top of page

CORONA- COVID-19

ve

Bir Kitap Doğuyor

*


Covid-19; Çin’den dünyaya yayıldığı söylenen bir virüs. Zengin- fakir, genç- ihtiyar, siyah-beyaz, tahsilli-cahil demiyor, adeta dünyayı esir aldı, insanları evlerine kapattı. 2020 Ocak ayında basında yer aldı. Türkiye martta tedbirler almaya başladı. Her akşam TV haberlerinin ana konusu oldu. Her gün değişen haberlerde, farklı bilgiler veriliyor. Halk kime inanacağını bilemiyor. Hasta ve ölü sayısını vermek mümkün değil, çünkü her gün değişiyor. Temizlik- maske- mesafe değişmeyen tedbirler. İttifak edilen son çare aşılanmak. Gelişmiş ülkelerde aşılama çalışmaları paralel bir şekilde başladı. Aşıyı bulmak kadar, talebi karşılamak da bir sorun. Aşıyı bulanlardan biri de virüsün ilk görüldüğü Çin, aşılamada da önde gidiyor. Kıraathaneler, lokantalar, eğlence yerleri, toplantılar, berberler, bakkallar kapalı. AVM sınırlı, her hafta değişen yasaklar, sınırlamalar. 65 yaş üstü için; sokağa çıkma, toplu taşıma araçlarından yararlanma dahil her şey yasak. Ben tesellimi kitaplarım ve kalemimde buluyorum.


Tarih merakım zaten vardı. Birinci yıl Atatürk‘ün okul kitaplarında pek yer verilmeyen yönlerini sevenleri ile paylaşacak, “Az bilinen yönleriyle Mustafa kemal Atatürk” adlı bir kitap yazmaya başladım. Kış boyunca beni meşgul etti. Ankara’ya N...’a gittim. Orada müsveddesini tamamladım. N... editörlüğünü yaptı. Atilla’nın desteğiyle bastırdık. Telif hakkını vermedim. Para ile satmadım. Akrabalara, dostlara, Atatürkü sevenlere hediye ettim. Anlayanlar, anlamak isteyenler, Atatürk’ü sevenler çok beğendiklerini söylüyorlar. Birinci yıl böyle geçti. Virüs dolayısıyla sınırlamalar artarak devam ediyor, eve kapandık. Meşgul olacak bir şey bulmam lazım. Boş kalmak bana göre değil. Kuruntudan kafayı yemekten korkuyorum. Nihayet okuduklarımı, duyduklarımı, yaşadıklarımı bir kronoloji sırasıyle yazmaya karar verdim. Önce bir plan yaptım. Bulunduğum yerleri 20 ana bölüme, her ana bölümü 10 alt bölüme ayırdım. Her alt bölümü bir sayfa olarak planladım. Her sayfanın sonuna, bir çeşitlilik katsın diye bir anekdot koydum. Bazıları tarihi gerçekler, bazıları bizzat yaşanmış, bazıları kulaktan kulağa aktarılmış hikayler, düşündüren, güldüren, ders alınan örnekler. Bir işin en zorunu bulmakta bayağı tecrübeliyim. Bunda da buldum. Önce nelerden bahsedeceğimi not alıyorum, bu notları hikayeye dönüştürerek deftere yazıyorum. Defterden bilgisayara geçiyorum. T... ilk kontrolü yaparak internetten N...’a gönderiyor. N... ikinci kontrölü yapıyor, T...’e gönderiyor. T... yazıcıdan çıktısını alıp bana veriyor. Bazen bir alıntı almak için bir kitap okuduğum oluyor. Editörlüğünü N... Ağabeyimin kızı edebiyat öğretmeni A... yapıyor. Çalışmaya dalınca zaman nasıl geçtiğini anlamıyorum. bakıyorum saat 02.00 olmuş.(yy).


DERLER: Yeni yetme yakışıklı ama ukala bir İngiliz şövalyesi, kraliçenin bir milyon sterlini olan yakışıklı bir beyi, özel yatında bir gece ağırlayacağını dedikodu halinde yayıyor. Bu söylenti kraliçenin kulağına gidiyor. Esasen şövalyeyi müşkül duruma sokmak için onu yatına davet ediyor. Yatla denize açılıyorlar. Genç adam arada bir “Kraliçem, derler; kraliçem, derler”diyor. Kraliçe merak ediyor: Ne derler? Genç:“Yapsan da derler, yapmasan da derler”.

Kraliçe: “Peki bir milyon sterlini nereden bulacaksın?”

Şövalye : “Hah işte, mesele bu . Demek ki bir milyon sterlinim olsa bu iş olacak.”(DO).


25 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/683
bottom of page