top of page
Yazarın fotoğrafıSâlah BİRSEL

Gözlemciliğin İlkeleri



Dünyanın en akıllı, en iyi, en usta gözlemcisi cırcırböceğidir.


Çokları bunu bilmez.

Bilmedikleri için de cırcırböceğine delişmen, uçarı, eğlence düşkünü, bir sözü bir sözünü tutmaz yaratık gözüyle bakarlar.


Bu, onun gözlem yaparken, gözlemlerinin arasına bir sürü şarkı sıkıştırıvermesinden, yani gözlemcilik göreviyle eğlenceyi birbirinden ayırmamasından ileri gelir.


Bana sorarsanız, asıl gözlemcilik budur.

Gözlemciliği tek başına yürütmek!

Bunu herkes yapabilir.

Sadece eğlenmeyi de öyle.


Bunların ikisini tam bir denge içinde tutmak, bunları bağdaştırabilmek, bunlrdan herhangi birine fazlaca kaymamak ise her babayiğidin harcı değildir.


Zaten kendini sırf eğlenceye kapıp koyuvermenin de hiçbir alımlılığı yoktur. Gözü eğlenceden başka bir şey görmeyen kişi cüceliğin, yavanlığın, sümsüklüğün duvarlarına tırmanmayı önceden seçmiş demektir.


Oysa ötekiler, o eğlenceyle görevi birbiriyle bğdaştıranlar hem eğlenir, hem de eğlence üzerinde düşünceye varmak, eğlence felsefesi yapmak mutluluğuna ererler.


Cırcırböceği hiçbir yere bağlanmayan ve gözlem için gözlem yapan, dünyanın o az sayıdaki ayakları kösteksiz insanlarına örnektir.


Hoş, insanların çoğu bu gibileri suçlamak, kendi aralarından atmak için her türlü kötülüğe başvururlar, işin tuhafı şairler bile cırcırböceklerini yığınların gözünden düşürmeye büyük önem verirler. Ama kimileri de bunun tam tersini yapar.


Cırcırböceklerini temize çıkarmaya, suçsuzluklarını kalabalıklara duyurmaya çalışırlar. Gel etme karınca kardeş derler, cırcırböceğine acı.


Gelgelelim ki gelgelelim, cırcırböceğine kimseler acımaz.


Onu savunan bir iki boynu bükük ozan bile kendi seslerini işittiremeden göçüp giderler.


Cırcırböceğinin bir özelliği de ağırbaşlılığı hiç elden bırakmamasıdır. Söylediği şarkıların onu yılışıklığa götürebileceği düşünülebilirse de, tersine, o şarkı söyledikçe durulur, şarkı söyledikçe bir inceleyicinin ağırbaşlılığına bürünür.


Kimi zaman, cırcırböceğinde bu ağırbaşlılığın vurdumduymazlığa kadar uzandığı da olur. Bu, artık yaz aylarının en sıcak, en şiirli günleridir. Cırcırböceği bu günlerde sesini bütün bütüne yükseltir, şarkılarına hiç ara vermemeğe bakar, gözlemlerini de eşine az rastlanır bir tezlikle sürdürmeğe çalışır.


Bir yandan da kulağını her türlü gürültüye kapar, kendisine hiçbir şey söylenmemiş, kendisini hiçbir şeyden haberi yokmuş gibi davranır. Doğrusunu ararsanız, bu kendisine hiçbir söylenmemiş gibi davranmak eğilimi, cırcırböceğine insandan geçmiştir.


İnsanlar bol kaşar peynirli fırın makarnası yerken olsun, büyük büyük masaların arkasında toplumu yönetirken olsun, yanlarına sokulan kişiyi tanımamayı, onların karşısında kendilerine hiçbir şey söylenmemiş gibi davranmayı çok severler.


Gerçi bu denli insanlar arasında, zaman zaman yanlarına sokulan kişi üzerine kendilerine bir şey söylendiğini açığa vuranlar da vardır. Ne ki bunlar, azlıktır. Üstelik bunların o kişiye yararlı olabilecek hiçbir durumları yoktur.


Bütün bu olaylar, bu pavkırmalar, cırcırböceğini tetikte yaşamağa da iteler...


Bir yerde işler çatallaştı, sorunlar içinden çıkılmaz bir durum aldı mı, artık cırcırböceğini göremezsiniz. O, Hemen selam vermeğe teşne bir insan gibi gezdirik kenarlı şapkasını başına geçirir ve dağ taş demez günlerce yol alır.


Aslında cırcırböceği selam vermeye teşnedir de...Başında ışkırlağı olmadığı vakit, uzaktan kendine doğru birinin yaklaştığını görse, hemen onu başına geçirir selamını verir, sonra yeniden şapkayı yanındaki ağaç dalına bırakır.


Cırcırböceğinin bir iyi yanı da gözlemleri nerede kesmek gerekeceğinde hiç yanılmamasıdır. Yaz ayları etrafı iyice kolaçan eden, gözlemlenmemiş tek nesne, tek karış toprak bırakmayan cırcırböceği eylül geldi mi tasını tarağını toplar gider.


Kimi zaman eylül ya da ekim aylarında da artık kimsesiz kalmağa yüz tutmuş bahçelerde bir iki cırcırböceğine rastlanabilir. Bunlar yolunu şaşırmış, sürüden ayrılmış, hadi söylemekten çekinmeyelim, gönlüne aşk sıtması girmiş cırcırböcekleridir.


Bunlara gerçek gözlemci gözüyle bakmamak da gerekir.


Ama ötekiler, o bilginler, o filozoflar, o kendilerine hiçbir şey söylenmemiş gibi davrananlar böyle değildir. Onlar, gözlemleri nerede kesmek gerektiğini çok iyi bilirler. Gerçi bu eğlencenin nerede kesileceğini bilmekle de yakından ilgilidir.


Bu bakımdan cırcırböcekleri birçok insandan yeğ tutulmalıdır. İnsanların çoğu, ne zaman sıkılmağa, ne zaman enfiye kutusunu itmeye, ne zaman düşünmemeğe, ne zaman sevmemeğe başlamaları gerektiğini kestiremeden yaşarlar.


Oysa yapılan bir işin neresinde durulacağını bilmek, atılan adımın nereden geri çekileceğini kestirmek dünyanın en büyük, en önemli, en mis kokulu davranışlarından biridir. Buna isterseniz hangi insana, hangi zaman, hangi sözün söyleneceğini bilmeği de katabilirsiniz.


Doğrusu katmak da gerekir. Çünkü bununla bir kadının sizi ağzı açık ayran delisi gibi dinlerken, birdenbire fitili almasının, üstünüze üstünüze gelen bir kuduz itin birden bütün güler yüzlülüğünü, şirinliğini takınıvermesinin nedenlerini de bulabilirsiniz.


Bir de iyi bir gözlemci olmanın kilitbaşlarını ele geçirebilirsiniz ama benim gibi bu işi eline yüzüne bulaştırmış, kendi gözlemlerinin çukuruna kendi batmış birinin bundan laf açması doğru olmasa gerek.



Kitap adı : Dört Köşeli Üçgen

Yazar : Sâlah BİRSEL

Sf. : 93-96






30 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page