top of page

Gökyüzü, Yıldızlar ve Çamur

Güncelleme tarihi: 11 Oca 2022

maviADA - 2013 ÖYKÜ Üçüncüsü

Nerden geldiğini bilmezdim,

Kimsesizdi, belki kimliksizdi.

Onun macerası onu ilgilendirirdi

Kimseye ilişmezdi


Yusuf Hayaloğlu


Yaşamakta olduğum hayatı, içinde bulunduğum durumu ve korkularımı seviyorum. Ve sevdiğim bu hayatı yaşamakla mutluyum. Sevgilerimi, sevgililerimi ve düzenli hayatımı özlemediğim gibi kısır bir döngü içerisinde geçmekte olan ve hep bir şeyler olacağım diye uğraşmakta olduğum yaşantımı ise hiç ama hiç aramıyorum.


Ne olacağını, nasıl olacağını ve ne zaman olacağını bilmediğim gibi; nerede ve ne zaman kiminle yeni bir güne merhaba diyeceğimi bilmeden yaşamayı da seviyorum. Sabah işe gitmek uğruna yatmak zorunda olmamayı; para için birilerine ve bir şeylerine hizmet etmeden yaşamayı; doymak, uyumak ve giyinmek uğruna çalışmak zorunda olmayışımı ise daha çok seviyorum.


Her yeni birliktelikle başlayacağını çok iyi bildiğim yeni bir hayattan ve hiç tanımadığım herhangi biriyle taze, taptaze bir güne merhaba diyebilecek olduğumu bilmeyi de çok seviyorum. Yeni bir günde yaşayabilecek olacaklarımdan dolayı mutlu olabileceğimi bildiğim için kendimi daha bir seviyorum.


Oldum olası asla bana göre olmayan ‘düzen içerisinde yaşamayı’ hiç sevmedim. Sevmediğim o düzenli hayatın bana sunmuş olduklarını yaşamayı ise hiçbir zaman istemedim. Bugün suçlanmış, dövmüş, dövülmüş, kavga etmiş ve çöpten yarı aç yarı tok doyurmuş olduğum bedenimle sokaklarda var olmayı seviyorum. Bu halimi gören insanların yol değiştirme gayretlerini, tiksinerek bakmalarını ve aşağılayıcı sözler söylemelerini, kendimi ve yaşantımı çok seviyorum.


Ve bu halimle beni tanımayı başaramayan eski yaşantıma ait olan o insanları da seviyorum. Beni aldatan erkeğimi işte onu da ayrı seviyorum. Eski kocamı, eski kocamı mutlu eden hiç tanımadığım o kadını da seviyorum. Çok fazla hak etmeseler bile yıllarca mutlu ettiğimi sandığım erkeklerimi de hep sevdim ve sevmeye de devam edeceğim…


Artık iyice sertleşerek çatlayan ve siyahî bir renk alan derimi, mısır püskülü gibi süklüm püklüm kir sarkan saçlarımı, elime sert sert gelmeye başlayan dudağımın üzerindeki kıllarımı, her gün biraz daha kalınlaşmakta olan kaşlarımı ve bu kadar uzamayı başardığı için oramı bile bana göstermeyen kıllarımı da seviyorum.


Bir kaldırım kıyısında, bir bankta, bir mağaza kapısında, bir ağaç altında aç susuz it gibi titreyerek donmaktan korkmadan bir karton parçası üzerinde uyumaya çalışan beni de seviyorum. Bir şarabı kadehten değil, çöpe atılmış yarım bir şişeden içerken yanında balık yerine kurumuş bir ekmek parçası kemirmeye ise bayılıyorum.


Acıktığım zaman lokanta vitrinlerine yutkunarak bakınmaya çalışan beni de seviyorum. Beni görmemek için yemeğine daha bir gömülerek yemeye çalışmalarına rağmen, akıllarının bir köşesinde her zaman ve hep ben olarak bulunmaktan ise gayet memnunum.


Memnun olmamın ‘eğer tanrı beni onlara bu halimle göstermeseydi’ onlar da şükürsüz yaşayıp, mutsuz olacaklardı gibi bir nedeni ise hep var ve var olmaya da devam edecek.


Kötü şeyler için suçlanmam kabul edilebilir değil ama hep yaşanmakta ve yaşanacak! Yaşayanını yıpratarak yaşanmaya devam edecek. Bunu ben biliyorum ama onlar hiçbir şey gibi bilmedikleri gibi bunu da bilmiyorlar, bilemiyorlar! Suçlamak kolay. Çok kolay ve zahmetsiz! Uğraşılmaya gerek duymayan ve kapatılmak üzere bekleyen suç dosyaları için bulunmuş mükemmel bir çözüm; al içeri, hırpala ve imzalat bir ifade! Sonrası ne onu, ne seni, ne sokakta ki insanı ne de asıl suçluyu ilgilendirsin.


Ve onlar için, toplum için konu kapansın ve gerisi, yani ben (!) ne olursam olayım…


Onlar da çok iyi biliyorlar böyle bir şey yapmayacağımı. İstesem de yapamayacağımı. Yapacak olsaydım, yapabilecek olsaydım o düzenli hayatı bırakır mıydım hiç? Asla! Beni bu para, güven, huzur, düzenli gelir, ev, araba, mücevher, bakımlı vücut, makyaj, çocuk, o, bu, şu ilgilendirmediği gibi; beni kimin neden suçladığı ve sürüklemek istediği o yerde beni zerre kadar ilgilendirmiyor...


Ama yıldızları olmayan bir yere beni koymaya kalktıkları her seferinde şimdi yaptığımı hiç düşünmeden gene yaparım bir daha ve bir daha yaparım. Suçlasınlar ve dosyalarını kapatsınlar! Suçluyu, asıl suçluyu aramaktan da vazgeçsinler.


Ama beni asla gökyüzümden yoksun bırakmaya ve böyle yaşama mahkûm etmeye kalkışmasınlar. Bir zamanlar bunu yapmaya kalkışanlara yaptığımı hiç düşünmeden gene yaparım. Hep yaparım.


Beni taciz edenleri, birkaç saat kullanıp sokağa atanları, zorla sahip olacağım derken hırpalayıp dövenleri, pisliğimden iğrenip yüzüme tükürenleri, ayıplayanları, yolunu değiştirenleri, şehir dışına götürüp işini gördükten sonra bir it gibi terk edenleri… tek giysimi ve yarım şişe şarabımla kuru ekmeğimi çalanları asla hor görüp kızmadığım gibi hiçbir zaman da onlara direnmedim. Bana yapılanları olması gereken sıradan şeyler olarak görürken her şeyi hep sessiz sakin kabullendim.


Ama gökyüzümün olmadığı bir yerde bir ben oluşturmaya çalışan insanları hiçbir zaman affetmediğim gibi asla da onlara teslim olmadım. Ve teslim olmadığım bu insanlara karşı elimden geleni fazlasıyla yaptım, yaparım, yapmaya da devam edeceğim. Bu dün böyleydi bugün böyle ve yarında böyle olacak.


Kim ne derse desin! Yıldızları, ayı, güneşi, sıcağı, soğuğu, yağmuru, karı, çamuru yani beni ben yapan özgürlüğümü benden almaya kalkışmayacaklar. Asla kalkışmayacaklar gökyüzümü ve yıldızlarımı benden almaya!


Benim kim olduğumu bulmaya ve bir yere ait yapmaya ise hiç uğraşmayacaklar. Beni kimsesiz, kimliksiz ve hep böyle var olmuş kabul edecekler.


Açlığım, sefaletim, yalnızlığım, gökyüzü ve ben ve bendeki düşünceler. Asıl sefaleti yaşayanın kendilerinin olduğunu bilmiyorlar ki. Bir dilim ekmek, bir çorba, temiz bir yatak ve sıcak bir duş için neleri feda ettiklerini bir bilebilseler…


İşte o zaman her şey o kadar basitleşecek ve yaşadıklarımı yaşayabilmek ve nasıl yaşadığımı öğrenebilmek ve neleri başardığımı bilebilmek için peşime düşecekler ama yağma yok! Ne yaşadıklarımı ne de geçmişte onlardan daha başarılı daha iyi bir durumda iken bugünü bu mutluluğu yaşayabilmek için terk ettiklerimi onlara öğreteceğim.


Ben iyiyi ve kötüyü; dostluğu ve ikiyüzlülüğü; çıkarsız birliktelikleri ve paylaşmayı hep gökyüzünün altında öğrendim. Ve tüm bunları benden öğrenebilecek insanlar ise yaşamaları gereken hayatın, yaşadıkları hayat olmadığını öğrenmeleri…


03 Ekim 2011


*


31 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/683
bottom of page