top of page
Yazarın fotoğrafıZeliha AYDOĞMUŞ

Rengin Romanı:BAĞBOZUMU

Güncelleme tarihi: 22 Oca 2022

Şenol YAZICI

*

BAĞBOZUMU _ Roman

ADA Kitap _ Ekim 2006

İstanbul

*

BAĞBOZUMU, Şenol YAZICI'nın 2006'da ATP Yayınlarından çıkan bir romanı. Ülkemizin son yüzyıla damgasını vuran cumhuriyetin kuruluşu, mübadele, 60 İhtilali, kanlı siyasi olayları...fon olarak alıyor. Karadeniz'de yaşayan bir Rum genciyle, bir Müslüman kız arasında başlayan olanaksız bir aşk öyküsü üzerine kurgulanmış, kendi içinde şifreleri olan 188 sayfalık bir kitap...

Bende ise, uzaktan bakınca rengin romanı hissini bıraktı; ama her rengin: İyinin ve kötünün...

*

Kısmet işte, belki eğitim hayatım sırasında, akademik takvimime denk düşen günlere çarpı atarken kesişmedi yollarımız ama olsun, yaşam başlı başına bir okul değil miydi zaten! Hele edebiyata ilgi duyuyorsanız maviADA gibi ehil bir edebiyat dergisine denk gelmek talih kuşu...


Benim için öylesine özel bir yere sahip maviADA Dergisi, öylesine okul sıcaklığında ve yetkin bir edebiyat atölyesi. Mimarını ise eminim tanıyorsunuz...Yıllarca edebiyat öğretmenliği yapan, pek çok baskısı yapıldıktan sonra, şu anda yok satan on bir tane de kitabın yazarı Şenol YAZICI.


Şenol Yazıcı yazıp üretmek bir yana, yazarlığa gönül vermiş pek çok kimseye emeği geçmiş... edebiyatı, kitapları sevmiş ve sevgi emek diyerek elinden ne geliyorsa fazlasıyla yapmış, yapmakta. Bir bahçıvan gibi çiçeklere gerektiği zaman gerektiği kadar su vermiş, büyüyüp serpilsinler diye üşenmemiş güneşi çağırmış.

Uğradığı düş kırıklıklarının yerini umutla yamamış. Yaşama, ille de insana dair beslediği umudu, kendine olan sarsılmaz inancıyla sırlamış. Gördüğüm, bu yama ona ayrı bir bilinç düzeyi katmış. Zaman kaybetmeden sayfayı çevirmiş...Elinde özenli, yüreği incelikli, eğilmez bir kalem, sırtını aklına, bilgiye yaslamış, yine kitaplara, yine edebiyata sarılmış.

Kitaplarını sahaf sahaf gezinip bulduktan sonra sıraya koydum ama okuma sıralamasında en sona kalandı Bağbozumu. Belki öteki kitaplarına göre daha hacimli olmasından... Okumaya başladığımda gördüğüm anlatım ve hayal gücü zenginliği her zamanki gibiydi; sıcak, samimi, kusursuz olduğu kadar yansız, insani ve rengarenk. İğneyle ince işi olanlar bilir, nasıl zorludur ... İşte Bağbozumu' da öylesine bir ince işçilikle dokunmuş. Romanı doğasıyla bütünleştiren, eşsiz bir örnek. Anadolu'ya, özellikle Karadeniz'e özgü pek çok sözcükle sık sık Bağbozumunda buluşmamdan söz ediyorum.

Şu betimleme örneğine baksanıza;


"Acımasız, uzun zemheriden sonra gelen bahar, şimdi rengarenk kanatlı dev bir masal kuşu olmuş, almış başını, üstünden geçtiği her şeyi bin bir renge boyayarak, Zigana boyunca denizden yukarıya, dağlara uçuyordu.


Artık leylekler dönüyordu.

İki yandan, kadife gibi gür ve parlak bir yeşille göklere yükselen yamaçların tam üstünde, mavi göğün içinde güneş altın bir top olmuş dönüyordu. Bahar, kuzukulağı, zibilankesi, tomarası, patlayan tomurcuğu, gümbür gümbür çiçeği, deli yeşili, mutlu ötüşlü kuşları ve o muhteşem çılgın telaşıyla geleli çok olmuştu. Uzun yağmurlar da azalmıştı. Yine de, vadinin iki yanından duvar gibi yükselen dağların dorukları, güneşin altında bir gelin tacı gibi parlayan karlarla kaplıydı. Deniz kıyısından Zıgana'ya değin uzanan, en geniş yeri beş yüz adımı geçmeyen dar vadinin orta yerinden yılan kavi akan küçük dere, eriyen kar sularıyla iyice doygun, kirli bir sarılıkta yatağını zorlayarak köpürüyordu. Çok gitmez, iki yanına dizilmiş çok eski zamanlardan kalma gibi duran kulübeleri, dükkânları da kaplayarak geçit vermez duruma gelirdi."


" Zekeriya SAKA, KIYI Dergisinde; "Şenol YAZICI'nın bu kitabı, Karadeniz'e, ülke tarihine, sosyolojiye , psikolojiye... ışık tutan bir roman.." diye not düşmüş üzerine...


Hoş bir karşılaşmaydı.

Yazar başından sonuna, ipek böceği örneği bilenmiş sabrıyla nasıl örerse kozasını öyle, karınca nasıl usanç duymadan çalışırsa öyle kurgulamış Bağbozumu'nu. Doğru ya öyleydi, Ernest HEMİNGWAY'in söylediği; ''Bir romanın gücü, yazarın en iyi bildiğini okura başarılı bir şekilde aktarmasından gelirdi.''


Hal böyle olunca da Şenol YAZICI, çok iyi bildiği Karadeniz'e götürüyor bizleri. İşlek kaleminin bıraktığı izleri takip etmemizi sağlayarak, köşe bucak gezdiriyor...Öyle detaylı, öyle masalsı bir anlatıyla gezdiriyor ki doğduğu, ilk doyduğu, oyunlar kurduğu toprakları, türlü türlü otu, binbir çeşit ağacı, yerel söylenceleriyle... gitmiş, görmüş, anılarınızda yer edecek derecede yaşamış kadar oluyorsunuz doğrusu.


Ama itiraf etmeliyim ki bunca güzelliği daha ilk sayfalarında bulduğum, hatta gecenin ilerleyen bir vaktinde esinlenerek şiir bile yazdığım Bağbozumu'nu, okuyup bitirmekte zorlandım. Oysa bu kadar başarılı yazın diline sahip bir kitaba, başkası aynı şeyi yapsa bunu, büyük bir haksızlık diye nitelendirirdim. Çünkü Şenol YAZICI, romanda geçen olaylar arasındaki bağlantıyı da, kişiler arası konuşmaları da, hatta geçmiş zaman ve şimdiki zamanda yaşananlar arasındaki vakitli, paralel ilerleyişi de gayet başarılı bir şekilde yapmış Bağbozumu'nda.


Peki neydi beni Bağbozumunu da diğerleri gibi bir çırpıda okuyup bitirmekten, tüm kelimelerini yalayıp yutmaktan alıkoyan!

Anam hep derdi, babası Kemal Çavuş sert adammış, öyle kolayına da ağlamak şöyle dursun, gözleri dahi yaşarmazmış. Ta ki yıllar ilerleyip yaşı da adı gibi kemale erene dek... Bendeki de öyle bir hal oldu sanırım. Ne bileyim dayanamadım romanın en başında Fatma'nın kendi kendini ateşle dağlayışına, yetmezmiş gibi ölemeyişine, acı çekişine...Ah o nasıl bir çaresizlik, o nasıl bir kaderdir ki bir baba kızının acısına son vermek için kıysın canından bir parçası, tek parçası olan kızına.

Dayanamadım, öyle az buz değil, hüngür hüngür ağladım.

Evet çaresizlik zor, o kızına kıydığı, daha doğrusu acılarından kurtardığı sıraydı, ben de romana kıymıştım. Bir süre öylece bıraktım, hemen çalışma masama, elimin uzanacağı kadar yakınım olan soluma.


Bağbozumu bana baktı, ben de ona...Sonra, bunu yapabilen bir kitap başarılı demektir, sinemada seyrettiğin korkunç bir sahne gibi düşün dedim, dayanamadım elimi attım ve daldım sonunda saman sarısı, Karadeniz'i yeniden odamda ağırlayacağım sayfaların arasına. Biraz daha, biraz daha derken yüzyılların silemediği, benzerleri hala yaşanmakta olan, tarihin yüz karalarından bir hatıra...

Bu sefer de acıklı ve haksız sonuyla birlikte bir keşiş çıkmıştı karşıma.


Tam burada denilebilir ki, ''Kitabı anlattın bile, okumaya gerek kalmadı.'' Olur mu! Asıl Bağbozumu ve yazarı Şenol YAZICI'nın aklına yaslanıp yüreğinin seslendirdikleri , kitabındaki insanlarının pek çoğu ile öyküsü... Bunlar azı, yani ip ucu, kitabı okunmaya değer kılan yanı ilerleyen sayfalarda.


Edinmenizi ve okumanızı dilerdim dilemesine ama daha önce de söylediğim üzere, yeni baskıları yapılmadığı için kitapçılarda bulunmuyor Şenol YAZICI kitapları. Hal böyle olunca, sahaflarda bulmak hemen hemen mucize desem abartmış olmam. Gördüğümüz o, birbirine çok benzeyen, genelde şiddet içerikli kitaplar nedense daha gözde bu günlerde. Ben yine de bir okur olarak üzerime düşeni yapmak istiyor, yayın evlerini bu konuda daha popülizmden uzak, daha duyarlı olmaya, insan ve sanat kokan kitapları önemsemeye çağırıyorum.


Şenol YAZICI böyle bir güzellik yapmış; bölümler halinde yayınlanan BAĞBOZUMUNU okumak için maviADA'nın sayfalarını karıştırmayı unutmayın...


#zeliş / 30 Nisan 2021 _ 03:10


73 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page