top of page
Yazarın fotoğrafıJean Paul Sartre

Jean Paul Sartre Felsefesi III

Güncelleme tarihi: 4 Ara 2021

Varlığın diyalektik görünümleri: Kendinde varlık-Kendi için varlık




1943 yılında önemli felsefi düşüncelerini barındıran “varlık ve hiçlik” kitabı yayınlanır. Sartre açıktır ki, Heidegger gibi “varlığın ne’liği ile ilgili” değildir. O, varlığın görünen biçimleriyle ilgilidir daha çok. Kitabında bu görüşü yavaş yavaş açımlayan ünlü formülünü ortaya koyar: “Varoluş özden önce gelir.” Sartre, dinsel dogmadan kaynaklanan bir yanılgıya işaret etmektedir önce. Tüm on yedi ve on sekizinci yüzyıl boyunca insanın doğasının önceden belirlenebilirliği üzerinde durulmuştu. Böylece “öz”, yani “insanın değişmeyen özellikleri toplamı” insan daha varolmadan önce onu belirliyordu. Oysa Sartre, özcü yaklaşımın yanlışlığını , önceden belirlenmiş insan doğası diye bir şey olmadığını, insani özün varoluşun başlangıcından itibaren bulunmadığını ileri sürdü.


Ona göre ne tanrı vardı ne de tanrının insanı yaratış planı. Özü olmayan insanın doğumu ile tıpkı diğer canlılarda olduğu gibi bir “kendinde varlık” (l’en-soi) doğuyordu. “Kendinde varlık” canlının yalnızca türüne özgü niteliklerden ibaretti. O, varlığın doluluğunun bir yansımasıydı. İçinde bu doluluğun önüne çıkan özelleşmiş bir şey barındırmıyordu.


Ama (sadece) insan varoluşu gerçekleştikten sonra kendi özünü yaratabiliyordu. Kendi özelliklerini “özgür seçimi” ile belirliyordu.Oluşan bu varlık “kendinde varlık” denilen varlıktan farklı “kendi için varlık” (le pour –soi ) idi.


Sartre’nin bu yaklaşımı Hegel’in varlık yaklaşımına benzemektedir. Hegel de kendi varlık felsefesinde Sartre’nin kullandığı terimleri kullanmıştır. Hegel için de varlık, “kendinde-olan” (“l’en-soi”), “kendi-olan” (“de soi”) ve “kendi-için olan” (“le pour –soi”) durumların, sürekli devinim içinde birbirlerine geçişleri, dönüşümleri, bütünleşmeleri ve sonuçta birbirlerinin içinde erimeleridir. Bu varlığın tarihini oluşturur, tarih ise varlığın yapısıyla birlikte değişimin nesnelliğini hazırlar.Bu yaklaşımlardaki ortak nokta “bilincin” yalnızca deneyimler (deneyimin nesnesinin ise bizzat tinin özü olduğu Hegel’ce bildirilmiştir) yoluyla bilebildiği ve kendini oluşturan özellikleri bu deneyimler yoluyla kazandığıdır. Varlığın diyalektiği , Hegel felsefesinde olduğu gibi Sartre için de “kendinde varlık” ile bir proje halinde olan “kendi için varlık” arasında süre giden diyalektik süreçtir.


“Kendisinde varlık olarak dünya’, dünyanın herhangi bir etkileşime kapalı yapısını gösterir. Dünyanın Kendisinde Varlık olması demek onun “özdeşIik” prensibine uygun bir yapıya sahip olup, kendi kendisine özdeş olması demektir. Kendisinde Varlığın bu hususiyeti “Varlık ne ise o’dur”l şeklinde formül edilir. “Kendisinde Varlık kendisine göre (tam bir) kesafet gösterir Kendisinde Varlık’ın kesafeti, onun tam manasıyla kendi olduğu (som=massif) “anlamına gelir. O kendisiyle dopdolu olup, bilinçten yoksundur. Kendi kendisinde olup başka hiçbir varlıkla bağlantısı olmayan Kendisinde Varlık olumsal (contingent) bir varlıktır. Olumsallığı “mutlaklık” olarak karşımıza çıkan bir varlıktır. Başka bir deyişle, varoluşu itibariyle sebepsiz, izahsız, “fazladan” bir varlıktır. Varlık nedeni olmayan ve her türlü zorunluluktan uzak olan bu varlık kendisine bir bilinç yönelmeden önce varoluşu itibariyle lüzumsuz, sebepsiz, mutlak saçmalık olan bir varlıktır.



Derleyen : Zeliha AYDOĞMUŞ


Kaynaklar:


Britannica ansiklopedisi,Sartre maddesi ,90 dakikada Sartre:Paul Strathern Gendaş yayınları,; Felsefe sözlüğü abdülbaki güçlü-erkan uzun Bilim ve sanat yayınları 2002 , Düşünce tarihi Orhan Hançerlioğlu ,Yüz soruda felsefe tarihi Selahattin Hilav,Jean Paul Sartre ve Fransız Varoluşçuluğu- David West,J.P. Sartre felsefesinde ben-başkası problemi-Yrd DoçDr. Emel KOÇ

58 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page