top of page
Mehmet ÇOBAN

AYI MAHMUT




Mehmet ÇOBAN

*

Hemen her okulda olduğu gibi okuduğum Ankara Yenişehir Sağlık Koleji’nde de bazı hocalarımızın, arkadaşlarımız tarafından yakıştırılan lakapları vardı.


Kasnakçı Muzaffer, ( çok sıfır verdiği için) Kavanoz Necla, (yürüyüşü ve arkadan görünüşü için) Fındık Halide, (ufak tefek olduğu için) Mr. Jaksın, (çok ..ceksin, ..caksın dediği için) ve Ayı Mahmut ( iri yarı olduğu için)


Ayı Mahmut (Mahmut Atamer) hani “Nevi şahsına münhasır” denir ya, işte öyle bir adamdı. Üç meslek sahibiydi: Teknik Ressam, Avukat ve öğretmen.


Bize, 1.sınıfta Teknik Resim; 3. Sınıfta Tıbbi İstatistik derslerine girmişti.

Nutuk atar gibi konuşur, kurduğu cümlelerde vurgulama ve tonlamalara çok dikkat ederdi.

Prensip sahibi ve kuralcıydı.


Mahmut Bey, öğrencilerinin ona yakıştırdığı takma isimden haberdardı.

Bir gün sınıf başkanı, Mahmut Hoca’yı koridorun başından gelirken görmüş; sınıfa, “arkadaşlar Ayı Mahmut geliyor, lütfen sessiz olalım" demişti. Hoca sınıfa girdi, masaya geçti, ellerini masaya dayayarak “Eveeet arkadaşlar Ayı Mahmut Hocanız geldi! Dedi.


Okulumuz parasız yatılı bir okuldu. Hafta içi her gün akşam yemeğinden sonra saat 20:00 - 22:00 arası, kendi sınıflarımızda ders çalışma saatleri olurdu. Buna “mütalaa” denirdi.


Öğrenciler mütalaa saatlerinde de günlük okul kıyafetlerini giymek zorundaydı. Eşofman, pijama, terlik giymek yasaktı.


Nöbetçi Öğretmen olduğu bir akşam Ayı Mahmut yoklama almak için bizim sınıfa geldi. Ayağına tokyo terlik giymiş olan bir arkadaşımızı gördü.


"Bu hal ne böyle?"

"Hocam terliği yeni aldım da… o bakımdan.."

"Ulan ben de donumu yeni aldım. Okula donla mı gelseydim."


Mahmut Hoca ile benim de bir anım var.

Hoca bir gün bir arkadaşımıza -hangi nedenle olduğunu unuttum- adını sordu. Adıyamanlı olan arkadaşımız cevap verdi:


"Şeyho Çevik hocam"

"Şeyho ne demek?"

"Bilmiyorum hocam."


Mütalaa saatinde sınıfta, kısa süreli şeyho konulu bir açık oturum yapıldı.

Bazı arkadaşlar “şehmuz” isminin değişime uğramış yöresel söyleniş biçimi olabileceğini söyledi.

Mahmut Hoca, Osmanlıca “şeyh” kelimesinden türetilen bir isim olabileceği üzerinde durdu.

"Dilde özleşme furyası yüzünden geçmişle bağımız koptu. Çoğu kelime unutuldu gitti. " Dedi.

Ben de bunun üzerine söz alarak:

"-Hocam Osmanlılar da Osmanlıca da tarih oldu. Biz Türkiye Cumhuriyetinde yaşıyoruz ve Öztürkçe konuşuyoruz."

"Öyle mi! Bana da öğretsene öz Türkçeyi"

"Hocam ben öğretecek kadar değil, konuşacak kadar biliyorum."


Hoca benim konuşmamı beğenmedi.

“Osmanlıya da Osmanlıcaya da dil uzatanın dilini koparırım” dedi ve sınıftan çıktı gitti.


Herkesin bir hikayesi vardır derler. Ayı Mahmut’un hikayesinin tamamını bilmiyoruz, ancak bir kısmına vakıfız.


Mahmut Bey, liseyi bitirdikten sonra iş hayatına başlar. Teknik Ressam olarak para kazanmaktadır. Bu arada bir kıza aşık olur. Kız da ona ilgi duymaktadır. Kızı ailesinden ister. Köklü ve zengin bir aile olan kız tarafı, kızlarını lise mezunu birine layık görmezler. Üniversite mezunu olsaydı verirdik, derler.

Bu duruma çok içerleyen Mahmut Bey, sınavlara hazırlanır ve Hukuk Fakültesini kazanır. Fakültede okurken sevdiği kızı başka biriyle evlendirirler.

Fakülteyi bitiren Mahmut Bey, avukatlığa başlar. Sevdiği kızı unutamaz ve hiç evlenmemeye karar verir.

Herkes kendi hayatını sürdürürken, beklenmedik bir şey olur; ilk aşkının kocası ölür. Bir zaman sonra iki eski sevgili evlenirler. Çoluk çocuğa karışırlar. Mahmut Bey ölünceye kadar mutlu bir yaşam sürerler.

Etiketler:

11 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comentários


1/702
bottom of page