top of page
1/2

Genco Erkal’ın Ölümü Vesilesiyle









SOSYALİZMİN KOYUSU

*

Zeki SARIHAN

 

Geçen hafta oyuncu Genco Erkal’ın aramızdan ayrıldı! Onun gibiler için “öldü” demek doğru değil. Çünkü insanlığa hizmet etmiş, “Büyük insanlığın” kurtuluşu için çalışmış olanların bedenleri toprağa karışsa da yapıtlarıyla çok uzun yıllar yaşayacak.

Genco Erkal, yalnız tiyatro yeteneği ile anılamaz. Çünkü bu yeteneği taşıyan çok oyuncu vardır. Erkal bu yeteneğini acı çeken, baskı altında olan, adalet mücadelesi veren insanların kurtuluşu için kullandı.


Eczacı bir arkadaşım geçen yıl “Hangi sınıfa girdiğimi merak ediyorum” diyerek benden bir yorum sormuştu. Ona okuyup diploma sahibi bir aydın olduğunu, aydınların malları ve mülkleri ne olursa olsun hizmet ettikleri sınıftan sayılacağını söyledim. Burjuvazinin, feodallerin olduğu gibi emekçilerin de aydınları vardı. Artık sınıfını belirlemek onun kararına bağlıydı.


Türkiye çok sosyalist aydın yetiştirdi. Modern çağda Batı’da gelişen işçi sınıfı hareketleri Marks-Engels gibi aydınları, Komünist Enternasyolalleri doğurdu. Bu akım Türkiye’deki aydınları da etkiledi. Özellikle 1917 Bolşevik devrimi, dünyanın düzeni gibi zihinleri de sarstı. Anadolu’da 1920 solculuğunu besledi.



Aydınlar, aynı zamanda zoru gördükleri zaman saf değiştirip burjuvazinin tarafına geçmeleriyle de tanınırlar. Türkiye’deki solcu aydınlar da kısa sürede sistemin bir parçası haline geldiler. Ama vazgeçmeyenler de vardı. Nazım Hikmeti herkes duymuştur da Tokat Mebusu Nazım Bey’i duyanlar azdır. Sabahattin Ali, Rıfat Ilgaz gibi direnen birçok şairimiz, yazarımız var. Ceyhun Atuf Kansu, Cahit Külebi de açıkça Marksist olduklarını, hatta Külebi tersini söylese de onların da sosyalist bir ruh taşıdıkları şiirlerinin temasından ve söyleyişlerinden anlaşılır.


2004’te 90 yaşına girmesi nedeniyle Fazıl Hüsnü Dağlarca için toplantılar yapıldı. Ulusal Eğitim Derneği olarak onun için Ankara’da kendisinin gelemediği bir Onur günü düzenledik. Sonra dört arkadaş İstanbul’da evine giderek onur plaketini kendisine sunduk ve Öğretmen Dünyası’nda yayımlanmak üzere bir mülakat yaptık. 24 Aralık 2004 günü kendisine sorduğum sorularda biri şu idi?



“Sosyalizm için ne düşünüyorsunuz?”

Verdiği yanıt aynen şöyle: “Ben sosyalizme, hatta koyusuna da inanırım. Sosyalizme geçmeden kalkınma olmaz.”


“Sosyalizmin koyusu”nun ne olduğunu sormamız gerekmezdi. Arif olan anlardı. Sosyalizm, üretim araçlarının ortak mülkiyeti, bunun “koyusu” ise “herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacı kadar” ilkesini kabul eden, özel mülkiyeti, sınıf ayrıcalıklarını reddeden bir sistemin adıdır. Türk burjuvazisi, feodallerle iş birliği yaparak, servet ve mülklerini, yani sömürülerini korumak ve çoğaltma için bu kavramlara öyle bir yasak getirmişti ki, Öğreten Rıfat Ilgaz’ın “Sınıf” adlın şiir kitabını bile yasaklayıp kendisini cezalandırmıştı.










Fakat gerçeklerin, hele deryalar gibi geniş bir sınıfa dayanan sınıfsız toplum düşüncesinin, en olumsuz koşullarda bile kardelenler gibi başını uzatma niteliği vardır. Yalnız Türk edebiyatı değil, bir bütün olarak sahne, sinema, resim, müzik, mimari alanlarında ve daha kapsamlı olarak da felsefe ve siyasette yön verici bir gücü vardır. Geleceği kuracak olanlar da onlardır. Bakmayın geçmişte ve günümüzde büyük şirketlerin ve mülk sahiplerinin iktidara kene gibi yapıştıklarına. Bunu maddi varlıklarına ve devlet aygıtına dayanarak yapıyorlar.


Genco Erkal’ın sanatı, aydınlar arasında derin bir hayranlık uyandırmıştı. Bu nedenle ölümünün ardından epey yazı yazıldı. İktidar çevrelerinin bu konuda susmayı seçmiş olmalarının da bir anlamı var. Sınıf düşmanları ölmüştür. Herhalde kendisine devlet nişanı verecek değillerdi…


Genco Erkal’la yalnız bir kez yüz yüze görüştüm. Ankara’da bir oyunundan sonra yakaladım. Yabancı dille eğitime karşı aydınlardan imza topluyorduk. Gösterdiğim metni hemen imzaladı. Çok sevinmiştim. Fakat ertesi gün arayarak imzasının yayımlanmamasını istedi. Gerekçe olarak yabancı dille eğitim yapan bir okulun mezunuydu. (Robert Kolej) Yanlış anlaşılabileceğini söyledi. Bu tip okullara karşıydık. Fakat Genco’nun, bu tutumunu bu yakınlarda anlayışla karşılamak gerektiğini düşündüm. Çünkü, Türkiye’de sahnelediği oyunları Amerika, Fransa gibi ülkelerde o milletlerin kendi dillerinden oynadığını öğrendim. Devrimi Fransızlara ve Amerikalılara kendi dillerinden anlatmak da önemli bir iştir. Zaten yabancı diller bunun için öğrenilmeye değer.


En son onu Ankara’nın Çayyolu semtinde kurulan tıklım tıklım dolu bir açık hava sahnesinde izledim. Çankaya Belediyesi örgütlemişti. Nazım Hikmet’in Kuvayı Milliye Destanı’nı oynarken Ankara’nın üstünde bir sosyalizm rüzgârı estirmişti. Onun “sosyalizmin koyusu”nundan yana olduğunu ses titreşimlerinden bile anlamak mümkündü. İktidar başkalarının elindeyse, sanat da emekçi ideolojisinin elindeydi. Bu da bizim için az şans değildir. (8 Ağustos 2024)

zekisarihan@gmail com

12 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

BARIŞ

Comentarios


1/679
bottom of page