toplumda devamlılığı, huzuru barışı ve düzeni sağlar. Adaletin olduğu yerde rüşvet, kayırma ve iltimas görülmez. Bireyler ve toplumlar adalet sayesinde gelişirler. Adalet olmadığı zaman güven sağlanamaz. Güvenin ortadan kalktığı bir yerde de şeffaflık beklenemez. Güven ve şeffaflığı kaybetme de başarısızlığı doğurur. Adalet ve liyakat uygulandığında yalnızca kişilerle sınırlı kalmaz. Tüm insanlığa, topluma ve dünyaya yayılır. Liyakatin esas alındığı yerlerde adalet rahatlıkla uygulanabilir. Adalet ve liyakat sağlanmışsa o toplumun mutlu olması beklenir. Toplum gelecek kaygısı duymadan üretmeye devam eder. Eğitime önem verilir. Bilgi ve kültür seviyesi de artar. Bu toplumlarda kişiler kötü şeyler yaşasalar da sonucun adaletli olacağını bilirler.

Liyakat ve Sadakat Sadakat sözcüğüne TDK içten bağlılık, sağlam, güçlü dostluk olarak yer vermiştir. Ancak sadık olan ama layık olmayan biri bir işin başına geçirilebilir mi? Hele ki o iş önemli bir işse ya da üst düzey bir pozisyonsa layık olmanın yanında sadık olmanın lafı bile geçemez. Zaten bakıldığında liyakat sadık olmayı kapsar. Çünkü liyakat sahibi insanlar yaptıkları işe ve verilen görevlere bağlıdırlar. Liyakatsiz olan kişiler kendi ekiplerini ya da yöneteceği insanları seçerken sadakat ararlar. Çünkü kendilerine sadık olan insanları istedikleri gibi hareket ettirebilirler. Hatta sorgusuz sualsiz her şeyi yaptırabilirler ki, son yıllarda yaşadıklarımız buna örnek teşkil eder. Sadakat daha çok çıkarlara göre şekillenir demek yanlış olmaz. Siyasette de herkesin, temsil noktasında her göreve talip olma hakkı vardır.Ancak siyaset kurumunun belirlediği koşullara uygun olsak bile, bilgi ve birikim, siyasi derinlik, deneyim olarak kendimizin böyle bir göreve ne kadar hazır ve uygun olduğunu yine en iyi biz biliriz.Ne çevremizde bizleri kullanarak bir yerlere gelmek isteyenlerin samimi olmayan teşvikleri, ne de siyasetin o baş döndüren cazibesi bizi yanıltmamalı. Yaşamı boyunca iki kişiyi yönetmemiş insanların ülkeyi yönetmeye talip olması ne kadar yanlış ise, kişinin ekonomik gücü, etnik kimliği ya da sosyal konumundan yararlanmak adına kişileri taşıyamayacağı yükün altına sokmak da bir o kadar yanlıştır. Milletvekilliği, belediye başkanlığı gibi görevler bir meslek değildir.Ancak bir meslek için gerekli olan teknik donanım ve eğitimden çok daha fazla donanım ve yetenek gerektirir. İçinde bulunduğu çevreyi, insanları yeterince tanımayan, sosyal ilişkileri sınırlı, emek ve insan odaklı düşünmeyen, demokrasiyi içselleştirememiş kişi hangi meslekte, ne kadar başarılı olursa olsun, temsil kabiliyeti gerektiren görevlerde aynı başarıyı gösteremez. Adil bir düzenin gerçekleşmesi umuduyla yazımı Özdemir Asaf'ın bir şiiriyle noktalayalım.


İnsansız adalet olmaz. Adaletsiz insan olur mu? Olur, olmaz olur mu? Ama olmaz olsun!


33 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


1/682
bottom of page