Karanlığın İçinden
- Fadime Y.KAROĞLU
- 1 gün önce
- 2 dakikada okunur

Fadime Y.KAROĞLU *
Gecenin en derin saatleriydi. Sessiz sokaklarda incin top oynuyordu. En küçük ses, inceden esen rüzgârın sürüklediği yaprakların hışırtısı bile ayyuka çıkıyordu.
Eski belediye binasının karanlık koridorlarında başladı, ardından pencerelerinden dışarı taşan, yankılanan bir gürültü; önce anlaşılmaz, tekin olmayan fısıltılar, mırıltılar hâlinde, giderek yükselen, yankılanan bir sese dönüştü.
Mehmet, yatakta doğrulup perdeyi hafifçe araladı. Çocukluğundan beri aynı mahallede yaşadığı kasabanın her köşesine aşinaydı. Dışarı baktığında kimsenin olmadığı sokaktan gelen bu ses, şimdiye kadar hiç duymadığı bir şey anlatır gibiydi. Gözlerini kırpıştırdı, belki de rüyadaydı. Ama hayır, mırıltı aralıksız devam ediyordu. Üstelik şimdi daha da netti. Ürperdi!..
Bir yandan da deli gibi meraklanıyordu.
Giderek artan merakı korkusuna baskın geldi. Yatmadan önce koltuğun yanina fırlattığı hırkasını omuzlarına alarak kapıyı kapatmadan dışarı çıktı. Ay ışığı solgun bir ışık serpmişti sokağa. Garip bir yalnızlık duygusuna kapıldı. Ne kadar süre bu halde yürüdüğünü kestiremiyordu. Alelacele çorapsız geçirdigi ayakkabısının, ayağını vurmasından belli ki bir hayli yürümüştü. Yavaşladı... Sesin geldiği yer, eski, ancak tarihi değer taşıdığından bir türlü restore için uğraşılmayan belediye binası... Çekingen
adımlarla sesin geldiği binaya yaklaştı. Kapının önünde durup içeri kulak kabarttı. Şimdi mırıltılar, sanki boğuk iniltilere dönüşmüştü. Mehmet’in içini bir korku kapladı.
Geri dönmek için bir adım attı, ama tam o anda kapının ardında yankılanan bir çığlık duyuldu. Mehmet’in kalbi deli gibi çarpmaya başladı. Çığlık, keder doluydu ama içinde bir öfke de barındırıyordu. Sanki unutulmuş bir hikâyenin yankısı, susturulmuş bir halkın sesi gibiydi. O an, çığlık ona bildik geldi; yıllardır fısıltılarla konuşulan, ama yüksek sesle dile getirilemeyen bir geçmişin, unutturulmaya çalışılan bir hakikatin sesi.
Sonra, birdenbire, ses kesildi. Ölüm sessizliği her yanı sardı. Mehmet birkaç adım geri çekildi. Tam dönecekti ki, kapı gıcırdayarak aralandı. İçerideki karanlıktan bir nefes duyuldu. Derin, hırıltılı bir nefes... Ama bu sefer, nefesin içinde sadece korku değil, bir direnişin ilk kıvılcımı da vardı. Mehmet, kalbinin hızlandığını hissetti. Bu sadece bir hayaletin değil, bastırılmış bir çığlığın yankısıydı.
Tam geri çekilecekken, konağın pencerelerinden yükselen gölgeler hareket etti. Mehmet fark etti ki yalnız değildi. Gecenin içinde, sokakların sessizliğinde, başkaları da bu sesi duymuştu. Onlar da durmuş, kulak kabartmıştı. Karanlığın içinden fısıltılar birbirine karışıyordu. Mehmet, anladı ki bu sadece geçmişin yankısı değildi. Yeni bir sesin doğuşuydu. Korku, yerini bir heyecana bırakıyordu. Bir şeyler değişiyordu. Karanlıkta büyüyen bu ses artık susturulamazdı.
O gece Mehmet kaçmadı. Orada, diğerleriyle sese eşlik ederek aralarına katıldı.
İlk kez, o sesi yalnızca duyan değil, sese katılan biri oldu.
Comments