top of page
Yazarın fotoğrafıYusuf AKSOY

HAZİRAN DEYİNCE

Güncelleme tarihi: 2 Haz


İlkbaharda dirilen tüm canlı çeşitliliği sarı sıcaklarla kucaklaşmak için adeta koşarak Haziran’la buluşur. Yemişler veren onlarca yaz bitkisi bu zamanda meyveler sunuyor. Çiçekle, yeşiliyle doğada yerinden memnun olanlar ise başköşe misafirimiz oluyor. Bostanlar, ekin tarlaları yavaş yavaş beklenen renklerini almaya başlıyor kendini taşıran Haziranlarda. Diğerlerinde olduğu gibi bu ay içinde de yitirdiğimiz bir sürü canı anımsıyoruz. Kimileri yaşamın yorgunluğunda süresini doldurmuşluktan, insana ve sevgiye muhtaçlıktan kimileri hastalıktan, çaresizlikten kimileri savaş ve çatışmalarda kimileri ise sevdadan inadına kalmak isterken çekip gitmişlerdir elveda demeden. Her şey insan onuruna yakışır biçimde doğa ve tüm içerdikleriyle el ele yaşansın diye çekip ya da düşüp gitmişlerdir durmadan anılarını anlatacaklarımız ve onlara benzeyeceklerimiz. Ozanın bir çırpıda tüm yaşamı betimlediği şu dizlerdeki sesleniş gibi: “Bu ne çıldırtan denge/ Yaprak döker bir yanımız/ Bir yanımız bahar bahçe.” Sevdaların da politik olduğu ve örgütlenebildiği oranda hayatın döngüsünden koparılamayacağı gerçeğinden uzaklaşmayacağız. Örgütlenmiş hayatın izinden gidebildiğimiz ölçüde hüzünden bağımsız ya da derinlere gizlenmiş hüzünlerle sahici yol alabileceğiz ancak. Elbette ki, tek başına çıkılmıyor çıkılması gereken yollara ve gidilmesi gereken yerlere. Muhtaçlığı ortadan kaldırmadan yolların hiçte kolay aşınmayacağını biliyoruz. İki gözle de olsak dört bir yana bakıyoruz, dört bir yanı sarmalıyoruz iki elle de olsak. “Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim.” diyen ozanla aynı kalbi taşıyor ve aynı dili konuşuyoruz. Haziran, onlarca dilde ezbere okunan yüzlerce şiir, onlarca romanla özgür, eşit bir dünyanın mümkünlüğü için sevdalanmış ve bu sevdalar için hep uyanık kalmış Ahmet Arif’i, Orhan Kemal’i, Nazım Hikmet’i sonsuz yeryüzüne uğurlamıştır. Ve onlar bize, ağaçlara, kuşlara, ırmaklara, çocuklara, ihtiyarlara hoşçakal demediler. Çünkü bedenlerinden çok daha ağır değerler bıraktılar biz geride kalanlara. Şiirleri direncimiz, romanları hayatımızın mevzilerileri oldu. Her yorulduğumuzda bizi hep uyaracaklar ve önden koşacaklar. Selam olsun düne, bugüne ve yarına umut eken sevda işçilerine… Düştü sanılırken ‘Onur’, mayısın sonu hazirana destan oldu. Yine ozanın sesi halkın sesi oldu ve ayağa kalktı halk: “Öyle yıkma kendini/Öyle mahzun, öyle garip/Nerede olursan ol/İçerde, dışarda, derste, sırada/Yürü üstüne üstüne/Tükür yüzüne celladın/Fırsatçının, fesatçının, hayının/Dayan kitap ile/Dayan iş ile/Tırnak ile, diş ile/Umut ile, sevda ile, düş ile/Dayan rüsva etme beni.” Ozanın çağrısına milyonlar karşılık verdi. Gezi oldu Haziran’nın diğer adı. Ağaçlar kuşatılınca ırmaklar gibi oldu ahali denizleri taşıran. Yaralandı anneler kalbinin orta yerinden kuşlar kanatlarından vurulunca. Tuz bastık yaralarımıza onur lekelenmesin diye. Karanlığa karşı durarak düşenler şimdi meşalesi oldu yarınlarda türküler söyleyecek olanların. Haziran yine tarih oldu 15-16 Haziran’da ışığında yeniden kurulacak bir hayat için. Yeni bir hayat Haziranlarda ödenen bedellerle, emekle, aşkla, düşe kalka, ırmakları taşırarak denize ulaşacak hayatın müjdesini yeniden verdi. Nazım ustanın işaret ettiği hayat her düşüş anında yeniden dirilişi anlatır ve anlatacak: ” Ve elbette ki, sevgilim, elbet, dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya, dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle: işçi tulumuyla bu güzelim memlekette hürriyet…” Haziran, sadece bir mevsim adı olmaktan çıktı. " Yaşamak bir ağaç gibi tek hür/ve bir orman gibi kardeşçesine/ bu hasret bizim...” diye haykırdığımız hayatın ışığı oldu. Bu yolda mahcup olmayalım. Çocukların kanadı kırık kalmasın …


102 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page