top of page
1/2

Köy Enstitülerinde Okuyanlar Yoksul Köylü Çocukları mıydı?

Güncelleme tarihi: 17 Nis



Zeki SARIHAN

*

17 Nisan 1940'ta kurulan Köy Enstitülerinin yıldönümü yurdun birçok yerinde konferanslar, panel ve sempozyumlarla kutlanıyor. Bu vesile ile eğitimimizin içinde bulunduğu durum da masaya yatırılıyor.

Köy Enstitülerinin açılış ve kapatılış nedenleri hakkında ideolojik tutumdan kaynaklanan yanlış bilgiler var. Geniş bir aydın kesimi , kendilerini 1930'ların ve 1940'ların iktidarıyla eşleştirdikleri için sağlıklı yorumlarda bulunamıyorlar. Bunlar hakkında en sonuncusu geçen Nisan ayında olmak üzere geçmişte bazı yazılar yazmıştım.

Bu yazımda, doğruluğu tartışılmaya muhtaç bir yargı üzerinde duracağım. Bu yargı enstitülerle illgili yazılarda tekrarlanan bir iddiadır. Buna göre enstitülerde okuyanlar yoksul köylü çocuklarıdır.

Bu iddia üzerinde durmadan önce "yoksul köylü"nün ne olduğuna bakalım.

KÖYDEKİ SINIFLAR

Köylerde bugün olduğu gibi 1940'lı yııllarda şu sınıflar bulunurdu. Tarım işçileri, yoksul köylüler, orta köylüler, zengin köylüler, toprak ağaları.

Tarım işçileri, geçimini tarımda başkalarının tarla ve bahçelerinde işçilik yapmakla sağlayanlardır. Bunlar daha çok kapitalizmin geliştiği bölgelerde bulunur. Günümüzde Doğu ve Güneydoğu illerinde yaşayıp mevsimlik işçi olanlar da bu sınıfın içinde sayılmalıdır.

Yoksul köylüler, çalışabileceğinden daha az toprağı bulunanlardan meydana gelir. Bunlar kendi topraklarını işlemekten başka, başkalarının toraklarında da gündelikçi olarak çalışırlar. Ortakçılar da bu sınıfın içindedir.

Orta köylü, İşleyeceği kadar toprağa sahip olanlara denir. Bunlar ücretli işçi çalıştırmazlar, kendileri de başkalarının işlerinde çalışmazlar. Çok çok, komşularıyla keşik yaparlar. Yani birbirlerinin işine ücret almaksızın ve vermeksizin giderler.

Zengin köylüler, ailenin kendi gücüyle işleyebileceğinden daha çok toğrağa sahip olanlara zengin köylü denir. Bunlar tarla ve bahçelerini ücret vererek işletirler. Hayvanları için çoban tutarlar. Yolculuklarını atla yaparlar. Zengin köylü, çalışanların başında bulunsa da ailenin çocuk ve kadınları dışarıda çalışmaz.

Toprak ağaları, geniş topraklara ve sürülere sahip köylüdür. Geçmişte işlerini angarya ile gördürürlerdi. Günümüzde toprak ağalığı oldukça zayıflamış, angarya çalışanlar hemen hemen kalmamıştır.

Köy Enstitülerinin açıldığı yıllarda Türkiye nüfusunun yüzde 80'i köylerde yaşıyordu. Köyle kent arasında büyük bir uçurum vardı. Köylüler birçok hizmetten yoksundu. Bu durum, bütün köylülerin tek bir bütün olarak algılanmasına ve enstitülerde okuma olanağına kavuşan çocukların "yoksul köylü çocuğu" olarak algılanmasına neden olmuştur.

Fakat bu iddiaya irdelenmeye muhtaçtır.

Şu nedenlerden ötürü:

1. 1940'ta köylerin yüzde 75'in okul yoktu. Okul olmayan köylerin daha çok yoksul köylülerin yaşadığı köyler olması doğaldır. Bu köylerin yoksul çocukları, kasaba ve kentlerde okuma imkânından da yoksundular. Esasında yoksul köylülerin tarım ve hayvancılıkta işgücü olarak kullanmak yerine çocuklarını okula göndermekte pek istekli olmadıkları da bilinir.

2. Birkaç yıl önce Köy Enstitüsünün devamı olan Akpınar Öğretmen Okulu mezunlarından bir grupla sohbet ediyorduk. Onlar arasında kısa bir anket yaparak ailelerinin köydeki hangi sınıfa mensup olduklarını sordum. "Yoksul köylü" çocuğu değillerdi. Daha çok orta köylü ve devlet memuru çocuklarıydılar.


KENDİ KÖYÜMDEN ÖRNEK

3. Bizim köye öğretmen 1954 yıllında geldi. Komşu köylerin hiçbirinde okul yoktu. Bu nedenle o köylerde okul açılıncaya kadar ikişer üçer çocuk da bizim köyün okuluna gelirdi. Bununla birlikte bizim köyden Köy Enstitüsüne giden öğrenci omuştur. Bunların hiçbiri yoksul köylü ailesine mensup değildi.

Köy Enstitüleri yasasına göre enstitülere girebilmek için köy okulundan diplomam almak zorunluydu. Köy çocukları ilçe merkezlerinde okumuş olsalar da enstitüye giremezlerdi. Mensubu bulunduğum sülale. eskiden beri erkek çocuklarını okutma geleneğine sahipti. Bu çocuklar ilçe merkezindeki akrabalarının yanında okuyorlardı. Ancak o yıllarda gidebilecekleri hemen tek okul, köy enstitüsü olduğu için son sınıfta bir köy okuluna naklederler ve oradan diploma alırlardı. Naklettikleri yer, gene akrabalarının bulunduğu Kumru bucağı idi. 1952'de Kumru Merkez İlkokulundan diploma alan iki akraba çocuğu o yıl Akpınar Köy Enstitüsüne girmiştir. Birinin babası Fatsa'da ticaret yapıyordu. Yeterii kadar toprağı olmakla birlikte o yılların torpilli mesleklerinden olan ormancılık da yapmıştı. İkincisi ise orta köylü çocuğu idi. Ağabeyim de onlarla birlikte aynı okuldan diploma almakla birlikte o yıl babam öldüğü için enstitüye gidemedi.

Köyümüzden Enstitüye giden üçüncü kişi de orta köylü statüsünde olan ve babası gene ormancılık yapan bir çocuktur.

İlkokulu 1958'de bitiren ikisi kız, 6'sı erkek 8 kişiydik. İkimiz İlköğretmen Okuluna gitmeye hak kazandık. Biri ben, biri de komşu köyden, annesi tarafından akrabamız olan Ahmet'ti. İkimizin ailesi de orta köylü idi.

Daha sonraki yıllarda köyümüzden 4 kişi daha Akpınar Öğretmen Okulu'nu kazandı. Böylece 1970 yılına kadar Akpınar'da bizim köyden Ahmet'le birlikte toplam olarak 9 kişi okudu. Bunların 6'sının soy adı Sarıhan'dır. İkisinin annesi Sarıhan sülalesindendir. Yalnız birinin Sarıhan mahallesinde oturmakla birlikte soyadı farklıdır. Sarıhanlar ise köy nüfusunun dokuzda birini oluşturuyordu. Bu dokuz kişiden hiç biri yoksul köylü çocuğu değildi.

Kızlara gelince, ilk sınıfı köyde okumakla birlikte ailece ilçeye taşındıkları için ilçe ilkokulunu bitiren ve Beşikdüzü Kız Öğretmen Okulu'na giden kızın soyadı da Sarıhan'dır. Öğretmen Okulu'na ailesi tarafından gönderilmeyen, daha sonra ailenin inadı kırılan fakat öğretmen okuluna değil de yaşı geçmiş olduğu için Ebe okuluna gitmeyi başaran kız olan Fatma da bizim ailedendir. Köyümüzde ilkokuldan sonra okuyan ilk kızdır.

Bu hikâye, uzun yıllar köyde okumanın yalnız bir sülalenin tekelinde kaldığını da gösteriyor.

Bu durum, Köy Enstitüsü ve ilköğretmen Okuluna girişte başka köylerden farklılıkları ortaya koyuyor olabilir. Karadeniz Bölgesi, orta köylülüğün yaygın olduğu bir bölgedir. Bu örnek Köy Enstitülerinde ve onların devamı olan yatılı ilköğretmen okullarında öğrenci profilinin yoksul değil, orta köylü ağırlıklı olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte Köy Enstitülerinin ve devamı olan okulların okuma olanağı olmayan köylü çocuklarının imdadına yetiştiği tamamen doğrudur. Bu nedenle enstitülerde "yoksul köylü çocuklarının" değil, "köylü çocuklarının" okuduğunu söylemek daha doğrudur. (17 Nisan 2023)


Etiketler:

31 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/682
bottom of page