top of page
Yazarın fotoğrafıAycan AYTORE

Deprem

Güncelleme tarihi: 9 Şub

Aycan AYTORE

*

450 Yıllık , Asırlık Binalar Ayakta ,

Lüks Rezidanslar, Daha Geçen Yıl Yapılan Siteler...Neden Yıkıldı?

*




Adıyaman'daki 94 yıllık Alman Köprüsü ayakta kaldı


Yapımına 1927'de başlanan Gölbaşı ilçesindeki Alman Köprüsü, 1929'da tamamlanarak hizmete alındı. Toplam 280 metre uzunluğunda, 35 metre yüksekliğinde, 12 ayak ve 7 kemeri bulunan tarihi köprünün ayaktaki hali dikkati çekti.


Köprü Sağlam, Ne Var ki Tren Yolu bozuk

Malatya'nın Hekimhan ilçesindeki demir madenini Hatay'ın İskenderun ilçesine götürmek için kullanılan hasarsız köprü, uzantılarında, yani demir yolunda depremin verdiği hasardan dolayı kullanılamıyor.





Osmanlı Sadrazamı Sokullu Mehmet Paşa'nın emri üzerine Mimar Sinan tarafından 1574 yılında yaptırılan külliye, turistlerin yerine depremzedelere kapılarını açtı. Yaklaşık 15 bin metrekare alana sahip külliyede bir kervansaray, kadınlar ve erkekler için birer hamam, medrese, cami ve 45 dükkanlı bedesten bulunuyor. Kervansarayın geniş avlusu, etrafında kervanların ve yolcuların geceyi geçirdikleri kubbeli odalar ile külliyenin dışında kurulan çadırlarda yaklaşık 350 depremzede barınıyor.




Öncelikle düzgün zemini öneren uzmanlar Mimar Sinan'ın yüzyıllardır ayakta kalan eserlerini örnek gösteriyorlar. Bu yapılmadığında çok pahalı malzemelerle gene de her koşula dayanabilen binalar yapmak mümkün.




'Asrın felaketi' olarak nitelendirilen Kahramanmaraş merkezli olarak gerçekleşen ilk depremin merkez üssü Pazarcık ilçesinde fayın yüzey kırıklarını araştıran Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, deprem sırasında ikiye ayrılan ağaç ve çevresinde inceleme yaptı.




Bu görüntüler Malatya'dan.


Mia Zona - Onedio Üyesi 07.02.2023 - 15:14


Milyon TL'lik satılık ev ilanları, 'mükemmel' site projeleri, lüks rezidanslar... Yaşadığımız trajik depremde birçoğunun yıkılmasına tanık olduk. Peki yeni yapılmış bu binaların yıkılmasının sebebi ne? Kaynak: Ekşi Şeyler

Merkez üssü Kahramanmaraş olan trajik deprem ne yazık ki uzun yıllar etkisi silinmeyecek bir felaketi yaşamamıza sebep oldu.


10 şehirde ciddi hasara neden olan depremde eski yapıların yanı sıra henüz yeni yapılmış binaların da yıkıldığını gördük.



Malatya'da yıkılan bu binanın henüz 1 yıllık olduğu ve ilanında "Bina son deprem yönetmeliğine uygun olup tüm malzemeler 1.sınıf kalite ve işçilik ile tamamlanmıştır." yazıyor.


İnsanların apaçık şekilde kandırılmalarına kimsenin müdahale etmemesi o kadar üzücü ki.

Bu görüntüler de Osmaniye'den. Bu görüntüler yeni evlerin ne kadar çürük yapıldığını o kadar net gösteriyor ki.


Deprem bölgesindeki yeni yapıların birçoğunda durum aynı. Binalar ne kadar yeni görünse de her yerleri çatlamış ve yıkılmış halde...

Bu bina yeni yapılmış deprem yönetmeliğine uygun diye söylenen Hatay İskenderun Dumlupınar mahallesinde stc residence. Binanın boruları patladı ve duvarlar çatladı. Babam annem ve abim 11.kattan inmeyi başardılar kurtuldular. pic.twitter.com/jYZSEOnjBN — Sude (@sudepulatt) February 7, 2023


Yeni yapılmış binaların neden bu şekilde zarar gördüğünü Ekşi Sözlük'teki bir yazar inceledi. 👇


Perde çok yüksek, muhtemelen içeride de kademe var. Bodrum ve zemin kat kolonları aşırı eksenel yük nedeniyle sünekliğini doldurmuş. Perdeler büyük olasılıkla ince olduğu için gerektiği gibi kesme kuvvetlerini karşılayamıyor. Bina ansızın adeta hiç salınım yapmadan birden göçüyor.

Böyle yüksek binaları siz siz olun piyasa paket programları ile yapmayın. Yönetmeliğe uygun çözdüm dersiniz ama program algoritmasına uymuşsunuzdur haberiniz olmaz. Bir de buna işçilik kusurları eklenirse felaket kaçınılmaz olur.

Üniversitelerin betonarme derslerinde okutulması gereken ibretlik bir olay. Basit bir açıklama yapalım ama biraz uzun...

Türkiye 1999 depreminden sonra ilk yönetmeliğini 2007 yılında yayımladı.


Bu yönetmelikle en büyük ivme değeri birinci derece deprem bölgesinde 0,40g olarak alındı. Bunu kabaca şöyle düşünebilirsiniz; Tasarım mühendisi binayı tasarlarken yapının toplam ağırlığı 100 tonsa 40 ton bunu yatay kuvvete dayanacak şekilde dizayn edecekti. Bunu yaparken de betonun dayanımının yarısını alacak, donatıda da bir miktar dayanım azaltması yapacak, sabit yükleri yüzde kırk arttırırken hareketli yükleri de %60 oranında arttırıp hesap yapacaktı.

Böyle şartlarda bu binanın herhangi bir depremde yıkılması, altını çizerek söyleyeyim, mümkün değil.

2018 yılında bir güncelleme daha yaptık...


Daha doğru bir tabirle ASCE yani ABD yönetmeliğini birebir kopyaladık. Çünkü bir önceki biraz daha Avrupai kalıyordu ve takdir edersiniz ki Avrupa'da Yunanistan ve İtalya haricinde deprem neredeyse yok. Sonra AFAD çok doğru bir çalışma yaparak bizim okullarda aşina olduğumuz deprem yönetmeliğini bir kenara atıp parsel bazında ivme değerlerini yayımladı. Bu ivme değerlerine turkiye.gov.tr'den bile ulaşabilirsiniz.

Burada yayımlanan ivme değerleri bazı bölgelerde biraz aşağıda kalmasına rağmen birçok bölgede ciddi arttı. Mesela benim 0,40g olarak aldığım değer bazı yerlerde 0,78g oldu. Neredeyse iki kat bir artıştı bu.

Buna ilave olarak da TS500'e ek birçok uygulama ekledi. Artık inşaatları yapmak daha zor mesela.

Yönetmeliklerin amacı hiçbir binanın yıkılmaması değildir. Mühendisin amacı da bu değildir. Mühendis bunu amaçlasa şu an yaptığımız yapıların ancak yüzde 10'unu yapabiliriz çünkü maliyetler inanılmaz boyutlara ulaşır.

Mantık şudur genel itibarıyla, 50 yılda bir olan bir deprem için ekonomik ömrü 20 yıl olan binayı neden sapasağlam yapalım. Bunun yerine belli noktalara hasar aldırıp binayı depremde minimum hasarlı ya da yeri geldiğinde can güvenliği sınırı olarak tasarlarız.

Türkiye'de tarihsel projeksiyon göz önüne alındığında meydana gelebilecek en büyük depremin biraz daha büyüğüne göre binalar kesinlikle ayakta kalmalı.


Ama yeri gelir minimum hasar, yerine göre de can güvenliğini sağlayacak derecede hasar almasına izin veririz. Olaylara böyle bakarsanız sanırım bizim amacımız daha net anlaşılır.

Biz binaya perdeyi bir amaçla koyarız. Deprem kuvvetlerini alsın diye. Ancak bunu koymak aynı zamanda risklidir de. Eğer yanlış yere koyarsanız yapıyı bozar ve yapının ekstra dönmesine neden olur.

Aynı zamanda bu perdelerin de yeterli rijitlikte olması gerekir ki perde gibi davransın. Bahçe duvarı gibi perde yapılmaz.

Kolonlar ise bizim hayati organımız. Biz yeri gelir döşemeden vazgeçebiliriz. Hatta birkaç kiriş bile feda edebiliriz. Ancak kolonların ağır hasar görmesini asla göze alamayız. Kolonlar yeterli dayanıma haiz olmalıdır. Bu tarz yüksek katlı yapılarda kolonlara korkunç boyutlarda basınç gelir. Adeta ezilir. Üzerinizde 100 kg çuval var ve ben sizin bacağınıza basit bir tahtayla vursam anında fibulayı kırabilirim. En ufak bir yanal kuvvette de bu kolonlar dağılır.

Bahsettiğim bu. Tasarım ilkelerine, yapı statiğine ve yönetmelik felsefesine inanılmaz aykırı bir uygulama. Kabul edilebilir değil. Hiçbir şekilde.

Rezonansa da değinelim...


Siz yapınızı deprem yönetmeliğinin tüm kriterlerine göre kusursuz yaptınız. Ama AFAD'ın son depremler bölümüne bakarsanız depremler neredeyse 4'ün üzerinde büyüklükte ve 10 dakika gibi periyotlarla olmaya devam ediyor.

İnsanların depremleri binanın içinde daha uzun hissetmesinin psikoloji haricinde bir sebebi daha var. O da binanın da salınım yapması ve bu salınımın deprem bittiğinde hemen bitmemesi. O yüzden biz binaları tasarlarken bu periyot kısmına çok takılırız. Eğer bu değer uzun bir değerse ve zemin de alüvyonal bir zeminse zeminin periyodu da bina gibi yüksek bir değer olacaktır.

Bu da aynı trambolinde zıplamaya benzer. Sizin hareketiniz ne kadar tramboline uyarsa o kadar zıplarsınız. Yapının salınım periyodu da zemin periyodu ile örtüşürse etki katlanarak artar ve sizin hesaplamadığınız ivme değerleri nedeniyle de bina da en iyi ihtimalle ağır hasar görür ama genelde yıkılır.

Beton sınıfını istediğiniz kadar yüksek alın, tüm yönleriyle hem geoteknik hem de deprem mühendisliği yönünden ele alınmamış ve imalatı doğru düzgün denetlenmemiş her yapılar bu akıbete uğramaya adaydır.

Deprem bölgelerinde özellikle artçılarla yıkılan binaların buna bağlı yıkılmış olabileceğini de düşünüyorum.


Zaten böyle bir depremin geçtiği zemin de artık zemin etüdünde yazan zemin hakim titreşim periyodundan uzaklaşmış olur.

Elbette sıvılaşma da böyle verimli ovalar için gözden kaçırılmaması gereken bir başka husus. Sıvılaşmanın olduğu yerde yüzeysel temel olan yapılarda bizim tüm öngörülerimiz de çöpe gidiyor.

Celal Şengör, Naci Görür gibi dünya çapındaki hocalarımızın dediklerine göre bu artçılar bir yıla kadar devam edecek. Bu büyüklükte de en az bir ay devam edeceğe benziyor. İşte tüm bu sebeplerden ötürü çatlakları gözünüze çarpan hiçbir binanın değil içine girmek önünden bile geçmeyin. O yapının tüm kimyası değişti. Plastik şekil değiştirme dediğimiz safhaya geçti bir kere. Yani basit bir tabirle o bina yoruldu. Hesaplanan hiçbir veri o bina için de zemin için de söz konusu olmadığı için en ufak bir depremde de yıkılabilir durumda.

Aman dikkat edin, hep birlikte aşacağız merak etmeyin...

*

DERLEME: Aycan AYTORE


*

DEPREM DOSYASI:


DEPREMle ilgili maviADA Yazarları tarafından yazılan zaman içinde dergide yeralan yazıları görmek isterseniz RESME tıklayın.


30 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page