top of page

ALTIN ÇAĞ

Güncelleme tarihi: 4 Haz 2021

ÇOCUKLUK


İnsan ömrü bebeklik, çocukluk, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık gibi bölümlere ayrılmıştır. İnsan bebeklikte pek bir şeyin farkında değildir. Fazlaca bağımlıdır. Gençlikte hormonların çıldırttığı, huzursuz ettiği, değiştirdiği bir beden ve ruhla uğraşılır. Yetişkinlikte eş, iş, ev, çocuk, geçinme gibi sorumluluklarla baş edilmeye çalışılır. Yaşlılıkta organlar yavaş yavaş işlevini yitirir, hareketler kısıtlanır, ağrılar artar.


Çocukluk dönemi bambaşkadır. Ömrün altın çağıdır. Cilt ipek gibidir. Jiletle, cımbızla, boyayla, deodorantla işleri yoktur çocukların. Dişlerinden biri çıksa yerine yenisi gelir. Organları pırıl pırıl, kemikleri esnek, beyinleri berrak, hafızaları almaya hazırdırlar. Ele avuca sığmaz, yorulmaz, sınırlanmazlar. Sever, en çok da sevilirler. Anne babaları, büyükleri önlerinde dağ gibidirler. Hiçbir şey esirgenmez onlardan. Ağızlarının tadını iyi bilirler.

Sorumlulukları yok gibidir. Hataları olsa da “çocuktur” denir geçilir.


Yaratıcılıkları olağanüstüdür. Düşlerinde uçarlar. Düşsel arkadaşları vardır. Arkadaşlıkları candandır. Oyuncaklarını kendileri yaparlar, bulurlar çoğunlukla. Bir sopa altlarında küheylana, basit bir çember son model otomobile döner ellerinde. Bir bez parçası en güzel geline döner. Çamurdan tabaklar, çanaklar; kumdan kaleler yaparlar en korunaklısından. Oyunları hava kararsa da bitmez, enerjileri gibi. Her yaş unutulur da çocukluk unutulmaz. İster varlık, ister yokluk içinde geçsin hiç önemli değildir.


Kişi yaşlandıkça çocukluğu düşer aklına çokça. Cahit Sıtkı Tarancı Affan Dede’ye para sayıp çocukluğuna dönmek ister:

“Bir gün zengin olursam

Çocukluk satın alacağım

Büyüklük sizde kalsın.” diyen Cemal Süreyya Tarancı’nın yolunu izler.

Bir başka şiirinde ise;

“Çocuk olsam yeniden

Bir tek düştüğüm için acısa içim

Ve kalbim çok koştuğum için çarpsa sadece.” diyerek çocukluğa özlemini dile getirmektedir.


Özdemir Asaf;

“Çocuklar oynuyordu

Düşlerimin içindeki

Bayram yerlerinde.” dizelerinde çocuk mutluluğunu anlatıyor.

Herkesin içinde bir çocuk vardır. Olmalıdır da. İster anılarında, ister ruhunda.

Edip Cansever “Gökyüzü gibi şu çocukluk hiçbir yere gitmiyor.” Fazıl Hüsnü Dağlarca “Çıkamaz çocukluğundan dışarı kimse.” ve Sezai Karakoç “İnsanı çözersin, çözersin çocuk çıkar.” sözleriyle insanın “çocuk”la ayrılmazlığını ortaya koyuyorlar.

Çocukluk ölümden uzak bir çağdır. Ölümden korkanlar çocukluğa sarılırlar. Yine de gelince ölüm Fazıl Hüsnü Dağlarca “Ölürken insan bir çocuk hatırlayacak” diyerek sonu kolaylaştırıyor.

İnsanın içindeki çocuk yaşarsa kişiyi kötülüklerden, kinden, nefretten arındırır; insanı, doğayı, hayvanı, kısaca yaşamı sevmeyi sağlar.


42 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

コメント


1/684
bottom of page