Tuzaklar örüldü aydınlığın yollarına
eşitsiz savaşı gördü denizde martılar
kanat çırpmasınlar diye kovuldular
vuruldular belki uykularında arkadan
deniz durmadı, görünce eşkâli bilinenleri
devleşti yerinde duramaz kıpkızıl bir at gibi
vurdu duvarlarına dizgini koparan hınçla
derin uykularında esir kent ve köylerin
Tepeden tırnağa kuşanmışlardı umut ile
yaratanlar adına ne varsa hürriyetten yana
Düşmanı uzakta sandılar, silahları yoktu
hiçe saydılar yaralı bedenlerini ve ölümü
çömlekçi limanında en önde Mustafa Suphi
on beş yoldaş, on beş binlik koro oldu birden
haykırdılar iki mavilik arasında en gür sesle
ölümüne yola çıktıkları şanlı sınıfın marşını
Boğuldu, hançerlendi Suphi ve on dört yoldaşı
hançerledi düşman kurtuluşun kalbini orta yerde
kanadı Anadolu Karadeniz'den dört bir yana
sönse de çoban ateşleri karanlık pusuyla bir vakit
kıvılcımı sarmıştır harman yerlerinden fabrikalara
gördü tarihi yazan, tanıklık ettiği büyük isyana
-on beşler döğüştü ölümüne, yendi düşmanı-
-O yıllarda Trabzon Çömlekçi-
hürriyet için dövüşülecek tüm yerleri vatan bildin
saçlarında kızıl güllerle, mitralyöz yüreğinle geldin
bitsin istedin ayaklar altındaki hayatı, nerede olursa
dağladılar yaralarını sabahın sesinden korkanlar
haykırdın, çığlık attın Odessa’da duyulsun istedin
teslim olamayan direncin sesini. Duymadılar!
Duymadık! Kalbimiz kurudu kanadıkça yaraların
kalbindeki on beş hançer, saplı kaldı sırtında sınıfın!
Emri alanlar kana boyadı seher vaktini
emri verenler canını aldı görev alanların
arkalarında saklandıkları cellatlarının
bilinmez, bulunmaz sandıkları saraylarında
Buğday sarısı yazların nasırlı elleri
kar tanesi sabahların yorulmayan yüzleri
bilimi kuşanan kızlarımız, oğullarımız
ve kadınlar, yeni dünyanın barikatları
unutmaz asla kan revan içindeki Karadeniz’i
eşitsiz savaşı daha nice sürecek olan
halaylara duran sevdanın günlerini
uzun, zahmetli ve vazgeçilmez günleri
Comments