top of page
Yazarın fotoğrafıNurten B. AKSOY

Cahit Külebi

Nurten B. AKSOY

*

Aydın bir saz şairi içtenliği, bir Karacaoğlan rahatlığı ve temiz bir dil ile zaman zaman kötümser, güvensiz; ama kendi türküsünü söyleyen Cahit Külebi 2 Ocak 1917’de Tokat’ın Zile ilçesinde dünyaya gelir. Asıl adı Mahmut Cahit’tir. Erzurumlu bir ailenin çocuğu olan şair, babasının aile adı olan “Gullebiler”den esinlenerek Külebi soyadını alır. İlk ve orta öğrenimini Tokat, Sivas ve Bursadaki çeşitli okullarda tamamlar.

HİKAYE

Senin dudakların pembe Ellerin beyaz, Al tut ellerimi bebek Tut biraz!


Benim doğduğum köylerde Ceviz ağaçları yoktu, Ben bu yüzden serinliğe hasretim Okşa biraz!


Benim doğduğum köylerde Buğday tarlaları yoktu, Dağıt saçlarını bebek Savur biraz!


Benim doğduğum köyleri Akşamları eşkıyalar basardı. Ben bu yüzden yalnızlığı hiç sevmem Konuş biraz!


Benim doğduğum köylerde Şimal rüzgarları eserdi, Ve bu yüzden dudaklarım çatlaktır Öp biraz!


Sen Türkiye gibi aydınlık ve güzelsin! Benim doğduğum köyler de güzeldi, Sen de anlat doğduğun yerleri, Anlat biraz!


1936’da Çapa Yüksek Öğretmen Okulunu birincilikle kazanır. İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü ile Yüksek Öğretmen Okulunda, zamanın ünlü edebiyatçılarından güçlü bir eğitim alır. 1940 yılında üniversiteden mezun olan Külebi, askerlik görevinden sonra 1942’de Süheyla hanım ile evlenir ve bu evlilikten iki oğlu olur. Başta Antalya ve Ankara olmak üzere pek çok ildeki okullarda edebiyat öğretmenliği yapar.

MASALDAKİ YALNIZLIK

Ben yalnızlığı Gökte uçar gördüm. Ben yalnızlığı Garip naçar gördüm. Ben yalnızlığı Gelir geçer gördüm.


1960-1964 yılları arasında İsviçre Bölgesi Öğrenci Müfettişliği ve Kültür Ateşeliğine atanarak yurt dışına gönderilir. 1964’te yurda dönen Cahit Külebi, çeşitli devlet görevlerinde bulunduktan sonra 1973 yılında emekli olur. Emekli olduktan sonra 1983 yılına kadar Türk Dil Kurumunda çalışan şair, 12 Eylül’den sonra bu görevinden istifa eder ve siyasi bir partinin kurucuları arasında yer alır. İlk şiirleri “Nazmi Cahit” takma ismiyle Sivas Erkek Lisesinin Toplantı adlı dergisinde yayımlanan şair, böbrek yetmezliği nedeniyle 20 Haziran 1997 tarihinde Ankara’da vefat eder.


UMUT

Yorgunsun uzaklardan gelmişsin Yitirmişsin ne varsa birer birer. Bir sağlık, bir sevinç, bir umut Onlar da nerdeyse gitti gider.

Dost bildiğin insanların yüzleri Aynalar gibi kapkara. Suyu mu çekilmiş bulutların Dönmüşsün kuruyan ırmaklara.

Taşlara düşen saat gibi Ne artı ne eksi. Bir sağlık, bir sevinç, Bir umut… Hikaye hepsi…


Halk şiirinden, türkülerden yararlanarak çağdaş bir şiir oluşturan Cahit Külebi, şiirlerinde konu olarak “yurt sevgisini, insan ve doğa sevgisini” işler. Ayrıca çocukluk ve gençlik yıllarını yaşadığı Niksar, Tokat ve Sivas yörelerinden anılarında kalan izlenimleri de şiirlerinde aktarır. 1940-1950 yılları arasını kapsayan “Garip şiiri” akımına Orhan Veli‘yi çok sevmesine rağmen katılmaz, şiire kendine özgü bir yorum getirir. Ölçü olarak serbest şiiri kullanmakla birlikte espriye dayanan, gündelik hayatın basit avareliklerini konu edinen Garip şiirinden farklı bir serbest şiir tarzı geliştirir.

SEVDA BAHÇESİ

Bir gül mahzun durur bahçede Yaprakları yorgun. Sen pembe güllerin en pembesi Hasta solgun.

Bir gül taze durur bahçede Yaprakları diri. Sen beyaz güllerin en beyazı Sabahlar kadar iri.

Bir gül baygın durur bahçede Yaprakları serin. Sen sarı güllerin en sarısı Yağmur gibisin.

Pembe gül hülyandır açılmış, Beyaz gül yanakların, Sarı gül dağınık saçlarındır, Ve mahzun kalbim ateş gibi Yanan dudaklarındır.


Bir saz şairi içtenliği ve rahatlığı içinde, türkü tadında serbest şiirler yazar. Zaman zaman kötümser, güvensiz bir kişiliğin söylemlerinden sızan temalara girmiş olsa da duru, sade bir Türkçe kullanarak ahenk ve ritme önem veren bir serbest şiir oluşturur. Şiirlerinde lirizme ve coşkuya değer veren şair, kimi zaman romantik duygularla memleket sevgisini dile getiren güzel şiirler yazar. Behçet Necatigil onu; “Yurt köşelerinin manzarasını ve insan gerçeklerini, modern bir biçim ve yeni bir romantizmle yaşatıp, anılarla güçlü, içten bir duyarlıkla anlatan şair” diye anlatır.


SİVAS YOLLARINDA

Sivas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider Tekerleri meşeden. Ağız dil vermeyen köylüler Odun mu, tuz mu, hasta mı götürürler? Ağır ağır kağnılar gider Sivas yollarında geceleri.

Ne yıldızlar kaynaşır gökyüzünde, Ne sevdayla dolar taşar gönüller Bir rüzgar eser ki, bıçak gibi El ayak şişer.

Sivas yollarında geceleri Ağır ağır kağnılar gider.

Kamyonlar gelir geçer, kamyonlar gider Toz duman içinde, Şavkı vurur yollara, Arabalar dağılır şoförler söğer, Sivas yollarında geceleri Katar katar kağnılar gider.


Doğduğu yer olan Zile’nin o zamanki sihirli havasından büyük ölçüde etkilenen Külebi sanata tutkusunun başlayışını şöyle anlatır:

"Zile’de bir akşam babam bana üç kitap getirdi. İhtimal o yaşımdan hatırladığım tek gün olan o aydınlık gecede edebiyatı sevmişimdir. Belki de her akşam, yassı kalesinden tellallar çağıran, sokaklarında yaz boyunca yük yük üzüm, alaca mısırlar, tenteneli uzun kavunlar taşınan, sabahlara kadar büyük leğenlerde pekmez kaynatılan, bu yüzden kışa kadar sokakları sıcak üzüm kokan ve geceleri uzaktan “Şu Zile’den gece de geçtim görmedim aman” diye türküler duyulan Zile bana sanatı sevdirdi. Babam kitapları getirmişti ama okuma bilmiyordum."


Edebiyat profesörü Mehmet Kaplan öğrencisi Külebi’yi; “Ben ona inanıyorum ki Anadolu’yu, çocuklukları bu topraklarla karışmış, şehre geldikten sonra yüksek kültür edinmekle beraber ilk yaşantılarını kaybetmemiş sanatkârlar anlatabilirler. Cahit Külebi de bunu başaran nadir şairlerden biridir.” diye anlatmıştır. Biz de 20 Haziran 1997'de yaşama veda eden şairimizi saygıyla anıyoruz...

104 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page