top of page
Yazarın fotoğrafıArkadaş Zekai Özger

Çelişkili Kötü Şiiridir


kadercinin / kendine tapmadan önceki

son -ya da sona yakın- öfkesinin

bir dünya görüşünün yorumuna

başlangıç olan/ çelişkili kötü şiiridir açtık çok açtık çok çok açtık ekmek istedik kadın istedik tanrı İstedik


ve oturup ağladık niye

ve niye hiç görmemiş gibi sanki

oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum

ona şaşıyorum biz sanki hiç ekmek görmedik

yemek için

hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru /

sanki hiçbir şey de mi yemedik


bak biz helva yedik güneşe karşı

/ şapka alıcak paramız yoktu / helva yedik

sonra güneş yedik yüz derece sıcaklıkta

şart değildi biliyorum güneş yememiz

güneş onlarındı biz hırsızız hem valla hem billa

biz toprak yiyorduk o zamanlar katık olsun diye

güneşi de yedik yüz derece sıcaklıkta hırsızız valla


bak biz daha neler yedik

inanamıycaksınız ama hem valla hem billa

eylüllerden tutun da nisanlara kadar

göğün saralı günlerinde yağan yağmurlarda

ve de vıcık vıcık çamurlarda

ve de dizboyu karlarda

ve de en bi fena havalarda

/ biliyorum inanmıyacaksınız ama /

ayaz yedik soğuk yedik hem valla hem billa

yağmur yedik çamur yedik kar yedik

ve de eylüllerden nisanlara kadar

umut yedik umut yedik memetler gibi


hadi hadi söyletmeyin biz daha neler yedik

yüzüne tükürülmez adamlardan tekme yedik valla

çelme yedik tokat yedik alışkınız acımayın bize

o yüzüne tükürülmez adamlar var ya

onlar bile hep bizden yediler

yediler kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı

yediler gücümüzü terlerimizi

güç deyip ter deyip önemsemeyin

bizim günboyu kullandığımız şeyler

ama biz yiyemedik oh deyip

kollarımızı ellerimizi tırnaklarımızı

ve de gücümüzü terlerimizi


hadi hadi biz daha neler yedik ot yedik et yedik bok yedik/


açtık çok açtık çok açtık


kadın istedik tanrı istedik


ve oturup ağladık niye

ve niye hiç görmemiş gibi sanki

oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum

ona aşıyorum biz sanki hiç kadın görmedik

biz galiba hiç kadın görmedik / çok doğru /

biz iş gördük güç gördük kadın görmedik

zaman mı bulamadık ne/ biz kadın görmedik


ve bir kadın aldık çarşıdan birşeyler umarak

kadın dediler soy dediler soyduk

giysilerini soyduk kadının ve şeylerini

ve salt kadın dediler salt kadındı şimdi o

salt erkek bekliyordu şimdi biz salt erkeğiz

salt erkeğiz ve çok açız dayanamadık

soymayı sürdürdük kadını gözlerimizle

ve soyduk giysilerini kadının ve şeylerini

ve soyduk saçlarını dudaklarını ve gözlerini tardıeu gibi


ve soyduk birşeyler umarak derilerini etlerini

ama hep birşeyler umarak soyduk herşeylerini

ne çıktı karşımıza biliyor musunuz sonunda

salt kadın yerine salt kemik

ve kemikler arasında kirli bir yürek

çirkin korkunç bir iskelet

oysa hep başka düşlemiştik kadını

en iyi en güzel ve sıcacık

ve de temiz yürekli / yani kadın

yani kadın /


biz çok açtık kadın istedik yani kadın yani sevgi yani aşk ama en iyi en güzel ve sıcacık ve de temiz yürekli yani kadın


açtık çok açtık çok çok açtık


tanrı istedik


ve oturup ağladık niye

ve niye hiç görmemiş gibi sanki

oturup hep birlikte ağladık ona şaşıyorum

ona şaşıyorum biz sanki hiç tanrı görmedik

hadi hiç görmedik diyelim / çok doğru/

tanrı da mı hiç görmedi bizi

hep bilinen şeyler gibi yinelemek

ama yalnız yinelemek hep yinelemek hep umarsız

-sen n’apıyorsun orda sen n’apıyorsun

-hiç sigara kutusu topluyorum yerden yakıcam

-bak bir odun düştü arabadan alsana

-yok onu öteki alsın o çok yoksul

-kamyona geleyim mi abi kamyona iyi taş taşırım

-beş liradan fazla vermem bak hava cok soğuk

– manton yok mu senin bu kış kıyamette

-hırkam eski biraz ama olsun yündür tutar gene

çıplaklıktan iyidir

-bu adam deli mi ne yırtık gömlekle bu soğukta

-ben karı iki beş de çocuk yedi bir de tanrı sekiz kim

ısıtacak bizi kim doyuracak bizi

-‘inandığımız tanrı -da- yalnız bıraktı bizi’


bağışlatıcı olmuyor ey bagışlatıcı olmuyor bilmem nerelerdeki özgürlük şarkıları bizim özgürlüğümüzü bunca kısıtlamışken

tutsaklığımızı sürdürürken ezerken ezdirirken kurdukları düzende kayırdıkları güçlere

kayırdıkları güçlere sanki biz insan değiliz


gökyüzüne uzanmaktan yoruldu ellerimiz

ne isteriz ne isteriz bilseniz

bilseniz inanca karşı gelmek ne zor

bilseniz ekmek yemek su içmek ne zor

bilseniz mutluluk ah mutluluk

mutluluk çok ötelerde şimdi

nedensiz isteksizliğiyle vermekten kaçındığı bizlere

bizlere yani kendi yarattığına

/ ne gülünç kendi yarattığına /

mutluluk çok büyük ve çok ötelerde şimdi

tanrı kadar

ulaşılmaz


bir ulaşsam bir ulaşsam yok mu ya bir ulaşsam

kimselere bırakmıycam kimselere bırakmıycam

ama gücüm ama gücüm ama gücüm kısıtlı


valla bıktık billa bıktık yaşamaktan

ben insanım dedik günahkâr olduk

ben tanrıyım dedik günahkâr olduk

ben günahkârım valla


ben günahkârım valla ve de tüm günahlarını insanların

topladım omuzlarıma/ ben günahkârım valla

bir hafifledim bir hafifledim ki sormayın

günâhlar ne hafif şeyler öyle ve de ne güzel


ben hep tanrıyı düşündüm tanrıyı sevdim

ben hep tanrının dediğini yaptım günahkâr değilim

baktım hiç düşünmedi tanrı beni hiç sevmedi

baktım tanrı hiç yapmadı dediğimi


töbe töbe ben günahkârım valla


kaynattım üç tencerede üç ayrı aşı

ekmeği kadına kadını tanrıya tanrıyı ekmeğe üleştirdim



Forum, 15 ekim 1969


*Ekleyen: Zeliha AYDOĞMUŞ

42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentarios


1/706
bottom of page