top of page

KALIT ÜZERİNE

Güncelleme tarihi: 11 Oca 2022

maviADA 2013 – DENEME İkincisi


“ Yüreğin öyle nedenleri vardır ki us onları anlamakta yetersiz kalır” Blaise Pascal.


“Bir kuşağın kendinden sonra gelen kuşağa ya da kuşaklara bıraktığı değerli şey” olarak tanımlıyor sözlükler kalıt sözcüğünü. İnsan adını alan şu umarsız canlı, genler aracılığıyla devşirilmiş biyolojik, dünyaya gözlerini açtığı ortamla sosyal ve üzerinde yaşadığı toprakların binlerce yıllık ekinsel kalıtı yanında daha kuşatıcı olmak üzere yasal bir kalıtla sarmalanmıştır hiç kuşkusuz.


Bunların arasından hukuksal kalıt ve onu hak ediş biçemi üzerinedir tartışmak istediğim konu… Yaşamla ilgili tanıklıklarım giderek artan bir merakla şu soruyu yine, yine sormamı gerektiriyor. Hukuksal kalıt, onu yasal anlamda hak edenin mi olmalıdır yoksa emek vererek onu hak edenin mi olmalıdır?


Oturduğum yörede yaşlı bir eğitimci ana tanımıştım yıllar önce. Sınırlı öğretmen maaşının koşullarıyla onca özveriye katlanarak yabancı dil okulunda okutmuştu parlak zekâlı oğlunu. Babaları ameliyat geçirip de hastanede yattığında, bir yandan çalışarak yaşlılarla uğraşmak zorunda kalan kız kardeş, geçici bir süre için annesini yanına almasını istemişti ağabeyinden, uzun yıllar yurtdışında önemli görevlerde bulunan oğul, özel koşulların öne sürerek almamıştı yanına annesini… Yaşamını çocuklarına ve öğrencilerine esirgemeksizin adayan bu yaşlı eğitimci kısa bir süre sonra acılar içinde göçüp gitti yaşamdan. Ardından gelen kalıt paylaşımı, kalıtçıların telaşı... Tanıklık ettiğim bu olay, acıyla duraksamamı, yeniden düşünmemi sağlamıştı bu olgu üzerinde… Emek vermeksizin salt yasadan doğan hakla bir kişinin, emek veren, çaba gösteren kişiyle aynı oranda yasadan yararlanması hangi adalet duygusuyla bağdaşabilirdi? Bir elinde terazisi, adaletin simgesi kadın yontunun gözleri bu nedenle mi kapalıydı?


Özdeksel olabildiği gibi tinsel nitelikte de olabilir edinilen kalıt. Bir yazarın geride bıraktığı yapıtları özen gösterilmesi gereken, yazarının yaşamasını sağlayan tinsel nitelikteki kalıtlardır örnekse. Yaşamının son yıllarında( ve ölümünden sonra) kalıtçıları tarafından yalnızlığa bırakılan bir yazarın kalıtçıları, ölümünden sonra falancanın yakını olarak adıyla övündükleri halde kitaplarını yayımlamayarak gerçek ölümüne katkıda bulunuyorlarsa, zira bir yazar için gerçek ölüm unutturulmaktır ) kalıtı hak etmedikleri söylenebilinir hiç kuşkusuz…


Brecht, Kafkas Tebeşir Dairesi adlı oyununda, iyelik- emek ilişkisini sorgulayarak emeği belirleyici öğe olarak vurgular. Çocuk, onu doğurarak bırakıp giden anaya değil de, bularak yetiştiren kadına verilir oyunun sonunda… En doğal gibi görünen analığın iyelik hakkı söz konusu olduğunda bile emeğin yüceliği kutsanır böylece…”İnsan onuru” gibi “emek” de yüksek etik değerlerdendir ve emeğin kutsandığı bir adalet anlayışındaki yetkinlik onun aynı zamanda vicdanın sesine de yer vermesindendir.


Emekle sevgi arasındaki derin bağı görmezden gelebilir miyiz? Ancak sevgiyle yöneldiğimiz kişi ve uğraşı alanlarına emek vermez miyiz? Yaşamın tüm tatlarını bir yana bırakıp bir odaya kapanarak saatlerce keman çalan bir viyolonisti düşünün, yaşamını esirgemeksizin özveriyle çocuklarına adayan bir anayı düşünün. Ne büyük bir sevgiyle emek vererek adarlar kendilerini… O halde yüreğin yasalarına göre yeniden düzenlenecek kalıt hukukunun bir ayağını emek oluşturuyorsa diğer ayağını da sevgi oluşturmalıdır hiç kuşkusuz. Yasaların katı kuralcılığı, yerini yüreğin ve vicdanın içtenlikli sesine bırakacaktır böylece…


Tinsel ya da özdeksel kalıtınızı yasal olduğu halde hak etmeyen bir kalıtçı yerine yaşamınız süresince koruyuculuğunu duyumsadığınız, size sevgiyle emek veren bir yakınınıza, bir dostunuza bırakmayı düşünmez miydiniz?



Etiketler:

20 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/683
bottom of page