top of page
Zeki SARIHAN

KARANLIKTA, KÖPEK HAVLAMALARI ARASINDA…

Güncelleme tarihi: 13 Şub 2021



Yukarıtepe köyüne ciple ulaştığımda hava çoktan kararmıştı. Köylüler yatsı namazına durmuş olmalıydılar. Fatsa’nın 88 köyünden biri olan Yukarıtepe’ye ilk kez gidiyordum. Muhtarın daveti üzerine, yarın yapılacak açık oturuma hazırlanmak için akşamdan gitmeyi uygun görmüştüm. Yanımda yarın açacağımız kitaplığa koymak üzere bir grup kitap da vardı.

İleri Köy gazetesinin kampanyalarından biri olan “Köylere Kitaplık” kampanyasıyla bir köyü daha kitaplığa kavuşturacaktık!

İlçenin hiç bir köyünde elektrik olmadığı halde, akşamları bütün köylerimiz gibi Yukarıtepe’nin üzerine çöken bu zifiri karanlık beni ürkütmüştü. Tek tük evlerden soluk lamba ışıkları görülüyordu.

Muhtar Mahmut Ağlık’ın evini bulmam zor olmadı. O gece, konuğu oldum ve yarınki açık oturumu nasıl yapacağımızı konuştuk.

Sabahleyin, getirdiğim kitapları, bir listesini de yaparak köyün tek bakkalına teslim ettik. Kitapları bir rafa da dizdik. Köylüler, bunları okuyacak, zihinleri genişleyecekti… Bu bir başlangıçtı tabii. Nerden başlasak kârdı. Fatsa’nın köylerinden Beyceli’de ilk kez üç yıl önce 1964’te bir kitaplık açmış, önce elimizdeki kitapların tamamını buraya bağışlamış, gazetelerin okuyucu köşelerinde yayımlanan çağrımız üzerine dışarıdan da kolilerle kitap gelmiş, kitap sayısını iki bine çıkarmıştık. Köye yol olmadığından bunları eşek sırtında köye taşımıştık. Şimdi hapisten bir türlü kurtulamayan Mehmet Kavala ile aynı taşıyan köylümüz, boş duran eski bir dükkânın çatısını onararak bu işe tahsis etmiş, evlerimizden tahtalar getirerek raflar yapmıştık. Yetişkinler değilse de okul çocukları okumaya pek meraklıydılar. Kitaplığı okul müdürü Meral Sarıhan’a emanet etmiştik. Ne yazık ki birkaç yıl sonra kitapların yerinde yeller esiyordu! Alan geri getirmemiş, bunları toplamak mümkün olmamış! 1977’de Hacettepe Üniversitesi Ders Araçları Servisi Günal Sarıhan’ın girişimiyle yeni bir yapı inşa ederek buraya yeniden kitaplar toplanmış, birkaç yıl sonra içinde kitap kalmadığından tabutluk haline getirilmiştir. Köylerde açılmış kitaplıklar hazin bir hikâyedir…

Yukarıtepe Köyündeki açık oturuma dönelim: Köylüler açık oturum için okulunun bahçesinde toplandılar. Okuldan çıkardığımız sıraların çevresine sandalye ve bankları dizdik. Öğleye doğru ilçeden konuklar geldi. Kaymakam, mal müdürü, Ziraat Odası Başkanı, Jandarma komutanı ve il Daimi Encümen üyesi gibi yetkililer ciplerden indiler. Oturumu yönetmek üzere konukların orta yerine oturdum. Muhtar köyün sorunlarını anlattı. Yetkililer bu isteklere nasıl karşılık verebileceklerini, ellerindeki olanakları anlattılar. Köylülerden de söz alıp konuşanlar oldu. Gelenlere yemek çıkarıldı. Böylece birkaç köyde daha yapılmış ve yapılacak olan açık oturumlarımızdan biri daha sona erdi. İlçeden gelen konuklar da köylüler de memnundular.


“BU ÖĞRETMENİ BİZE BIRAKMAZLAR”

Ciplerle ilçeye dönerken İl Genel Meclis üyesi Hikmet Altıntaş, “Bu öğretmeni bize bırakmazlar” dedi. Benim valilik tarafından Fatsa’dan alınıp ilde daha önemli ve yetkili bir göreve atanma ihtimalinden söz ediyordu. Gerçekten de beni Fatsa’da bırakmadılar. Bakanlık Siirt’in bir köyünde öğretmenlik yapmamım daha uygun olacağını düşünmüş! Fakat bunun köylerde açık oturum yapıldığı, köylere kitaplıklar açıldığı, örnek muhtar seçimleri nedeniyle olduğunu sanmak yanıltıcı olur.

1965’ten 1967 güzüne gelinceye kadarki iki yıl içinde araya “istenmeyen” başka olaylar girdi. Fatsa köy önderleri Tefeciliğe karşı bir bildiri yayımladılar. Beyceli köylüleri yol sorununu dile getirmek için il merkezine kadar 92 kilometrelik iki gün süren bir yürüyüş yaptılar. Dahası Eylül başlarında Fatsa’da köylüler bir yoksulluk yürüyüşü de yapmasınlar mı?

İktidar, 27 Mayıs bürokrasisini de tasfiye ediyordu. İleri Köy’ün ilk sayısına bir demeç vererek köycülük çalışmalarını öven Ordu Valisi Mustafa Karaer ve bu çalışmaları desteklemiş olan Fatsa Kaymakamı Sefer Cansu başka yerlere atanmışlardı. Ordunun iktidar partisi milletvekilleri, İleri Köy’ün basılmaması için matbaalara baskı yapıyor, peşime adam takılmasını ve hareketlerim hakkında kendilerine bilgi verilmesini istiyordu. İki yürüyüşün de tertip komitesine bazı cezalar verilerek devlet bu uyanış karşısında uyumadığını kanıtlıyordu. . Yerel eşraf ve hükümet, her şeyi hoş karşılayabilir de tabandan gelen böyle bir sınıf mücadelesine asla ilgisiz kalamazdı! Öğretmene verilebilecek en kolay ceza ile onu uzak diyarlara sürerek bu yöre ile bağını koparmaktı


27 MAYIS’IN RÜZGÂRI

27 Mayıs 1960’ta gençliğin ve muhalefetin de desteğiyle iktidara el koyan genç subaylar, bir devrim dalgasına da yol açmışlardı. Bu dalga 12 Mart 1971 karşı devrimine kadar sürdü. Her düşünce ve hareket, bulunduğu dönemin damgasını taşır. Fatsa’da İleri Köy Hareketi de 27 Mayıs hareketinin bir ürünüdür. Başlangıçta köylülerin yoksulluğu ve bilgisizliğini gidermek için ona yardım yollarını arayan bir hareket, giderek köylülerin örgütlenip bizzat harekete geçmelerini öngören bir sınıf mücadelesine evrilmiştir. Bu devrimci hareket Fatsa’ya iki koldan gelmiştir. 1963 yılında üniversiteli öğrencilerin kurduğu Fatsa Fikir Kulübü ile aynı yıl Beyceli’de kurulan Beyceli Kalkındırma Derneği.

Fatsa’daki bu ilk devrimci uyanış, bazılarımız için devrimcilikte ilk staj yıllarımız oldu. Ne köy kitaplıkları, ne kurulmasına çalıştığımız Köy Kooperatifleri kaldı. Ama bu çalışmanın bize öğrettiği bir şey kalıcı oldu: Halkı harekete geçirmek için onları kendi sorunları konusunda örgütlemekten, yerel önderler yetiştirmekten başka yol yoktur. (19 Aralık 2020)

Fotoğraf: 1964’te açılan Beyceli Okuma Odası

Öteki yazılar için: zekisarihan.com

5 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


1/706
bottom of page