Yusuf AKSOY
*
Korkuya çoktan meydan okuyan
cumartesi anneleri göğü çatlatırcasına
fırtınaya karşı duran çocuklarını istiyor
Galatasaray Meydanı’nın her nefesi
annelerin evlatları yerine aldıkları nefestir
tıpkı Plaza de Mayo annelerinin
Buenos Aires’deki dinmeyen nefesleri gibi
karanlık yedi gününün anneleri
gülüşleri bile olmayan yirmili yaşlı
yarınları çalınan çocuklarının
yüzlerini saklıyorlar bedenlerine

şimdilerde başımızı nereye çevirsek
yaralarımız durmadan dağlanıyor
sokak başlarında cellatlardan kaçabilen
patili canların eli yüzü kan içinde
kahırla el uzatırken tirtreyen gözlere
düşman kan kusarak koşuyor üstümüze
Narin’in annesi gözyaşını kirletti
Narin öldürüldü, en çok o sustu
herkes sustu, herkes suçlu demek ki
hayata leke o köy neyin nesidir
kaç kez Narin dalları kırıldı Dicle’nin
Dicle, ya bentlerini yıkar ya da kurur

Sıla bebek annesinin kurbanı oldu
kutsal ailenin çukurdan mekânı çatladı
çatladı ardından kutsal olan insan onuru
dili bağlı, gözü bağlı eli bağlı kala kala
şehrin yolları mabetlerin yolları
şehir, biçare kılıklılara esir şimdi
biçareler ihanetin pusularında yatar
görünmezlere sığınıp küçülen insan
şehvet-i karanlığın çukurlarında tepinen
salya sümüklülerin ateşine odun taşıyor

bu katran ile katlanan zehri zamanda
yaralı kanatlı kuşlarla doluyor
sehrin çatılı çatısız damları
tedirginliği artıyor çocukların
çocuklar bize kırgın ve kızgın
bir sıyrılsa kara gün çocukları
dümdüz edecekler irin akan
mabete çevrilmiş şehrin yollarını

bi durun hele
bi durun umutsuzlar
az kaldı
korkuya eyvallah etmeyen anneler
yerden volkan gibi sıyıracak bakışlarını
ve
utançtan sıyrılarak koşacaklar yukarılara
yoldaş çocuklarıyla dağ taş demeden
ellerini ve ayaklarını kanatan dikenlerden
boynu düşmüşlere ve dönülmez yollara
can damlata damlata kıpkızılından
Comments