top of page
Mehmet ÇOBAN

KAÇAK








MEHMET ÇOBAN

*

Büyükçe bir köy görünümlü Batı Anadolu’nun küçük bir kasabasında yaşıyordu. Okulu ordaydı.

Henüz Ortaokul  1. sınıfa gidiyordu.

Ondan beklentiler çok fazlaydı. O da bunun farkındaydı. Ancak beklentilere cevap veremiyordu. İşler iyi gitmiyordu. Derslerden hep zayıf alıyordu. Kendini derslere veremiyordu. İşleri düzeltmek istedikçe daha kötüye gidiyordu. Sorunun ne olduğunu kendisi de bilmiyordu. Etrafında da onun ruhsal durumu fark edebilecek kimse yoktu. Başarısız olmasının  nedenini: “ Çalışmıyor eşek oğlu eşek” deyip geçiştiriyorlardı. Çok bunalmıştı. Kendisini çaresiz, yalnız ve değersiz hissediyordu. Bulunduğu yer ve ortam onu boğuyordu.


Tek düşüncesi oradan uzaklaşmaktı.

Mevsim kıştı. Bölgede ocak ayının soğuğu hüküm sürüyordu. Cebinde hiç parası yoktu.


O yıllarda, -altmışların ikinci yarısında- O yörenin köylerinde bir gelenek vardı: Yılın on iki ayı her gün, her hane sırayla “Köy Odasına” Köy İmamının ve köye gelen, köyde tanıdığı ve akrabası olmayan misafirlerin yararlanması için, yiyecek, çay- şeker, gaz yağı, yakacak odun, eğer misafirin binek hayvanı varsa ot-saman  götürürlerdi. Ayrıca köy odasında yatak yorgan da bulundurulurdu. Köylülerinin  sırayla yaptıkları bu etkinliğe  “konak” denirdi.

Konak günümüzde gösterişli bir yapı türü olarak bilinse de "Konaklamak" eyleminin kökü olup , yolculuk sırasında bir yerde durup geçici bir süre kalmak anlamına gelir.


Bulunduğu yeri terk ederek köy köy dolaşmaya karar verdi. Dışarıda onu bekleyen tehlikelerin farkında değildi. Sonunda ne olacaktı? Onu da bilmiyordu, düşünemiyordu. Bilinmezliğin rahatlığı benliğini sarmıştı. Sadece içinde bulunduğu “an”ı düşünüyordu. Sonrası onun için yok hükmündeydi.

Geleceğini, belki de hayatını tehlikeye atan bir yolculuğa çıkıyordu.


Yürüyerek yola çıktı. Kasabaya en yakın köylerden  A…Köyüne geldi.  O gün  köyde kaldı. Orada bulunma nedeninin;  “kaybolan koçlarını aramak”  olarak  açıkladı. Ertesi gün yolculuğuna devam etti. Güngörmez Köprüsünden geçerek, K…köyüne geldi. Doğruca Köy Odasına gitti. Onu köylüler karşıladı. İçlerinden biri sordu:


-Hoş geldin oğul, nereden gelip nereye gidersin, hayır mı şer mi?

-Hayır amca, hayır. Danamız kayboldu da onu arıyorum.

-Nerelisin?

Köyünü değil de, daha önce hiç görmediği, nerede olduğunu tam olarak bilmediği, sadece adını duyduğu bir köy ismi söyledi:

-Y…yim amca!

-Y…’den kimin oğlusun?

Yalanı hemen uydurdu: Mehmet Ağanın Ahmet’in...

-Bilemedim, Bizim Sarı Mustafa ne yapıyor?

-İyi, napsın aşağı yukarı geziniyor.

-Koyunları  var mı daha?

-Birazını  sattı ama daha var.

-Gidince selam söyle, K…den Çakıcı Hasan’ın selamı var de..

-Söylerim amca

Kendince durumu kurtarmıştı.


Benzer sahneler yaşayarak 5. Günün sonunda Çanakkale’nin Y… ilçesinin S… Köyü’ne geldi. Köy Odasına gitti Köyün İmamı ile karşılaştı. İmam ona  sorular sormaya  başladı:

-Nerelisin?

-Balya’nın Ç…köyündenim.

İmam Ç… ismini duyunca, bizimkini daha dikkatli süzmeye başladı.

-Hangi mahallesinden? (Ç… köyü, orta, yukarı ve aşağı olmak üzere üç mahalleden oluşuyordu.)

-Orta mahalleden.

İmam müstehzi bir eda ile sorularına devam etti.

"Oradan kimin oğlusun?"

Aklına Memduh Şevket Esendal’dan okuduğu bir hikayenin kahramanı geldi: Topal Durmuş...

-Topal Durmuş’un oğluyum.

-Aslanım ben orada beş yıl imamlık yaptım, herkesi tek tek tanırım, her yerini bilirim orada Topal Durmuş diye biri yok, sen de oralı değilsin.


Baltayı taşa vurmuştu. Yalan söylediğini kabul etti. İmam alıp onu köyün öğretmenine götürdü.

Bizim "kaçak" tüm olup bitenleri olanca açıklığı ile öğretmene anlattı. Köyün Öğretmeni Savaştepe İlköğretmen okulu mezunu idealist bir öğretmendi. Kaçağı karşısına aldı. Onunla konuştu:


"Bak evladım insanlar hayatları boyunca farklılıklar yaşayabilirler; üzüntülü, sıkıntılı sorunlu dönemleri olduğu gibi mutlu ferah dönemleri de olur. Hayatımız boyunca çeşitli sorunlarla karşılaşırız. Ondan kaçmak yerine mücadele etmeliyiz, gücümüz yetmiyorsa yardım istemeliyiz, yardım edecek mutlaka birileri bulunur. Anne babamız ve öğretmenlerimiz de bazen bize yanlış gelecek davranışlarda bulunabilir. Ancak unutmamalıyız ki onların ufak tefek hataları, bizim adam olmamızda sayılamayacak kadar büyük çabaları vardır. Bunu unutmamak gerekir."


Konuşmasında huzur verici, ikna edici bir tılsım vardı.


"Şimdi doğru okuluna dönüyorsun. Ben sana bir miktar harçlık veriyorum. Sonra karşılaştığımızda ödersin."


Şanslıydı.  İyi insanlarla karşılaşmış, başına bir felaket  gelmemişti. Şimdi yeni bir başlangıç için terk ettiği yere dönüyordu.


23 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

GASSAL

Comments


1/724
bottom of page