top of page
Yazarın fotoğrafıGülgün ÇAKO

Aynalı Mektup

Güncelleme tarihi: 22 Oca 2022



Son mesajın ertesinde kırıstım biraz.

Ütülenmeye bıraktım kendimi…

Asıldım zamana… Sanırım voltaj…


*AŞKARAYAN’ı okurken benden haberdar olduğunuzu filan bilmiyordum. Nerden bilebilirdim ki… Bir yerde karşılaşsaydık, düşten düşmüş gibi olurdunuz. Nasıl olurdu?.. Yaşamak lâzım.

Aynalı sazan ben… Söylemiş miydim? Sazan sazan gezinirken anlatıyorum anlamıyorlar. Ayna taktırdım sınıfın kapı giriş sağ tarafına Olmuşken aynalısından olsun diye. Sınıf değişti, ayna eskide kaldı. Sazanlık bende bakî…


Neyse dün dergi geldi.


Teneffüse çıkmamıştım. Çocuklarla sohbet ediyorduk. 4. sınıf- 10 yaş çocuklar… Büyüklerle saçmalamaktansa çocuklarla filozof filozof takılmayı severim. Bir arkadaş getirdi.. Yüzünde hınzır bir gülümseme... Bu da senin yaramazlıklarından biri, deme hakkına sahip allahtan… Son derse girmek üzereydik.

Ve heyhat Sosyal Kulüp toplantı saati…

Eee, severim…

Okulun her sınıfından 2’şer 3 ‘er temsilci ile yapılacak. Farklı çocuklar ve farklı çalışma… Güzelllll! Çocuklar sabırsızlıkla doluştular sınıfa… Çok sabırsız bizimkiler nedense… Dergi elimde, aklım içinde… Bir de hamile mi ne, şişkince bir karnı var. Açtım, bir kitap. Teşekkür ederim, aklıma düştünüz.. Şaşırdım… Oysa hep ben şaşırtırdım. Bir kitaba, bir dergiye baktım…Sonra çocuklara… Şöyle bir toplantı yaptık . Fıkra anlatıyoruz. Ne alâka… Çok alâka….. Selimcan diye 8 yaş sevimli bir tanesi var Anlatılmaz, yaşanır… lardan ki olmaz böyle bir filozof… Minyon mu minyon, küçük ici gözler, uzatılmış dudaklar… Ön üst dişler yenilerine bırakmış yerini. Dil bu duruma alışamamış, her sözcüğün sonunda, nerde dişler, diye yoklamakta etlerini. Fıkrayı anlatıyor, dönüp nirengi noktaları ile ilgili açıklama yapıyor. O tahtada ben masada. (Vallahi kendisi tahtada anlatmak istedi.) Sağ göz yandan yandan bana bakıyor. Ben kahkahayı bastıkça, açıklamaları uzatıyor ki ne uzatma. Başlı başına bir fıkra. Çocuk öpülmekten, diğerleri gülmekten , ben her bir şeyden per perişan paydosta eteklerim zil çaldı. Gör bak ne sabırlıyım. İnsan olan dergiyi açar bakar değil mi … Ben kitapla meşgul. Evdeki kostüm değişikliğinden sonra o da ne… Gözlerimde eteklerim vardı. Tanıtım ve fotoğraf olmaması çok daha iyi benden bakınca.

Biliyor musunuz “yaçopal “ derler bana… Eğitim yıllarından bu yana.. Aslında diyenler şimdi çooook uzakta ya…Ben kendi kendime diyorum, gerek kalmasın diye hatırlamaya… Böyle sürprizlere falan alışkın değilim. Söyleyin” hayat” tanrı mı gönderdi sizi bana… Eğer öyleyse o beni sever bilirdim… Ama çok ihmal etmişti. Huyum olsa çoktan küsmüştüm.


*AŞKARAYAN’ı az önce bitirdim. Biraz uzadıysa da istekle okumaktı dileğim… Metazori sevmem. Kendi kedime bile…(10 yıla 10 kitap sığdırmışsınız ha... Fena halde gönendim. Kıskanırım da daha sonra....) Öncelikle kaleminizi zevkle okuduğumu belirtmek isterim. Yaşar Kemal tınısı var sesinizde. Otu, çiçeği, börtü böceği, dağı denizi (deniz uzaktan baksa da ), dereyi çok sevdiğimden, köyü vb… özetle ayrıca keyif aldım. Bir de ömrünün bilinçli yarısını Karadeniz ‘de geçiren biri olarak yöreyi getirdiniz yüreğime. Ya da hiç gitmemişti…


Özetle bana yaşattığınız şu ; Kastamonu Cide İlyasbey / Köyde çerçiler vardı. Bir katır yükü malla gelirlerdi ara sıra.. Bir katırcı, bir de çerçi bu işe yeni başlayan ikisi vardı. Sergi açarlardı ortaya… İnanılmaz çoğalırdı çeşitleri el attıkça… Kadınlar toplanırdı etrafa… Ne zaman ormancı yaklaşsa, apar topar geri yüklerlerdi güzellikleri. Daha ormancının anlamını bilmediğimde aklım kısa kalırdı ortama.

Birincide ( Ses )çok çabuk yüklemişsiniz güzellikleri. İkincide ( Benim Kimsem Olsana ) ormancı gecikmiş olmalı. Üçüncüde ( Aşkarayan )o gün ormancı kasabaya gitmiş olmalı. Köyde yokmuş ve herkes bunu biliyormuş… Kitaba bu öykünün adını vermesi, ayrıca yazarın da ormancının farkında olduğunu gösterir.


Kısa…Kısa…Kısa… Köse ve Köçekçe bir romana kahramanlık edebilirdi. ( Hep ormancının yüzünden) Raskolnikov ‘la Köse ‘yi kıyaslamak olmamış bu haliyle.( Yusuf Yağdıran arkadaşı görürseniz mahsus selâm edin. Ya da boş verin…) Gülbeyaz ismi süper. Cisimlere girmek tarzınızda yok. Su öykü kahramanını kısaltmış. Yıldız dişil geldi… Yankı, çok iyi. Olay açınızı genişletmiş.

Dizgiyi gözden geçirmeli.

Kapaktaki kuş, aşk arayamayacak kadar yapıştırma duruyor. İlk elden söyleyeceklerim bunlar.

( Söylemeli miydim? ) Herhalde…

Sevgiler…


Gülgün Çako Biga / Çanakkale







*



*AŞKARAYAN: Şenol YAZICI, öykü, 2006 Ekim İstanbul, ADA KİTAP

18 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


1/706
bottom of page