top of page
Niyazi UYAR

Bir 10 KASIM Sabahında Düşündüklerim

Güncelleme tarihi: 28 Eki 2021

Öğretmenlerimin Mustafa Kemal’in matematik dersindeki başarısını anlatırken bir öğrenci olarak ona ne kadar imrendiğimi, bunun ne kadar muhteşem bir şey olduğunu anlatamam! Kim bilir, benim matematik dersindeki başarısızlığım, böyle düşünmeme vesile olmuş olabilir. “Şıp” diye bütün problemleri saniyede yapan, hatta öğretmenlerin çözmede zorlandığı soruları bile anında çözen bir öğrenci olmak ne tarifsiz bir ayrıcalıktır.


Zübeyde Hanım’ın “âmin alayları” ile mahalle mektebine gitmeli direnci Ali Rıza Efendi ile ters düşmeleri geleceğin rejim tartışmasının işaretlerinin habercisidir. Ali Rıza Efendi ve küçük Mustafa çağdaş normlara göre eğitim öğretim yapan okullardan yanadır. Fakat öte yanda Zübeyde Hanım vardır, onu kırıp dökmeden bu meselenin üstesinden gelmek gerekir. ( Bu bir iç cümle olsun: Sevgili babalar sözüm size 1880’lerde yaşayan Ali Rıza Efendi kadar aklınızı kullanmanızı dilerim.) Küçük Mustafa mahalle mektebinde okumasını iyi bir hafız olmasını, Kuran’ı ezbere bilmesini o kadar çok ister ki anne Zübeyde!


Mahalle mektebindeki Kaymak Hafız ve Rüştiyedeki Matematik öğretmeni Mustafa Efendi, Atatürk’ün hayatının önemli kişilerdir. Eli sopalı Kaymak Hafız ve gerçek bir eğitimci Mustafa Efendi… İşte bu iki isim Mustafa Kemal’in kişiliğinin oluşumunda en önemli etmenlerdendir: Biri, seven değer veren, yücelten, gerçek bir eğitimci; öteki yetmezliğini sopa ile kapatmaya çalışan orta çağ zihniyeti.



Söz açılmışken ben Niyazi UYAR 37 yıl bir fiil Türk Mili Eğitimine emek verdim, hep insan merkezli olmaya çalıştım. Mustafa Efendi gibi öğrencilerimi sevdim, onlara yetişmiş kocaman birer birey gibi davrandım. Olmuşsa bir hata (yoktur ya, beşer şaşar misali) ben sevgili öğrencilerimin hoşgörüsüne güvenirim, affederler öğretmenlerini. Onlar bilirler ki Niyazi Öğretmen, Yunus felsefesini Hacı Bektaş inancını yaşamının mihenk taşı yapmıştır. O yeri gelmiştir Pir Sultan gibi kutsal isyanın bayrağını çekmesini de bilmiştir. El etek öpmeyi becerebilseydi kocaman kocaman şehirlere müdür olabilirdi... Niyazi Öğretmen her dilden her dinden insanı sınırsız bir hoş görü ile kucaklar! Öyle değil mi Beki Ferera, öyle değil mi Naim Özsezikli, öyle değil mi Marta, öyle değil mi Karakızım Eylem, öyle değil mi Ruhan, öyle değil mi kara çocuk Berk, öyle değil mi keman sanatçısı Soydan, öyle değil mi Haham İzak?



Mustafa Kemal’in çok başarılı geçen eğitim öğretim hayatında matematik ve edebiyat önemli bir yer tutar. Öğrencilik yıllarında dergi çıkarıp siyasal mücadeleyi başlatan Mustafa Kemal bunun bedelini daha o yıllar ödemiştir. Bereket ki babacan okul yöneticileri şimdi olduğu gibi o zaman vardır. Ben Niyazi Uyar olarak gönülden teşekkür ederim o yöneticilere. Yönetici demek elindeki yetkiyi aklı ile kullanmayı bilen liderdir. Oyuncak olmayı kabul etmeyen yöneticiler, siyasal iktidarlarla hiçbir zaman barışık olmamışlardır.

Mustafa Kemal’in askeri okullardaki başarısı arkadaşları arasında kısa zamanda sivrilmesini sağlamıştır. Askeri okul öğrencisi Mustafa Kemal aynı zamanda yönetendir, sevk ve idare edendir. Örgütçülüğü, hatipliği, inandırıcılığı, birikimi, kararlılığı yeni bir liderin doğuşunun işaretidir. Onun kişilik özellikleri, daha o yıllar verdiği mücadele ufalanmakta olan Osmanlı'nın yerine cumhuriyetin kurulacağını muştulamaktadır adeta.


Çöken ekonomik sistem, dağılan bir imparatorluk, enkaza dönen bir devlet aygıtı… Öte yandan art arda gelen yenilgiler ve yönetenlerle yönetilen arasındaki uçurum… Ve işkal edilen Osmanlı toprakları, silahları elinden alınan ve darmadağın edilen bir ordu…

Cumhuriyet, Osmanlı İmparatorluğunu yıkmadı. Cumhuriyet, yıkılan, dağılan bir devletin yerine kuruldu… Atatürk'e dil uzatan bedbahtlar, sanki yurt işkal edilmemişti, sanki ordu dağıtılmamıştı da her şey iyi gidiyordu, ülke İsveç gibiydi öyle mi? Yıkılın karşımdan!


Sizin yurt sevgisi, vatan diye bir kaygınız yok, sizin için asıl mesele din elden gidiyor deyip yıllarca uyuttuğunuz, alın terini sömürdüğünüz Anadolu insanın uyanacak olması. Bezirgân saltanatınızın devam edeceğini bilseniz, “en çok cumhuriyetçi” siz olursunuz!


19 Mayıs 1919 Samsun’da doğan bir güneş!


Sana inanan yoldaşların ile birlikte Anadolu’ya geçmek, Anadolu’nun güzel insanlarını bu ahval içinde kurtuluşa inandırmak… gerçekten kimsenin cesaret edemeyeceği bir şey, başarabileceği bir şey değil! Sendeki bu cesaret, sendeki bu inanç… Normal düşünen insanların akıllarının alabileceği bir şey değil:


Silah yok, ordu yok, elde para yok, sen hariç kimsede umut yok!


Kimse senin yerinde olmak istemezdi. Padişah ferman buyurmuş, şeyhülislam efendi fetvasını vermiş idamına hükmolunmuş! Bir general olarak gittiğin Anadolu’da elsiz ayaksız kalacağını düşünenlere en güzel cevabı, yıllarca emek verip giydiğin şanlı üniformayı çıkarıp milletinin bağrına emanet ederek verdin. Kimse, hiç kimse bu kadar cesur olamazdı, normal bir vatandaş olarak Anadolu’da isyan ateşini yaktın. Kimsede bu kadar yürekli değildir. Damat Ferit ve adamları bulsalar seni bir kaşık suda boğmakla kalmayıp kanını içeceklerdi. Elazığ valisi Ali Galip’in tuzağından yine aklınla kurtuldun. Sen saraya damat olmayı kabul etseydin krallar gibi yaşardın. Sen kendi ikbalini düşünmedin. Sen milletinin esaret altında kalmasına tahammül edemedin.


Bu yürek nasıl bir yürek, bu inanç nasıl bir inanç… Olağanüstü…


Sözlüklerde seni tam olarak anlatabilecek bir sözcük yok henüz, senin inancının, cesaretinin benzeri yok…


Allah'ın bir lûtfu bu! Sen, bu ülkenin topraklarını canından, ikbalinden aziz bildin. Bu uğurda ne yapman gerekiyorsa canını ortaya koyarak yaptın. Hak bildiğin yolda bir santim bile ayrılmadan yürüdün. Seninle yola çıkan yoldaşların bile senin inancına yabancı kaldılar.


Bu ülkenin camilerinde inananlar namazlarını özgürce kılıyorsa minarelerinde beş vakit ezan sesi yükseliyorsa, cem evlerinde (Emevi İslâmının baskılarına rağmen) semah tutuluyorsa, senin sayende.


Bunca emek, bunca acı, bunca şehit, hürriyet için, bayrak için; feda olsun!


Seni bu toprakların yerli işbirlikçileri, çeteleri, dönekleri, hainleri… Yolundan alıkoyamadı. Bizi de kimse yolumuzdan alıkoyamayacak!


Bir 10 Kasım sabahında, gözlerim buğulu, yüreğim inançlı bunları düşündüm. Sana bir kez daha söz verdim, yolundan ayrılmayacağım, devrimlerini her şartta savunmaya devam edeceğim. Ben biliyorum ki bu ülkenin yurtseverleri, memleket sevdalıları için, yalnız ve ancak tek yaşama şartı bu…


Bornova 10 Kasım 2019

45 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Kommentit


1/706
bottom of page