top of page
Nevin G. CALES

Ecevit, Atatürk'ün İzinden Gitseydi ...






NEVİN G. CELES

*

 

Bülent Ecevit daha sosyalist ve sol eğilimli bir yaklaşım benimsemek yerine Atatürk'ün ekonomi politikalarını takip etseydi, Türkiye ekonomisinin farklı bir yörüngeye sahip olması mümkün olabilirdi. Burada Atatürk'ün ekonomi politikaları ile Ecevit'in sosyalist yaklaşımının bir karşılaştırması ve ekonominin farklı koşullar altında nasıl gelişebileceğine dair bir analiz yer almaktadır.


Atatürk'ün Ekonomik Vizyonu


Atatürk'ün Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk yıllarında uyguladığı ekonomi politikaları, ulusal bağımsızlık ve kendi kendine yeterlilik üzerine odaklanmış ve devlet müdahalesi ile özel teşebbüsün gelişimini birleştiren karma bir ekonominin temelini oluşturmuştur.

1. Devlet Öncülüğünde Sanayileşme (1923-1930'lar): Atatürk sanayi ve altyapının geliştirilmesine öncelik vermiştir. Demiryolları, enerji ve savunma gibi kilit sektörlerde devlet müdahalesinin ulusal kalkınmayı sağlamak için gerekli olduğuna inanıyordu.

Örnek olarak: Özellikle tekstil, çimento ve çelik üretimi gibi sektörlerde devlete ait fabrikaların ve sanayi kuruluşlarının kurulması.

2. İthal İkameci Sanayileşme (ISI): Atatürk, Türkiye'nin yabancı mallara bağımlılığını azaltmak ve yerli üretimi artırmak için ithal ikamesi politikasını teşvik etmiştir.

Bu, yerel sanayileri teşvik etmek için gümrük tarifeleri ve ithalat kısıtlamaları gibi korumacı önlemleri içeriyordu.

3. Mali Muhafazakarlık ve Bütçe Disiplini: Atatürk hükümeti bütçeyi dengelemeyi ve devlet harcamalarını verimli bir şekilde yönetmeyi amaçlamıştır. Devletin sanayileşmeye yatırım yapması önemli olmakla birlikte, hükümet aşırı kamu borcu konusunda temkinli davranmıştır.

4. Karma Ekonomi: Atatürk devlet müdahalesini teşvik ederken, özel sektörün rolünü de kabul etmiş ve her ikisinin de ulusal ekonomik büyümeye katkıda bulunabileceği bir ortam yaratmayı amaçlamıştır.

Ecevit'in Ekonomik Yaklaşımı

Bülent Ecevit, özellikle ikinci görev süresi boyunca (1999-2002), işçilerin haklarını, refah devleti programlarını ve servetin yeniden dağılımını savunan daha sosyalist bir yönelime sahipti. İşçi sendikalarını destekledi, sosyal programlar için devlet harcamalarını artırdı ve gelir eşitliğine odaklanan politikaları teşvik etti.

1. İşçi Hakları ve Sosyal Programlar: Ecevit, kamu sektörü çalışanları için ücret artışları, düşük gelirli gruplar için sübvansiyonlar ve daha yüksek sosyal harcamalar için bastırdı. Bu politikalar işçi sınıfı arasında popüler olsa da enflasyona ve bütçe açıklarına katkıda bulundu.

Ecevit'in politikaları, özellikle 1970'ler ve 2001 krizi sırasında daha yüksek enflasyona ve büyüyen bir mali açığa yol açtı.

2. Kamu Sektörünün Genişlemesi: Ecevit, Atatürk'ün yaptığı gibi devlet öncülüğündeki sektörlerin genişlemesini destekledi, ancak aynı zamanda sosyal refah programlarına ve kamu sektörü istihdamına daha fazla odaklandı, bu da hükümet maliyesini zorladı.

3. Keynesyen Ekonomi: Ecevit, Keynesyen ekonominin bazı yönlerini benimsemiş, özellikle durgunluk dönemlerinde ekonomiyi canlandırmak için altyapı ve sosyal programlara yönelik devlet harcamaları gibi talep yönlü politikaları teşvik etmiştir.


Eğer Ecevit, politikalarını Atatürk'ün ekonomik ilkeleriyle daha uyumlu hale getirmiş olsaydı, bazı şeyler farklı olabilirdi:


1. Sanayileşmeye Odaklanma

Atatürk'ün sanayileşmeye verdiği önem daha güçlü ve sürdürülebilir bir ekonomik büyümeye yol açabilirdi. Ecevit, devlet öncülüğündeki sanayi projelerine ve kilit sektörlerin (örneğin tekstil, çelik, savunma) oluşturulmasına odaklansaydı, Türkiye uzun vadeli ekonomik kalkınma sağlayabilirdi.

Demiryolları ve enerji gibi altyapı yatırımları istihdam yaratabilir, verimliliği artırabilir ve yabancı yatırımları çekebilirdi.

2. Daha Az Enflasyon

Ecevit'in ücret artışları, sübvansiyonlar ve sosyal programları içeren refah devleti politikaları yüksek enflasyona katkıda bulunmuştur. Ecevit, Atatürk'ünki gibi mali açıdan daha muhafazakar bir yaklaşım izleyerek bütçe disiplinine ve enflasyonu kontrol etmeye odaklanmış olsaydı, Türkiye 1970'lerde ve 2000'lerin başında ekonomiyi sarsan hiperenflasyondan kaçınabilirdi.

Atatürk'ün politikaları mali ihtiyatlılığa önem veriyordu, bu da daha istikrarlı bir para birimi ve kontrollü fiyat seviyelerinin korunmasına yardımcı olabilirdi.

3. Dengeli Ekonomik Büyüme

Atatürk'ün yaklaşımı, hem devlet müdahalesinin hem de özel girişimciliğin bir arada var olabileceği karma bir ekonomiye odaklanmıştır. Ecevit'in devlet ağırlıklı sosyalist politikaları, sosyal adalete odaklanmış olsa da, daha büyük bir kamu sektörü ve daha yüksek devlet harcamaları yaratmış ve bu da nihayetinde sürdürülemez hale gelmiştir.

Karma ekonomi yaklaşımı, özel sektör dinamizminin faydalarını kamu sektörü yatırımlarıyla birleştirerek daha sürdürülebilir bir ekonomik büyüme sağlayabilirdi.

4. Kamu Borcunun Yönetilmesi

Atatürk'ün kendi kendine yeterlilik ve ulusal üretime odaklanması, Türkiye'nin 1980'ler ve 1990'lardaki borç krizlerinde önemli bir rol oynayan dış kredilere bağımlılığı azaltabilirdi. Eğer Ecevit dış borçlanmaya bel bağlamak yerine kendi kendine yeterliliği daha fazla benimsemiş olsaydı, Türkiye özellikle 2001 yılında ekonomiyi etkileyen borç krizlerinin bazılarından kaçınabilirdi.

5. Uzun Vadeli Ekonomik İstikrar

Atatürk'ün ekonomik milliyetçilik ve sistematik devlet yatırımları gibi uzun vadeli ekonomik politikalara verdiği önem, daha istikrarlı ve çeşitlendirilmiş bir ekonomik temel sağlayabilirdi. Bu, Ecevit dönemindeki konjonktürel krizlere daha az eğilimli, daha çeşitlendirilmiş ve dirençli bir ekonomiye yol açabilirdi.


Sonuç

Spekülatif olmakla birlikte, eğer Ecevit Atatürk'ün ekonomi politikalarını izlemiş olsaydı, Türkiye uzun vadede daha dengeli bir büyüme ve ekonomik istikrara sahip olabilirdi. Atatürk'ün ekonomik vizyonu devlet öncülüğünde sanayileşme, kendi kendine yeterlilik ve mali disipline odaklanmıştı; bu da Ecevit'in liderliği sırasında, özellikle 1970'lerde ve 2001'de görülen enflasyonist baskıların ve ekonomik krizlerin önlenmesine yardımcı olabilirdi.


Ancak, küresel ekonomik bağlam, siyasi istikrarsızlık ve Kıbrıs krizi gibi dış faktörler ve uluslararası ekonomik koşullar Türkiye ekonomisinin şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Bu politikaların başarısı ya da başarısızlığı sadece ekonomik yaklaşıma değil, aynı zamanda daha geniş siyasi iklime ve reformları etkili bir şekilde uygulama becerisine de bağlıdır.

13 görüntüleme1 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kalandar

YENİ YIL

1 commento


Şenol YAZICI
Şenol YAZICI
bir gün önce

Merhaba Nevin Gençaslan Cales,


Halkın nabzı tutulsa, bir sıralama yapılsa siyaset tarihimizde Atatürk 1. Menderes 2. Ecevit 3. gelirdi.

...ve çok ilginçtir, ŞİMDİ her kesimin ortaklaşa fikrini alsak siyaset tarihimizin en sevilen siyasetçisi açık ara farkla Ecevit olur.


ister dostu olsun, ister düşmanı Ecevit'e eleştiri getiren çok olmuştu sağlığında.

Ne var ki bu yönlü değerlendirmek kimsenin aklına gelmemişti: "ECEVİT ne kadar ATATÜRKÇÜ?"


Gelseydi onu daha olmadan, hele İnönü gibi bir devi devirmeden bitirirlerdi, çünkü o dönem anlamaya hiç niyetsiz bir dönemdi ve hepimiz epeyce kavram kuluyduk.

Başka türlü nasıl kullanacaklardı bizi?

Evet o güzel şair adam bir de ATATÜRKÜN EKONOMİK politikalarının takipçisi olsaydı belki de çok şey değişecekti ve belki bugün yaşadığımız kabusu da yaşamayacaktık, kim bilebilir?


Ne var ki…


Modificato
Mi piace
1/717
bottom of page