top of page
1/2

FİLİSTİN ve İSRAİL



  • Çok eskiden görmüştüm. Tablo Musa'nın Tanrı'dan aldığı ON EMRİ kazıttığı tableti tebasına gösterdiği anı resmeder. Amacına direk giden, hedefi 12'den vuran gösterişli, etkileyici bir resimdi.

  • Şimdi aynı hissetmiyorum, bunun nedeni de İsrail, Hamas'ı cezalandıracağım derken ayrımsız sivilleri, çocukları ...öldürünce Musa elindeki taş parçasıyla masumların başını ezecek gibi görünmeye başladı bana, elimde değil...


Em. Kurmay Alb. Hamza BEKTAŞ

maviADA Dergisi Strateji Uzmanı

*

Hamas -İsrail savaşı başlayalı iki aya yakın zaman geçti, kısa süreli ateşkes günleri sona erdi, saldırılar yeniden başladı. İsrail’in görülen hedefi Hamas’ı yok etmek ve Gazze’yi kontrolü altına almak. Bu hedefe ulaşmadan uzlaşmaya yanaşmayacağı tahmin ediliyor. Savaşın sonunu şimdiden kestirmek mümkün değil, savaştan iki tarafın da zarar göreceği kesin. Kazançlı kim çıkacak zaman gösterecek.


Hamas’ın da İsrail’in de yaptıkları tarih kitaplarına kara bir sayfa olarak geçecek. Konu ile ilgilenenlerin merak ettiği iki tarafın da bu cesareti nereden aldığı, ABD’nin şartsız , İngiltere’ nin bazı suni gerekçelerle, diğer Avrupa devletlerinin İsrail’e açık destek için sıraya girmesini altında yatan gerekçe nedir? Bunu bölgedeki doğal kaynaklar ve İslam düşmanlığına bağlamak yeterli değildir. Bunun için Filistin’in tarihine ve İsrail’ in bugünkü destekçileri ile geçmişteki ilişkilerine bir göz atmak gerekir.


İSRAİL'İN KISACA TARİHİ

İbraniler MÖ 1000 yılından önce Yahudi’ye yerleşmiş tarihleri çevredeki imparatorluklarla yoğrulmuştur Yahudilerin Milattan önceki tarihleri daha çok Ahdî-ı-Atık dedikleri TEVRAT kaynaklıdır. Yahudilerin bu tarihlere ait yazılı bir tarihi ve edebiyatı yoktu. Yahudiler “Babil Esareti” altında yazılı eserlerini bir araya toplama fırsatı buldular. Bu kayıtlara göre; Hz Davut ve onun oğlu Süleyman zamanında en mutlu dönemlerini yaşamışlar. Bu dönem fazla uzun sürmediği gibi sanıldığı kadar büyük ve zengin de değildi. Krallık İsrail ve Judo krallıkları olarak ikiye ayrıldı. MÖ. 721 yılında İsrail krallığı Asurlular tarafından ortadan kaldırıldı. Juda halkı da MÖ 604 yılında aynı akıbete uğradı. Böylece Sami ırkının hâkimiyeti Arı ırkına geçmiş oldu. Kral Kyrus yeniden inşa etsinler diye küçük bir Yahudi grubu Kudüs’e iade etti. Hem Kudüs’ü inşa ettiler, hem geleneklerini muhafaza ettiler. Bu dönemdeki bir çok devletin, milletin tarihten silinmesine rağmen Yahudilerin varlıklarını bozulmadan devam etmelerin de Kutsal Kitap’a bağlıklarının büyük önemi vardır. Bir düşünceye göre ”Kitab’ı Mukaddes’i yaratanlar Yahudiler olmaktan ziyade, Yahudileri yaratan Kitab’ı Mukaddes’tır

Tevratın ortaya çıkması bir devrimdi.

İlk defa Dünya, insan eliyle yapılmayan, yine insanlar tarafından ortadan kaldırılamayan bir Tanrı ile tanışmış oldu. Yahudilerin inancına göre “Hz. İbrahim’in Tanrı’sı Kudüs’ü inşa etsinler ve onu yeryüzündeki merkezi haline getirsinler diye Yahudileri kendine millet olarak seçmiş ve onlara kutsal toprakları vat etmiştir Yahudiler böyle bir millet olmanın hayali ve onuru ile yaşamışlardır. Tanrı’dan başka hiç bir varlığa itaat etmemek inancı; dünyada yeni bir cemaat değil ,yeni tarzda bir insan ortaya çıkmasını sağladı ”İmdi Allah kelamı bana o şekilde geldi”. (1)


-FİLİSTİNDEKİ Eriha kentinin ve Kenan İli'nin fethinin canlandırıldığı resim. Bu yarı mitolojik öykünün ne kadarı doğrudur bilinmez ama arkaik dönemde boruların ses gücüyle bir kentin taş duvarlarının bile yıkılabileceğini düşünen bilimsel öngörüş, atom bombası dahil sonraki yıllarda oluşacak Yahudi buluşlarının da habercisidir.-


Birinci Dünya savaşından önce Yahudiler dünyanın beş kıt’asına dağılmışlardı. Maddi durumları bulundukları ülke halkından iyi, inançları varlıkları var, ancak vatanları yoktu. Yahudilerin amacı bir vatana sahip olmaktı, birinci öncelikleri de tabii kendilerine va'at edilen Filistin'e yerleşmekti. İlk Siyonist kongresi 1897 de İsveç Basel de toplandı. Daha sonra dünya Siyonist örgütü Viyana da kuruldu. 1901 de Filistin de toprak satın almak için Yahudi milli fonu kuruldu. İngiliz sömürgeler Bakanı J. Chamberlain, Yahudi temsilcisi Herzl’ye vatan olarak Kıbrıs veya Sina’yı önerdi, bu öneri kabul edilmedi. Herzl Londra da avukatlık şirketi ile görüştü. Bu defa Chanberlain, Herzl’ye İngiliz Sömürgesi Uganda’yı önerdi Herzl bu teklifi kabul etti, ancak Dünya Siyonist konferansında ret edildi. 1903 de İngiliz Dışişleri bakanlığı yapılan araştırmalar başarılı olursa hükümetin Yahudi kolonisinin kurulmasını uygun karşılayacağını ilan etti, (Birinci Balfour deklerasyonu)


1904 de başbakan olan L. George Yahudi nüfusunun yoğun olduğu Manchester’de doğmuş bir Evangelist’ti ve Yahudilere yurt verilmesinin başlıca savunucularından biriydi. Filistin de Arapların sayısı 650 bin, Yahudilerin sayısı 80 bin kişi idi. Filistin’e Yahudilerin yerleşmesini savunanlar kadar buna karşı olanlar da vardı.

Albay Sykes-Francois Georges –Picot uzun bir çalışma sonucu “Filistinin geleceği" hakkında bir rapor hazırlayarak İngiliz kabinesindeki ilk Yahudi Bakan olan Harbert Samule verdiler. H.Samuel kabineye sunduğu Filistin’in geleceği raporunda “ Siyonizm’in geleceği İngiltere’nin dünyanın dört bir yanında yaşayan Yahudilerin ebedi minnettarlığını kazanmasını sağlayacaktır.” Siyonistlerim önderi Haim Weizmann 1910 yılından beri adına tescilli 120 patent sahibiydi. Savaş sırasında İngiltere’nin onun üreteceği mühimmata çok ihtiyacı vardı. 1915 yılında Londra ya taşınan Weizmann, silah ve cephane bakanlığına getirildi. Kabinede etkili olan Wınston Churchill’e ilişkilerini geliştirdi. Düğmeye basılmış çalışmalar hızlanmıştı. Bunun için önce İngiltere’nin, sora da dünyanın ikna edilmesi gerekiyordu (2):


Yahudiler için para herşeyden önemlidir, Bunu çok mahirane kullanırlar. Gerektiğinde finans imkanlarını kullanarak ülkelerin yönetimleri dahi değiştirdiler. Ülkelerin üzerinde şirketleri, sivil toplum kuruluşları. lobiler finansörleri ile her zaman etkili olurlar.



Filistin'e Yahudilerin yerleşmesini savunan L. George, savaş sonunda Osmanlı İmparatorluğunun müttefikleri olan Almanların kontrolüne girerek Hindistan yolunun tehlikeye girmesinden endişe ediyordu. Ortadoğu’yu özellikle Filistin’i İngiltere için yaşamsal bir çıkar alanı olarak görüyordu. Kabinede buna karşı olalan, L.Gurzon Filistin'in milyonlarca Yahudiyi besleyemeyeceğini savunuyordu. Arapları savunan George Antonus ise, Filistin'in ikinci bir millet için yurt yapılması ancak, şimdi orada bulunanların yerinden edilmesi ya da ortadan kaldırılması ile mümkün olur diyordu. Başbakan L.George’un ilk yaptığı, Mısır daki İngiliz ordularına Filistin’e taarruz için hazırlık yapma talimatı vermek oldu.


Mısır'dan cepheye günde 600 bin galon tasviye edilmiş su taşıyan çelik boru döşendi. Yüzlerce su kuyusu açıldı. 250 Km. çift hat demiryolu düşendi. Menzil ve Filistin'in işgali için İngilizler birçok hazırlık yaptılar. Yeni eğitim kurumları açıldı. Menzil içi hastane sayısı 72 ye çıkarıldı. birliklerde 6 bin motorlu araç, 35 bin deve, 100 bin at, 8 bin merkep vardı. Bölgedeki işçi sayısı 135 bin, 140 posta şubesi vardı. Gerek askerlerin çoğunun, gerek işçilerin tamamının İngiltere’nin sömürgelerinden getirildiğini söylemeye bilmem lüzum var mı? Bu rakamlar bize İngiltere’ nin Filistin’ in işgaline verdiği önemi göstermektedir.

Filistin Osmanlı İmparatorluğu'nun elindeydi. İngiliz ordusunun karşısındaki Osmanlı ordusunun durumu hiç de iç acıcı değildi. Alayların çoğu mevcudunun yarısını kaybetmiş Lojistik durma noktasında, ulaşım vasıtaları ve yollar yetersiz, askerin giyeceği, yiyeceği suyu sağlık hizmetleri, içler acısı.. Silahlar eski, cephane yetersiz, sıtma, dizanteri salgın halinde. Komuta kademesinde Almanlarla Türkler arasında görüş ayrılıkları var. Ordu çölün kavurucu sıcağı altında hastalıktan açlıktan susuzluktan çok zayiat veriyor, morali bozuk, firarlar önlenemiyor (2)


1917 de siyonist federasyon başkanlığına seçilen Haim Weizmann İngiliz hükümetinden Filistin de bir Yahudi devletinin kurulmasını desteklediğini açıklamasını istedi. Savaş kabinesinde bulunan L.Kıtebener ve Gn. Kur. Bşk. W.Robertrom. Batı cephesinden Filistine kuvvet kaydırmaya karşıydı ve L.George’un Ortadoğu'ya bakışının bir saplantı olduğunu düşünüyorlardı. Fikir ayrılığına rağmen başbakanın dediği oldu.


1917 yılının ilk aylarında Mısır'daki İngiliz ordusu parça parça Filistin'e intikal ederek 26 mart 1917'de Gazze’deki Osmanlı ordusuna saldırdı. Birinci Gazze Savaşı; Bu savaşta İngilizler 4 000 kişi, Türkler 2390 kişi zayiat verdiler. Başarılı olamadılar. İngiliz ordusu takviye edilerek 19 nisan da yeniden saldırdı. İkinci Gazze savaşı; bu savaşta da İngilizler 6500 zayiat verdi ve yine başarılı olamadı Türkler 1969 kişi zayiat verdi. İngiliz ordu komutanı Murray görevden alınarak yerine Allenby getirildi.



15 Temmuz 1917’de Mustafa Kemal Yıldırım Ordular grubu bünyesindeki 7 nçi Or. K. lığına atandı. M.Kemal Türk Ordusunun daki Alman komutanlarını hazmedemiyordu, ordular grup Komutanı M. Falkenbayn ile stratejik görüş ayrılıkları vardı. M. Kemal düşüncelerini 20 Eylül 1917 bir raporla Harbiye nazırı Enver Paşaya ve Sadrazama gönderdi. M.Kemal bu raporunda özetle “İngilizlerin himayesinde bir Yahudi devleti kurulmasına şiddetle karşıyım. En kuvvetli düşman birlikleri hazır olarak Sina bekliyor. İngilizlerin büyük bir taarruz için hazırlık yaptığı anlaşılmaktadır Sina cephesinin emniyeti için uygulanması gerekli plan, 7. Ordunun hemen kuzeye hareket ettirilmesi ve birlik kaptırmadan uygun mevzilere çekilmesidir. Başka çare yoktur. Almanlar harbin uzamasını istiyorlar. Memleketin savunma meselesini herhangi bir yabancı komuta kademesine verilmesi saltanat hayatını kesinlikle bozar. Sina nın savunması ya yalnız 7. Ordu .Komutanlığına ait olur, ya da ben 7. Ordu komutanlığından af olunurum. Bulunduğum mevki itibariyle bunları anlatmakla vicdanımın üzerinden bir yükün kalkmış olduğuna inanıyorum.”


Enver Paşa hayalperest, M .Kemal gerçekçiydi. Osmanlı ordusu lojistik imkânların yetersizliğine rağmen dört cephede çarpışırken Enver Paşa Bağdat’ı ele geçirme hayali kuruyor, kuvvetleri oraya kaydırmak istiyordu. M. Kemal halkı Türk olmayan ülkeleri elde bulundurmanın artık gerçekçi olmadığını, Ordunun dengesi bozulmadan halkı Türk olmayan toprakların terk edilmesi sonradan Misak-i milli denen bölgenin mutlak ve kesinlikle savunulması gerektiğini savunuyordu. Önerisi kabul edilmeyince M. Kemal istifa etti. Daha sonra ikna edilerek Yıldırım Ordular Komutanlığına atandı ama iş işten geçmişti!( (4 )


31 Ekim 1917 de İngiliz kuvvetlerinin üçüncü taarruzu başladı, aynı gün toplanan kabine muhalefetin itirazına rağmen Dışişleri Bakanı Balfour’u, Haim Weizmann’ ın istediği destek güvencesini açıklamakla görevlendirdi. 2 Kasım da yapılan açıklama şöyle ”Krallık Hükümeti, Filistin'de Yahudi halkı için bir milli yurt kurulmasını uygun karşılamaktadır. Bu hedefin gerçekleşmesini kolaylaştırmak için elinden geleni yapacaktır. Filistin de yaşayan diğer halkların hak ve politik statülerine hiçbir zarar verilmeyecektir.” (İkinci Balfour Deklerasyonu) Kral Hüseyin ve Prens Faysal konu hakkında bilgilendirildi. Arap ülkelerinden tepki beklenmiyordu. Kral Hüseyin, Balfour Deklerasyonu'nun Filistin'de doğacak bir Yahudi devletinin işareti olarak görüyor ve karşı çıkıyordu. Sonra kendisine verilen garantiye inanarak muhalefetten vazgeçti. Filistine gelecek Yahudilerin İngiltere'ye avantaj sağlayacağına inandı.


Balfour Deklerasyonu Amerika'da yaşayan 3 milyon Yahudi arasında siyonist hareketin ve düşüncelerin gelişmesinde önemli rol oynadı. General Allenby Filistin'de 1917'de askeri bir yönetim kurdu. Yahudilerin Filistin'de yurt edinmesi kararından sonra, dünyanın çeşitli ülkelerinde yaşayan Yahudiler yavaş yavaş Filistin’e gelmeye başladı. 1928 de sadece 10 kişi geldi, 1930 da 4 bin, 1933 de 30 bin, 1935 de 62 bin kişiye çıktı. 1936-1938 sakin geçti.1937 de İngiltere Filistin'de iki devlet kurulmasına, gelecek göçmen Yahudi sayısının 12 bin ile sınırlandırılmasına karar verdi. 1939 da bu sınırlama 12 bin den 72 bin e çıkarıldı. Arapların sayısı hala çoğunluktaydı.


İkinci Dünya savaşı sonunda birçok devlet ABD ne minnettar ve muhtaçtı. ABD Başkanı Yahudilere konan kısıtlamanın kaldırılmasını, 100 bin Yahudinin hemen Filistin’e gönderilmesini istedi. Bu tarihten itibaren Yahudilerin baş hamilik görevi İngiltere den ABD. ye geçmiş oldu. Araplar hala tehlikenin farkında değildi. 12 bin Arap Türk Ordusu ile savaşan İngiliz ordusuna katıldı. 1947 de BM de özel bir komisyon kuruldu Filistin’ in Arap ve Yahudi olmak üzere ikiye ayrılmasına karar verdi. Birleşmiş Milletler 29 Kasım 1947 de bu kararı onayladı. Araplar bu kararı tanımadı. Bu tarih de Filistin de bir milyon 269 bin Arap, 678 bin Yahudi vardı. 14 Mayıs 1948 de Yahudiler İngiliz mandasının sona erdiğini bildirdi, Aynı gün İsrail devletinin kurulduğunu ilan etti.
Bunu tanımayan Araplarla mücadele ve savaşlar başlamış oldu. Bu savaş sonunda Hayfa-Akka –Yavo- Kudüs Yahudilerin kontrolüne geçti 200-400 bin arasında Arap komşu ülkelere mülteci olarak geçti. Göçmen Yahudilere Arapların toprak satması hızlandı, öyle ki Araplar alış fiyatının 40 ile 80 katına Yahudilere topraklarını sattılar. 1949 savaş sonrasında Arapların elinde Filistinin % 21 i ancak kalmıştı . 1967 deki 6 gün savaşında İsrail Ürdün’ den Serie Nehrinin batı kıyılarını, Suriye’den Golan tepelerini, Mısır’ dan Sina yarımadasını aldı (6

BİR HATIRA: 1967 Arap İsrail savaşı başladı başlayacak taraflar yığınaklanmalarını tamamladı. Harp akademisinde bu hazırlıkları değerlendiriyoruz (yığınaklanma askeri terimde savaş başlamadan önce birliklerin aldığı pozisyondur, çoğu zaman savaşın kaderini tayın eder) Hocamız Yzb. Selim Okcay’dan Arapların yığınaklarını değerlendirmesini istedi, Yzb.nın cevabı “Tek cümle ile bu yığınak-gel beni imha et yığınağıdır”. Nitekim de öyle oldu.


SAVAŞIN DEĞERLENDİRİLMESİNE GELİNCE:

Öncelikle şunu belirtmeliyim: Bu satırların yazarı, Ne İsrail'in, nede Filistinli Arapların, ne mutlak taraftarı ne de mutlak düşmanıdır. Oldukça tarafsız objektif olmaya çalışıyorum.

Önce bir cümlenin altını çizelim, bazı politikacıların hamaset yapmak için ağızlarında geveledikleri gibi ”İSRAİL'in Filistin'deki topraklarına ve nüfusuna bakarak onu kolay bir lokma olarak görüp hedef tahtasına koyanlar yanılırlar” .İsrail demek ; ABD, İngiltere, hatta Avrupa birliği demektir.

Peki nedir Yahudileri bu denli özel yapan özellik.

Konunun biraz dışına çıkarak çok önem verdiğim bir konuyu gündeme getirmek istiyorum.


YAHUDİLERİN ÖZELLİĞİ:

Ben Allah’ın bir ırka üstünlük, ayrıcalık verdiğine inanmayanlardanım. Bu inancım saklı kalmakla beraber çözemediğim bazı hayatın gerçekleri var: Yahudi kökenli yazar NORMAN LEBRECHT Yazmış olduğu 550 sayfalık “Yahudiler Dünyayı Nasıl Değiştirdiler” kitabında Yahudi ilim adamlarının düşünceleri ve kalemleri ile nasıl mücadele ettiklerini nelere katlandıklarını kendi toplumlarına ve dünyaya ne mesajlar verdiklerini uzun uzun anlatmaktadır.


Bu mucitlerin müşterek özelliği ” KALIPLARIN DIŞINA ÇIKARAK DÜŞÜNMEK, DİĞER İNSANLARIN GÖREMEDİKLERİ ŞEYLERİ GÖRMEYİ BAŞARMAKTIR” Okuma yazma, araştırma, inceleme kazanç, buluşlar hepsi bunun meyveleridir. İşte aynı topraklarda yaşayan daha zengin kaynaklara sahip olan Araplarla yaşam tarzı gelir farkının asıl nedeni. İşte, 6-7 milyon nüfus, avuç içi kadar toprakla koca bir bölgeye hakim olmanın sırrı, İşte dünyaya kafa tutmanın sırrı. Bir buçuk milyar Müslüman gece gündüz beddua ediyor. Demek ki bu iş dua ile beddua ile olmuyor. Neden bizim kutsal kitabımızın ilk ayetti OKU dur? Anlamadan mı okuyacağız?. Bizim dinimiz ne diyor? “İki gününü aynı geçiren zarardadır” ”Âlimin uykusu cahilin ibadetinden hayırlıdır.” Eğitimli ile eğitimsiz ölü ile diri kadar farklıdır” “Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” Yoksa, sorgulamayacaksın aklını işletmeyeceksin, kadere teslim olacaksın demiyor“ Elbet de İslam dininde de sorgulamadan inanılacak hükümler vardır, bunlar İslam’ın şartlarında, Amentü de ve kutsal kitabımızda net olarak açıklanmıştır Din de düşünme mantık yoktur. Akıl yürütme yoktur. demiyor. Sormak lazım akıl yürütmeyeceksem bu akıl neye yarar. Bir tarafta iki gününü aynı geçiren zarardadır, güzel deyişi, öbür tarafta 1500 yıl önceki hayata özendirme 1500 yy önceki hayatı o zamanın yaşam şekli ile menkıbelerle hikayelerle kıyafetle özendirmek, hayatın gerçekleri ile bağlaşmaz. Sokakta cüppe ve sarıkla gezen, araba yerine deve almalı. Bu nevi yorumlar vaazlar dinimize hizmet değildir. Esas olan dinin gerçeklerini almaktır. İslam’la ilmi karşı karşıya getirmek en büyük yanlıştır.


Şimdi esas konumuza dönebiliriz: Birinci Dünya savaşı sonunda İngiltere’de Yahudilerin Filistin’e yerleştirilmesini savunanlar kadar buna karşı olanlar da vardı. Onaylayanların argümanları şöyleydi:

a. Filistin’e Yahudilerin yerleşmesi Süveyş Kanalı'nın ve Hindistan yolunun emniyeti için gereklidir.

b. Yahudi minnettarlığından ve sermayesinden yararlanmamızı sağlar.

c. Biritanya nın çıkarları için Dünyadaki Siyonizmin desteğini alırız.

d. Almanların Türklerle anlaşıp öncelik almasını önlemiş oluruz.


Yahudilerin Filistine yerleşmesine karşı olanlar ise:

a. Diğer ülkelerdeki Yahudiler Filistine akın ederse, bu topraklar onları yetersizdir

b. Filistin in işgali için oraya kuvvet kaydırmak uygun değildir.

c. Dünyanın diğer ülkelerindeki Yahudilerin aleyhinedir.

d. Araplar ve Müslümanlar bunu kabul etmez.

Yahudilerin Filistin’e yerleşmesini savunanlar, önce İngiliz kabinesini ikna ettiler. Yahudilerin Filistin’e akın etmesine sınırlama koydular. Dünyadaki Yahudi temsilcilerini davet ederek onaylarını aldılar. Arap liderlerini ve Filistin yerli halkını kandırdılar. İngiliz ordusuna hazır ol emri verdiler. İlk yerleşme böyle başladı. Bundan sonda yukarda özetlediğimiz mücadele, savaşlar tekrarlandı, kanlar akıtıldı yerli yersiz kadın erkek çoluk çocuk insanlar katledildi ve bu günlere gelindi. Bakalım nekadar daha masun insanın kanına girilecek.


İsrail- Hamas savaşı; 7 Ekim 2023 de başladı. Bu savaş iki taraf içinde bir yıkımdı. Kısa bir ara verme, esir mübadelesinden sonra İsrail saldırıları yeniden başladı. 60 gündür devam ediyor. Tarafların kayıpları her gün artarak devam ediyor.. Kayıpların çoğunluğu suçsuz siviller, İsrail Gazze'nin kontrolünü ele geçirdiğini ilan etti. Başbakan Netanyahu pervasızca “gerekirse dünyayı karşımıza alırız “ diyerek meydan okuyor. Savaşların bir usulü kaidesi ve hukuku vardır. Merhamet, ahlak, kural usul inanç kanun tanımayan bir savaştan bahsediyoruz. Savaşın başlama nedeni de akılla mantıkla bağlaşmıyor. Her iki taraf da inandırıcı olmayan, kendini haklı gösterecek uydurma gerekçeler ileri sürüyor. Hamas'ın savaşı başlatması akıl işi değil. Sen neyine güveniyorsun? Harp gemin mi var, savaş uçağın, helikopterin mi var, Füzen mi var, tankın ,topun mu var, saldırmadan hiç mi karşı tarafın gücünü hesaba katmadın? Hiç mi tarih okumadın? Hamas bakımından bu bir savaş değil bir nevi intihar. Savaşın başlaması kadar uygulaması da tamamen yanlıştı. Sivil halka hedef gözetmeden saldırmanın izahı mazereti olabilir mi?


İsrail’e gelince, Akdeniz'de ki geminin yüzme havuzunda güneşlenen kadının mayosunun rengini tespit ettiğini söyleyerek övünen İsrail istihbarat teşkilatının yanı başında taarruz için hazırlanan 5000 bombadan habersiz oluşu insanın aklının sınırlarını zorluyor. Hak, hukuk, kural inanç, adalet vicdan tanımayan bir saldırı. hastane, okul, cami, bakımevi, mülteci konvoyu, mülteci kampı, bakımevi bunlara sığınan kadın erkek yaşlı genç çocuk hasta engellinin katledilmesini izah edecek kelimeyi sözlükte yok. Sanki Hitlere atfedilen sözü kanıtlamaya çalışıyorlar ”Öldürtmediğim her Yahudi için gelecekte beni lanetleyeceksiniz”


Türkiye olarak, önümüzde iki örnek var. Yanlış olan Suriye politikası, Doğru olan Rus Ukrayna politikası. Umarım üçüncüde en doğru olan uygulanır, Mazlumun haklının yanında olmak bize atalarımızdan kalan bir mirastır, bunu İsrailliler çok iyi bilir. Gönlümüzün Filistin taraftarı olması normaldir. Ancak Hamas’ı aklamak, terör örgütü değildir demek yanlıştır. Sen onun terörist dediğini aklarsan o da senin terörist dediğini aklar. Korumasız silahsız masum insanları öldürenleri ırkına, inancına bakılmaksızın lanetliyorum. Bence, protesto, miting, bildiri, toplantı, uluslararası kuruluşlara çağrı, insan hakları savunucularına davet, Arap ülkelerine ayıplama, Başta ABD olmak üzere batı blokuna kınama; doğru ve normal. Gıda, sağlık, giysi, konteyner, çadır ev eşyası her çeşit malzeme yardımı uygun. Hangi milletten olursa olsun mülteci kabulü ve silah mühimmat yardımı yanlış. Hele başka ülkelerin savunması için asker görevlendirme ihanet.

Başka ülkeler için verdiğimiz kanlar yetmedi mi ?


Gaz vermeye çalışanlar kendi bileklerine güvenecek.

Gitmek isteyen varsa yolu açık olsun.(7)

“ASKER GÖNDERMEK ASLA”

*

KAYNAKÇA

1.Norman LEBRENCHT - DEVA VE KAYGHT

2.W.G. WELLS -KISA DÜNYA TARİHİ

3.Uğur DÜNDAR - FİLİSTİNİN SİYONiSTLERE VATAN OLMASIi

4.GN.Fari BELEN -20.YY. DA OSMANLI DEVLETİ

5.Dvid FROMKİN -SAVAŞA SON VEREN BARIŞ

6.H.C.Armstrong -BOZKURT

7.Hamza BEKTAŞ -ARI KOVANINA ÇOMAK SOKMAK

80 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentare


1/682
bottom of page