top of page
1/2

ELEŞTİRİ

Güncelleme tarihi: 16 Tem 2023

Uğur ÖZIŞIK

*


Eleştiri (tenkit); bir şeye kıymet biçme, o şeyi kıymetlendirme demektir. Aslı Yunanca “Kritikos” kelimesinden gelen “Critic” (hükmetme) karşılığı olarak dilimizde kullandığımız “tenkit” kelimesi “nakd” kökünden türemiştir. “Nakd”, bir şeyi satın alırken verilen akçe, kıymet ölçüsüdür ve tenkit, o şeyi kıymetlendirme anlamını taşır. Özeleştiri ise , kişinin kendini yargılaması ve doğrularını, yanlışlarını ayırt etmeden söylemesi olarak bilinir. Otokritik olarak da açıklanır. Özeleştiri yapmak bir nevi otokritik demektir. Kişinin eksiklerini ve hatalarını değerlendirmesidir. Eleştiriye tahammülü olmayan bir zihniyetten yenilik beklemek mümkün değil. Eleştirmek keyif verici bir şey değildir. Ama suya sabuna dokunmadan ellerimiz tertemiz olmuyor işte. Bazen de eleştiriyoruz. Art niyetli, değiliz. Kıskançlıktan, fesatlıktan eleştiri yapmıyoruz.

Hepimiz övmesini bildiğimiz gibi, ilkeli eleştirilerde de bulunmasını bilmeliyiz. Eleştirimiz haksız da olabilir. O zaman seviyeli bir cevap verilebilir. Bunlarla birlikte eleştiri her zaman karşı taraf açısından doğruyu bulma, yayma çabası, daha ileriye taşıma geliştirme gayreti olarak değerlendirilebilir. Eleştiri; hem sorun hem de çözüm olan, hem geliştiren hem tökezleten, hem ağlatan hem güldüren, hem değer kazandıran hem de kaybettiren bir ifade biçimidir. Genelde bize yönelik eleştirilere kızarız. Çogu kez eleştirinin haklı olabileceğini düşünmeyiz. Eleştireni cezalandırmaya çalışırız, dışlarız, ardında bir kötü niyet ararız. Eleştireni adeta bir düşman olarak görürüz. Bu tur tepkiler, kişisel noksanlarımızdan, özgüven eksikligimizden kaynaklanir.

Politikacıları, liderleri, üst düzey yöneticileri eleştirirsiniz. ''İlkeli davranmıyorsunuz, kişisel tutkularınızın peşinde sürükleniyorsunuz, demokrasiyi ve tüm kurumlarını yozlaştırıyorsunuz, partilerde tek adam ya da dar bir kadro egemenliği kuruyorsunuz, yalnız parasal dürüstlük değil, düşünsel dürüstlük de önemlidir, düşünsel dürüstlüğünüz yok, dalkavukluğa prim veriyorsunuz'' dersiniz, yazarsınız. Eksikliklerini gidereceklerine, kızarlar, belki gizli gizli kinlenirler. Ellerine olanak geçtiğinde de öç almaya ve cezalandırmaya kalkışırlar. Toplumu, toplumsal yaşam kurallarına uymaya çağırırsınız. Yerlere tükürenlere, toplu taşıma araçlarını tahrip edenlere, toplu taşıma araçlarına biniş ve inişte kurallara uymayanlara, devlet dairelerinde sıraya girmeyip halk deyimi ile uyanıklık yapanlara, uyanık geçinenlere, başkalarının haklarına saygı göstermeyenlere, bencil davrananlara, ufak hesaplarla trafiği aksatanlara, uyarıda bulursunuz. Bir dayak yemediğiniz kalır. ''Ukalalık etme, kendi işine bak, gibi'' sert tepkiler alırsınız.. Geçenlerde MHP lideri, öldürülen eski ülkü ocakları başkanı hakkında soru soran gazeteciyi tersleyip, "sen işine bak" dedi. Oysaki gazetecinin işi soru sormaktır diyemediler.


Eleştiri genellikle dışlanma nedenidir. Bazen bakarsınız, medya bazı kişi ve kuruluşları eleştirmiş; eleştiri yapan kişi ya da yayın organı, eleştirilen kişi ve kuruluş tarafından dışlanır. Bunu tersi de olur. Medyanın da eleştiriye tahammülü yoktur. Medya da dışlama hatta gizli açık boykotlar yapar. Eleştirilere ilkel tepkiler vereceğimize, kendi yanlışlarımızı, yanılgılarımızı görsek, kendimizi düzeltmeye çalışsak daha yararlı olur. Belki kötümserlik olacak ama, hiçbir alanda istenen, beklenen başarımız yok. Gerçekten Türkiye'yi yönetenler, sorunları kavrayıp bunları çözebilecek niteliklere sahip olabilselerdi, sorunlar bu denli birikmezdi.

İş adamlarımız uzun süreli öngörülerde bulunabilseler, devlet desteği, devlet teşviki yerine, özkaynak yaratarak, verimliliklerini arttırarak büyüme yolunu seçselerdi, ekonomide yaşanan bunalım daha hafif atlatılabilir, belki böyle bir durgunluk yaşanmayabilirdi. Eleştiriye açık olmamız, dalkavukların, yalakaların ayaklarına kapanmamızı önler. Yalan olsa da söyle. Bu anlayıştan kaçınmamız, yalan övgü bağımlılığından kurtulmamız gerekir. Ne yazık ki üst düzey yöneticilerimiz, liderlerimiz yalan övgü bağımlısı, kendi başarısızlıklarını, beceri eksikliklerini göremiyorlar, kendilerini sorgulayamıyorlar. Suçu, eksikliği hep etraflarında, başkalarında, kendilerini eleştirenlerde arıyorlar. Doğal olarak da ıslah ve iflah olmuyorlar. Kişiler düzeleceklerine, olumsuzlukta yarışıyorlar, sanki kim daha fazla olumsuzluk gösterirse, ilkeli davranmazsa, daha fazla ödün verirse, o kazanacakmış gibi bir anlayış içinde hareket ediyorlar. Doğal olarak da güven vermiyorlar, bir umut yaratmıyorlar. Başarının ilk adımı galiba, eleştirilerden yararlanmak, eleştiriler çerçevesinde kişinin kendini sorgulayarak Ben haklıyım, eleştiriler haksız anlayışı, kişileri ve buna bagli olarak toplumları da başarısızlığa sürüklüyor.



39 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/682
bottom of page